Traditional перевод на турецкий
2,548 параллельный перевод
Oh, how traditional.
Ne kadar da geleneksel!
So in the heart of traditional Thailand...
Burada geleneksel Tayland'ın tam ortasında hissedeceğiniz ilk şey hayatın...
I booked a traditional Thai restaurant.
Geleneksel Thai lokantasında rezervasyon yaptırdım.
- And your point? They're not exactly our most traditional team.
- Onlar diğer takımlara pek benzemiyorlar.
You might not need traditional advertising in Sao Paulo but in this country, I still need to generate 600 million media impressions.
Sao Paulo'da geleneksel reklamcılığa ihtiyacınız olmayabilir, ama bu ülkede 600 milyon medya izlenimi oluşturmam gerekiyor.
This plume traditional industries reluctant to introduce Leading technology in robotics,
Burda sıradışı bir teknoloji var
France, as you must know, Your Holiness, has traditional claims upon the Kingdom of Naples.
Şunu bilmeniz gerekli ki Sayın Cenapları, Fransa'nın Napoli Krallığı üzerinde yıllar süren bir iddiası var.
A traditional costume.
Geleneksel bir elbise.
In traditional Japanese cuisine there is a progression in how the dishes are served.
Geleneksel Japon mutfağında, tabakların servisinde bir ilerleme vardır.
In the third movement, sea eel, kanpyo, and egg comprise a traditional finale.
Üçüncü harekette, Deniz yılan balığı, kanpyo, ve yumurta ile geleneksel bir sona ulaşır.
Old as in : stuffy and judgmental and generally disapproving of any non-traditional life I want to make for myself.
Eski kafalı, eleştirip duran ve kendim için kurmak istediğim geleneksel olmayan hayatı onaylamayandaki gibi eski.
I will be wearing a traditional dress to respect the local culture.
Yerel kültürlerine saygı göstermek için geleneksel bir kıyafet giyeceğim.
These are traditional Quechua blankets passed down many generations.
Bunlar geleneksel Keşka battaniyeleri. Nesiller öncesinden kalma.
Regina, for all of her gifts, was not a traditional mother.
Regina'nın tüm o üstün yetenekleri... normal bir anne olmak için değildi.
It is traditional for visiting armies of other faiths to offer individuals for conversion to our order. You have been selected.
Diğer inançları olan orduları ziyaretlerimiz sırasında kişilere yoldaşlığımıza katılmalarını teklif etmek bir gelenektir.
Moving away from the traditional method of assembling component parts into a configuration - into an advanced method of creating entire products in one single process.
Geleneksel parçaları birleştirerek ürün tamamlama yönteminden uzaklaşarak bütün bir ürünü tek bir seferde üretebilen ileri bir yönteme geçmektedir.
The afro-Caribbean syncretic religions began With slaves, who mixed their traditional religions With catholicism in order to camouflage them.
Karışık Afro-Karayip dinleri, kölelerin kendi inanışlarını gizlemek için Katolik inancı ile birleştirmesiyle ortaya çıktı.
Outside of the human head, it all seems fairly traditional.
İnsan kafası dışında her şey geleneksel görünüyor.
Yeah, I'm a traditional royalist, you know what I mean?
Evet, gelenekçi bir kraliyetçiyim. Demek istediğimi anlıyor musun?
If he's unregistered, he's not gonna sit outside taxi stands and wait to pick up fares in the traditional way.
Eğer kayıt dışıysa durakta bekleyip normal yollarla müşteri almaz.
In traditional practice, the torturers are meant to be held at arms'length.
Geleneksel uygulama ile,... işkencecilerle araya mesafe konulmalıydı.
Yeah, so we're just gonna do all the traditional shit, do all the stuff Nath loves, just for one last time.
Hep yaptığımız şeyleri yapacağız. Nath'in sevdiği şeyleri. Son bir kez.
It's a terminal case beyond the hope of traditional medicine, I'm afraid.
Korkarım ki bu normal metotların üstesinden gelemeyeceği ölümcül bir durum.
It's traditional.
Bu bir gelenek.
You know, Vijay just wanted to get married at city hall, said he didn't care, just so long as we were together, but I had to have my big traditional bengali wedding.
Biliyor musunuz, Vijay yalnızca belediye binasında evlenmek istediğini umrunda olmadığını söyledi biz birlikte olduğumuz sürece. Ama ben şu ihtişamlı geleneksel Bengali düğünümden yapmalıydım.
In this region, the law states that hunters can only use traditional methods.
Bu bölgede avcılar, kanunlara göre sadece geleneksel metodlarla avlanabiliyor.
Conservation laws now stop many of their traditional practices and so threaten their whole way of life.
Koruma yasaları şu anda onların birçok geleneksel alıştırma yapmalarını engelliyor. ve bu onların tüm yaşamını etkiliyor.
Traditional Korowai craftsmanship, a stick with another little bit of stick tied on the end.
Geleneksel Korowai sanatçılığı iki sopanin birleştirilmesiyle yapılmış bir sopa.
Possessing the mysterious ability to summon sharks from the deep, he's one of the last so-called shark callers, a traditional hunting technique steeped in superstition.
Gizemli yetenekleri sayesinde, derinlerden köpekbalıklarını çağırabiliyor. Blais, yaşayan son "köpekbalığı çağırıcı" lardan biri. Batıl inançlarla süslenmiş geleneksel bir avlanma tekniği.
Which means he uses tools instead of traditional weapons.
Demek ki normal silahlar yerine alet kullanıyor.
I'm preparing a traditional African meal.
Geleneksel Afrika yemeği hazırlıyorum.
Are we talking about the traditional glazed donut, or the more cakey kind?
Geleneksel jöleli çörekten mi bahsediyoruz yoksa daha ziyâde pastaya benzeyenden mi?
With traditional coordinated police work.
Geleneksel koordine polis çalışmasıyla.
Traditional communities do not often voluntarily give up or sell the resources on which their communities are based until their communities have been destroyed.
Geleneksel topluluklar çoğunlukla toplulukları yok edilene dek kullandıkları kaynakları gönüllü olarak bırakmazlar veya satmazlar.
It follows that those who want the resources will do what they can to destroy traditional communities.
Bunu kaynakları isteyenlerin geleneksel toplulukları yok etmek için ellerinden geleni yapmaları takip eder.
And as they were seeking that wealth, they worked with indigenous nations to undermine traditional economies and undermine the relationship that indigenous populations have with the lands so that indigenous peoples could then do do the work of resource exploitation and extraction
Ve o zenginliğin peşinden koşarken, yerli insanları kaynak arayışı ve çıkarımında çalıştırmaları için onların toprakla olan ilişkilerini ve geleneksel ekonomilerini yavaş yavaş yok etmek için yerlilerle birlikte çalıştılar.
In the 1990's the Nuxalk Nation engaged in a campaign of direct action to stop logging on their traditional lands also known as the Great Bear Rainforest.
1990'larda Nuxalk Ulusu, Great Bear Yağmur Ormanları olarak da bilinen geleneksel topraklarındaki kerestecilik faaliyetlerini durdurmak için bir doğrudan eylem kampanyasında bulundu.
- Most indigenous populations who maintain any sense of a traditional worldview know that the way of life that settlers society has imposed on this land is unsustainable.
- Bir anlamda geleneksel bir dünya görüşünü korumuş olan bir çok yerli toplum bilirler ki yerleşimci toplumun bu toprağa dayattığı yaşam biçimi sürdürülebilir değildir.
She's a traditional girl, catholic.
O geleneksel bir kız, bir katolik.
I'll do a short incision in her suprapubic crease to do a traditional exposure, and then I'll... Finish with a...
Suprapubik çizgisine küçük bir kesik atıp her zaman yaptığımız bir keşif yapacağım, sonra da kapatırken...
Well, maybe not traditional, but it's a damn classy move.
Belki geleneksel değil ama çok şık bir hareket.
Their Catholic Majesties would expect Rome to support their traditional claims on Naples.
Katolik Majesteleri, Roma'dan, Napoli için geleneksel taleplerini desteklemesini bekliyorlar.
But both France and Spain have traditional claims on Naples, and Naples wishes to assert his independence, so, I mean, phew!
Fakat hem Fransa hem İspanya Napoli üzerinde hak talep ediyorlar diğer yandan da Napoli bağımsızlığını ilan etmek istiyor. Yani, vay anam vay!
Right. It is quite traditional when you bring a car back like that that you drive it around with the door locks pulled out and sometimes little marks along the back of the door, the trailing edge.
Başka bir gelenek de öyle bir arabayla kapı kilitleri sökülmüş şekilde dolaşıp bazen de kapının arkasında küçük izlerin olması.
I don't know that this new Bentley is going to catch on with Bentley's traditional customer base -
Bu yeni Bentley, geleneksel Bentley müşterilerinin ilgisini çeker mi, bilmiyorum.
Pachamanca... it's a traditional Peruvian stew baked underground with hot rocks to allow the flavor of the earth to remain with the food.
Geleneksel Peru güveci. Sıcak kayaların altında pişirildi. Yemeğin tadının üzerinde kalması için.
You don't think she'd be happier with a more traditional setup?
Sence daha geleneksel bir konumda daha mutlu olmaz mıydı?
Traditional marriage was arranged by parent.
Görücü usulü evlilikler aileler tarafından ayarlanır.
This is just... It's not traditional.
Bu hiç de geleneksel birşey değil.
A real traditional Thai restaurant.
Geleneksel bir Thai lokantasıdır.
I'm gonna bypass the whole traditional investor thing
Ekonomi kötü falan.