Unbridled перевод на турецкий
137 параллельный перевод
I've been the victim of your unbridled imagination once more.
Yine, önüne geçilemeyen hayal gücünün kurbanı oldum.
It's worthless because it's merely the work of a few unbridled individualists.
Değersiz, çünkü bir kaç kendini bilmez bireyin işi.
Your unbridled passion is making the situation impossible.
Önüne geçemediğiniz bu sevdanız gerçekleşmesi mümkün olmayan bir durum.
Your unbridled brutality has insulted the glorious Aizu spirit.
Kullandığın ölçüsüz şiddet aziz Aizu ruhunu aşağılamıştır.
Twenty-four hours a day of submission to unbridled authority, 16 months of struggle a young Frenchman must endure to win relative freedom from authority, when he's had no exposure to culture.
Günün her saati, küstah otoriteye boyun eğmek ve 16 aylık bir debelenme, bu genç Fransız göreceli bir özgürlük kazanmak zorundaydı otoriteye karşı kültürle olan tüm bağları da koparılmışken.
But then, on the other hand, I wouldn't want those wheels to run over my client in their unbridled haste.
Aynı zamanda müvekkilimin bu sürecin altında ezilmesini istemiyorum, aceleye gelmemesi gerekir.
Of unbridled promiscuity? .
Önüne gelenle yatıp kalkman mı masumiyet?
Unbridled pleasure.
Açık saçık zevk.
The torment and languor of the senses, the subtle pleasure of ecstasy, the unbridled joys of sexual pleasure.
Cehennem azabını ve rehavet duygusunu, zevkten mest olmayı, cinsel zevklerin önüne geçilemez hazzını biliyorsun.
As in the search for extraterrestrial intelligence today the unbridled speculation by amateurs served to frighten many professionals right out of the field.
Günümüz dünyadışı uygarlık arayışı hakkında, amatörler tarafından çıkarılan dizginlenemez söylentiler,... birçok profesyonelin bu alandan korkup vazgeçmesine sebep oldu.
An evening of unbridled bestial pleasure.
Azgın, hayvani zevklerle dolu bir gece geçirmek.
And you are the affectionate, complex, adventurous woman with an unbridled joy for living.
Ve sen hayatta dizginlenemez sevecen, maceracı, ve komple bir kadınsın.
( All laugh ) A man twisted by unbridled ambition.
( Hepsi gülerler ) Küstahça ihtirasıyla kötülüğe meyletmiş bir adam.
I'm going to use every weapon in my literary arsenal to make their tongues hang out in unbridled desire.
Edebi cephaneliğimdeki tüm silahları kullanarak onları dizginlenemeyen bir coşkuya sürükleyeceğim.
We plunged into the cornucopia... quivering with desire and the ecstasy of unbridled avarice.
Kontrolsüz bir hırs ve büyük bir hevesle kutulara saldırmıştık.
Nothing can prepare you for the unbridled carnage you are about to witness.
Birazdan şahidi olacağın kıyıma seni hiçbir şey hazırlayamaz.
You're the victim of unbridled greed. 3.5.
Aç gözlülüğün kurbanısınız. 6.
But the sight of a Santa sets my body aflame with unbridled desire.
Sadece, Noel Baba'nın görünüşünün vücudumda engellenemez bir şehvet yarattığını biliyorum.
A man of limitless accomplishments..... and unbridled modesty.
Sınırsız başarıların adamı... ve dizginlenemez bir dürüstlük abidesi.
And his queen give rein to their unbridled passion!
Ve kraliçesiyle kontrolsüz tutkularını dizginleyişlerini!
Women don't tremble at the unbridled domination of the deputy editor.
Kadınlar yardımcı editörün dizginlenemeyen otoritesi karşısında titremezler.
Five minutes, people. Now, Miss Simpson, I hope we won't have a repeat... of yesterday's out burst of unbridled creativity.
Şimdi, Miss Simpson, Umarım dünkü acayip yaratıcılık... gösterinizi bugün de sürdürmeyeceksiniz.
His life was an unbridled success until he found out he was a Simpson.
Yaşamı bir Simpson olduğunu öğrenene kadar başarılarla doluydu.
I was heartened to discover that you were not a figment of the Professor's unbridled imagination.
Senin, Profesör'ün hayal ürünü olmadığını görünce çok mutlu oldum.
The music is fraught with love, hate... sensuality, and unbridled passion.
Opera aşkı, nefreti... tutkuyu vem tüm duyguları açığa çıkarıyor.
Let me show you the deep, raw passion... of unbridled, sexual frenzy.
Sana derin şehveti ve tutkuyu yaşatmama izin ver tüm derinliğiyle hemde.
Well, it's a story about love, deception, greed, lust and unbridled enthusiasm.
Hikayesi aşk, aldatma, açgözlülük, arzular ve şiddetli bir çoşkunluk hakkında.
Unbridled enthusiasm?
Şiddetli bir çoşkunluk mu?
It's a story about love, deception greed, lust and unbridled enthusiasm.
Aşk, aldatma açgözlülük, arzular ve şiddetli bir çoşkunluk hakkında.
Today, Springfield Elementary embarks on a new era of unbridled spending where petrodollars fuel our wildest educational fantasies.
Bugün, Springfield İlköğretim okulu için yeni bir devrin başlangıcı... Sınırsız petrol dolarları, en uçuk eğitim fikirlerine harcayacağımız bir devir.
It was pure, unbridled passion!
Dizgin vurulmamış, saf tutkudan ibaretti.
Watching a military industrial complex... that operated unbridled and unchecked during the Cold War... create a diversion of attention from itself and its continued misdeeds... by confabulating enough believable evidence... to convince passionate adepts like yourself that it really could be true.
Onlar için Soğuk Savaş sırasında başıboş ve kontrolsüz bırakılan ve dikkatleri kendinden ve işlediği suçlardan başka yöne çekmek için sizin gibi tutkulu insanları bu saçmalıkların gerçekten doğru olabileceğine inandırmak için yeterli ve inanılabilir kanıtlar yaratmak gibi bir amacı olan endüstriyel bir askeri tesisi gözetiyordum.
Have you ever given way to unbridled lust in this room and really let yourself go in a big way?
Hiç bu odada birisiyle birlikte olup kendini tamamen bıraktığın oldu mu?
Well, if it's a roller-coaster of unbridled excitement you're after, I reckon you're better off up here.
Peşinde olduğun şey, bir radardaki gibi kontrolsüz bir heyecansa, tahminimce burayı tercih edersin.
Since it doesn't look like I'll be having a hot night of unbridled passion with Romeo over there, I'll consider it.
Bizim Romeo ile bu akşam korunmasız ateşli bir aşk yaşama ihtimalimin düşük olduğuna göre sanırım gelip gelmeyeceğime bakıcam.
A night of scorching-hot, unbridled mind-altering sex.
Sımsıcak, sınırsız, aklını başından alacak bir seks gecesi.
But she... realises it was not the fire which hurt him, that the true hurt was her- her unbridled sexuality.
Fakat kız far keder ki adama zarar veren ateş değil, kızın kendisidir. - Onun aşırı seksapelitesidir...
For the first time in my life, I saw the world... naked and unbridled. It terrified me.
Hayatımda ilk kez, çıplak ve küstah biçimde... dünyayı gördüm.
Any reasoning behind that, or are you just gonna rest on unbridled optimism?
Bunun arkasında bir mantık mı var yoksa aşırı iyimserliğe mi başvuruyorsun?
- Is that unbridled enthusiasm?
- Aşırı derecede heyecanlandın mı?
I cannot let your unbridled nature ruin your chances for a respectable future. Winifred...
Bu asi yapının, saygın bir geleceğe... sahip olma şansını yok etmesine izin veremem.
ARE YOU READY TO LOSE YOUR SOUL IN A NIGHT OF UNBRIDLED PAGAN DEBAUCHERY?
Ahlaksız ve vahşi bir pagan eğlencesiyle ruhunu kaybetmeye hazır mısın?
I mean, "Why consummate two years of unbridled passion when we can have pasta?"
İki yıllık azgın tutkuları gidermek için yemeğe ne gerek var ki?
You were an unbridled spirit from the womb.
Daha annenin karnındayken dizginlenemeyecek bir ruh olduğunu biliyordum.
To unbridled capitalism.
Ardı arkası kesilmeyecek paraya.
A situation that involves deception, a lack of candor, and an unbridled passion to get what one wants at any cost.
Aldatma ve hile ile ilgili, ve birisinin sonuçlarına katlanmak pahasına frenleyemediği bir tutku ile ilgili.
You've heard my pitch, and I can tell by the unbridled excitement on your faces...
Sesimin şiddetini duydunuz. Ayrıca yüzlerinizde kontrolsüz bir heyecan olduğunu söyleyebilirim.
So I was thinking takeout and unbridled, passionate sex.
Ben de eve gidip, parlak ve... tutkulu bir seks yaparız diye düşündüm.
With unbridled passion.
Dizginlenemez bir tutkuyla.
Never seen you like that, you were unbridled. I don't recognize you.
seni böyle hiç görmemiştim, nredeyse tanıyamadım, çok ateşliydin.
Civil rights leaders were quick to deplore... the unbridled lawlessness... and Martin Luther King vowed to do all in his power... to prevent a reoccurrence in Los Angeles or anywhere.
Sivil liderler, kontrol edilemeyen kanunsuzluk hakkında üzüntülerini hemen dile getirdiler. ve Martin Luther King, bu olayın Los Angles'da ya da başka bir yerde tekrarlanmaması için tüm gücüyle çalışacağına dair söz verdi.