Unappreciated перевод на турецкий
102 параллельный перевод
The unappreciated people here and around the world.
Burada ve dünyadaki bütün küçük görülen insanlara.
I know you think I'm going overboard with this but when I realize how unappreciated - Well, to me -
Bunu abarttığımı düşündüğünü biliyorum ama bunun ne kadar az fark edildi- -
A scholar and scientist whose genius was unappreciated...
Dehası önemsenmeyen bir eğitmen ve ilim adamıydı.
Miss Forsythe, you've just seen a prince walk by. A fine troubled prince. A hard-working, unappreciated prince.
Miss Forsythe, az önce yanınızdan bir prens geçti çok çalışan ama hiç takdir edilmeyen bir prens.
I am unloved, unappreciated.
ben sevilmiyorum takdir edilmiyorum.
An unappreciated field of endeavor, sir.
Pek takdir edilen bir bölüm değildir komutanım.
Pretty fucking unappreciated, Al.
Yaptığım işin yeterince takdir edilmediğini düşünüyorum, Al.
"Howl of the Unappreciated" by Lisa Simpson.
Lisa Simpson'tan "Kıymet Bilinmezliğin İnlemesi".
That is achingly clear. And not unappreciated.
- Bu son derece aşikâr... ayrıca takdir edilmedi de değil.
I'll be unappreciated in my own country... but my gutsy blues stylings will electrify the French.
Kendi ülkemde takdir edilmeyeceğim belki ama benim gözüpek blues stilim Fransızları heyecanlandıracak.
I am totally unappreciated in my time.
Değerim gelecekte anlaşılacak.
You know, we are so unappreciated. Now, take Marcie.
Biliyor musun, hiç takdir edilmiyoruz.
My associates believe you're a person of great potential trapped in a position where you're unappreciated.
Çok düşük seviyeli bir sinyal yayar. Menzili de çok kısıtlıdır. Bu tarayıcıları, rıhtımlarda görev yapan tüm görevlilere dağıttım.
He felt unappreciated, so I cut him a deal to testify and kept him out of sight for the last year and a half.
Takdir edilmediğini düşünüyor. Onunla anlaşma sağladım ve gözden uzak bir yerde sakladım.
So every time you feel unappreciated for all your sacrifices... you can climb on up and nail yourself to it.
Böylece tüm fedakarlıkların için takdir edilmediğini düşündüğün her sefer... üzerine tırmanabilir ve kendini çivileyebilirsin.
My associates believe you're a person of great potential trapped in a position where you're unappreciated.
Ortaklarım büyük bir potansiyele sahip ama değeri bilinmeyen biri olduğunuzu düşünüyor.
Unappreciated, unloved and forgotten.
Takdir edilmeyen, sevilmeyen ve unutulmuş.
Steve assured me I was both beautiful and unappreciated.
Steven beni güzel olduğuma, dünyanın değerimi bilmediğine inandırdı.
It's just that we don't get to spend a Iot of time together... and Dr. Nora says that can lead to feeling unappreciated.
Ben sadece, yani birlikte çok zaman geçiriyoruz... ve Dr. Nova bunun takdir etmeyi engelleyebileceğini söyledi.
- So Dad's feeling unappreciated.
- Yani babam takdir edilmediğini düşünüyor.
Unappreciated.
Takdir görmemişti.
I saw how unappreciated you were.
Sana nasıl değer verilmediğini gördüm.
You feel like the unappreciated scholar... - so you shit on the people who know less than you.
Takdir edilmediğiniz için bilgisiz kişilerin ağzına sıçıyorsunuz.
A woman gets tired of a man after a while if she feels used and unappreciated.
Kendini kuIIanıImıŞ, kıymeti biIinmemiŞ hisseden kadın... bir süre sonra erkeğinden bıkar.
- I'm feeling unappreciated here.
Beni takdir etmediğini düşünüyorum Kerry.
Um... well, I just feel that I work very hard to keep the house up and running, and I guess I feel, you know, kind of unappreciated because...
Evi derli toplu tutmak için çok uğraştığımı düşünüyorum. Ne bileyim, bunun takdir edilmediğini hissediyorum çünkü- -
YOU KNOW, AT WORK THEY'RE MEEK AND... THEY'RE UNAPPRECIATED, AND...
Bilirsiniz onlar işlerinde sessiz sakin, takdir edilmeyen ve...
Even though we know that tomorrow morning, the three of us will go back to being the most unappreciated people in the whole damn hospital.
Yarın sabah en çok takdir edilmeyenler olmamızı bilmemize rağmen üçümüz birden yarın sabah hastaneye dönecektik.
Feels unappreciated, worthless.
Takdir edilmeme, değersizlik hissi.
Nobody likes to feel unappreciated.
Kimse takdir edilmemekten hoşlanmaz.
Feels ignored, unappreciated.
Aldırış edilmediğini, değerinin bilinmediğini düşünüyor.
Anthony. Once again, your horse wisdom is not going unappreciated.
Anthony, bir kez daha bu atlar hakkındaki bilgeliğine minnetimi göstereceğim.
This isn't the first time my wit has gone unappreciated.
Bu benim fikrimin kabul görmediği ilk zaman değil.
It's a very beautiful story about someone who feels unnoticed, unappreciated, unloved, you know?
Kendini keşfedilmemiş, takdir edilmemiş, sevilmemiş gibi gören birisi hakkında çok güzel bir hikâye.
Unfortunately, the invisible style of editing... kept editors invisible and unappreciated as well.
Ne yazık ki, görünmez kurgu stili.. kurgucuları da görünmez yaptı ve takdir edilmediler.
Pasquale's feeling unappreciated again.
Pasquale yine takdir edilmediğini düşünüyor.
Well, it's not the first gift that's ever gone unappreciated.
Aslında, bu ilk değersiz hediye değil.
Feeling underrated and unappreciated.
Hafife alınmak ve kendimi değersiz hissetmek.
A saddish life, though not unappreciated.
Mutsuz bir hayat, ama kıymeti bilindi.
I'm Jim Lampley, with Larry Merchant and Max Kellerman, live from the Mandalay Bay Hotel, Las Vegas, where we anticipate one of the most compelling events in boxing history - the current unappreciated heavyweight champion, Mason Dixon,
Ben Jim Lampley, Larry Merchant ve Max Kellerman burada, Mandalay Bay Otel'den canlı yayındayız. Boks tarihinin en şok edici ve etkileyici olaylarından biri.
- Unappreciated?
- Takdir edilmemiş mi?
Feeling unappreciated?
Taktir edilmediğini mi hissediyorsun?
Well, I'd hate for all that purity to go unappreciated.
Tüm bu saflığı takdir etmemekten nefret ediyorum.
- Your creative voice is unappreciated... and we are going to change that.
- Yaratıcı sesinin değeri bilinmiyor ve bunu değiştireceğiz.
Then you just seemed, unappreciated?
Sonra da kendini değersiz gibi hissedeceksin.
I feel unappreciated too.
Ama ben de mutsuz oldum.
Well, it was just sitting there all unappreciated and shit, and I asked Karen if I could read it.
Orada öyle boylu boyunca serilmiş, ilgiye muhtaç bir şekilde yatıyordu. Karen'a okuyup okuyamayacağımı sordum.
OK, Trays band is blowing up and Yomena feels unappreciated and she says...
Grup işi batırıyor ve kimse de taktir etmiyor...
- I feel unappreciated at work. - What?
- Ben işimde takdir edilmiyorum.
It was appreciated and yet unappreciated.
- Evet, çok beğendiler. Ama kıymetini anlamadılar.
you can go back to a life where you're unheard and unappreciated, or... you can squarely face the truth you've been seeking since you were a child.
Konuştuklarınızın dinlenmediği ve takdir görmediğiniz hayatınıza geri dönebilirsiniz. Yâda... Çocukluğunuzdan beridir aradığınız gerçekle yüzleşebilirsiniz.