Unflattering перевод на турецкий
100 параллельный перевод
- If it's not too unflattering.
- İltifat niteliğindeyse.
The photograph was unflattering, but accurate.
Fotoğrafta iyi çıkmadı, ama dediğin doğru.
Accurate, if unflattering.
Hoş olmasa da, doğru.
Two months later you let them publish... something quite unflattering about you, dragging you through the mud, but in seemingly objective interviews.
İki ay sonra, senin için pek de övücü olmayan şeyler yazmalarına seni çamura batırmalarına izin vermiştin. Tabii görünüşte hepsi tarafsız röportajlar gibiydi.
No, that's far too unflattering.
Yok bu övücü olmaktan çok uzak.
- You say friends, and yet, one of them, he is a journalist who has just written something about you that is most unflattering, and the other is a businessman who has decided that he will do with you no further business.
Dostlarımla özel bir yemek yemek istedim... "Dostlarım" diyorsunuz, ancak yine de, biri bir gazeteci, ki sizin hakkınızda son derece nahoş bir yazıyı daha yeni yazmış birisi, diğeri bir iş adamı, ki kendisi bir daha sizinle iş yapmamaya karar vermiş birisi.
And the lighting's always unflattering.
Ayrıca ışıklar da bunu destekliyor.
After watching me crash and burn like that, you're going to go out and sing this very difficult song... in a foreign language... under these unflattering lights, with your clothes soaked with sweat, on live television...
Benim öyle yanıp kül olduğumu gördükten sonra sahneye çıkıp zor bir şarkıyı yabancı dilde söyleyeceksin. Terden sırılsıklam olmuş giysilerinle ve o uyduruk spotların altında. Üstelik canlı yayında televizyonda.
- Something unflattering
- İngilizler hakkında bazı övücü
Aren't you taking this thing a bit too far just trying to avoid an unflattering dress?
Nedime kıyafetini giymekten kaçınma işini biraz abartmıyor musun? Böyle söyleyeceğini biliyordum.
And wearing these unflattering clothes.
Ve bu biçimsiz giyisileri giymekten.
I'm starting to believe what I've heard about the unflattering nature of bridesmaids'dresses.
Ama nedime elbiselerinin pek gösterişli olmayan yapısı hakkında duyduklarıma inanmaya başladım.
They're always so unflattering.
Hep çok yalın oluyorlar.
We're gonna have you out of that unflattering colour in no time.
Seni o yakışmayan renkten bir an önce kurtaracağız.
It was something unflattering, I think.
Pek övücü olmayan bir şeydi sanırım.
We've had a lot of unflattering video on the news lately.
Son zamanlarda haberlerde hiç de hoş olmayan videolar yayınlandı.
Security video can be so darn unflattering.
Güvenlik kameraları insanı çirkin gösteriyor.
I once heard her say that she found it most unflattering that the women who fell for her husband were so consistently second-rate.
Bir keresinde Dorothy eşini, kendisine umutsuzca aşık bir kadınla münasebetsiz bir şekilde yakaladığını anlatmıştı.
You get a hideously unflattering breakup haircut. You don't sleep with Dad.
Korkunç bir ayrılık saçı kestirirsin.
Why do you hide them under that unflattering white coat?
Neden onları o kötü beyaz önlüğün içinde gizliyorsun?
For the past several months somebody's been writing unflattering things about me in the bathroom stalls.
Gelecek bir kaç ay, Birileri benim hakkımda yalakalık içermeyen şeyler yazmışlar. Komidin'in içinde.
Honestly, it's a very unflattering portrait of italian-americans.
Açıkçası, İtalyan - Amerikanları kötüleyen bir portre çiziyor.
Why set up a camera at the end of your bed and settle for one unflattering angle, when you could let the professionals dazzle and delight your senses with an array of shots so masterfully rendered you'll swear Martin Scorsese snuck into your room
Neden yatağınızın ucuna bir kamera koyup kör bir noktadan çekim yapmakla uğraşasınız ki. Profesyonellerin ışıltınızı ve duygularınızı ortaya çıkarıp çekimlerle süsleyip, ustalıkla size sunmasına izin verdiğinizde Martin Scorsese'in odanıza sızıp sizi sikişirken yakaladığına yemin edeceksiniz.
That's a vey, vey unflattering.
Bu hiç, hiç de iç gıcıklayıcı değil.
Even from unflattering angles, you light up the screen.
En kötü açılardan bile, ekranda parıldıyordun.
Some clips ended up on YouTube that were, um, unflattering to the franchise
Önceden bazı kayılar YouTube'da çıkıyordu, bu da markamız için iyi olmuyordu.
I search all the children's facebook pages for unflattering references to me.
Tüm çocukların facebook sayfalarını benim hakkımdaki görüşleri için gezerim.
The people have the right to mock, scorn, criticize, and burn unflattering photographs in effigy until morning, but I will not have my country drawn back into war by opportunists or fanatics.
İnsanları alay etmeye, dalga geçmeye, eleştirmeye ve paralarımızın üstündeki uygunsuz fotoğrafları sabaha kadar yakmaya hakları var. ... ama fırsatçılar ve fanatikler tarafından ülkemin yeniden savaşa çekilmesine izin vermeyeceğim.
I nearly died since that particular page contained a rather unflattering description of her.
o sayfa onun hakkında kötüleyen tarifler bulundurduğu için neredeyse ölüyordum.
I got it from a print-out that Zaboo decoupaged to the bottom of his bedroom squab cage along with many unflattering photos of you and various hair samples.
Zaboo'nun odasındaki güvercin kafesinin tabanına oyduğu bir çıktıdan aldım. Yanında da gurur duymayacağın birçok fotoğrafınla muhtelif saç örnekleri var.
- Ok? But how unflattering?
- Peki, ne kadar kötü?
- Very unflattering
- Çok kötü.
I do want to apologize to any hermaphrodites who may have been insulted by an unflattering comparison.
Rahatsız edici kıyaslamadan ötürü tüm çift cinsiyetlilerden özür dilemek istiyorum.
Long story... involving some very unflattering photographs, a night in the emergency room and a three-month suspension of my license.
Birkaç çok kötü fotoğraf acil serviste geçen bir gece ve lisanımın üç ay dondurulmasını içeren uzun bir hikaye.
I was curious as to why a girl as sweet as Bernice would color me in such an unflattering light.
Bernice gibi tatlı bir kızın beni neden kötülediğini merak ediyordum.
They say one unflattering word about you in public, you own their wife and kids. I invented Facebook.
Hakkında tek kelime kötü laf ederlerse her şeylerine sahip olursun.
The palette in here is totally unflattering to your skin tone.
Buradaki renkler cilt rengine hiç uygun değil.
That is the most unflattering item of clothing I have ever seen you wear. And I'm including 2008's turtleneck with smiley-face vest.
Bu giydiğini gördüğüm en övülemeyecek kıyafet ve buna 2008'de üstünde gülümseyen bir yüz olan balıkçı yaka yeleğin de dahil.
We could even arrange for one of these fabulously unflattering outfits for you.
Hatta sana bu itici kıyafetlerden ayarlayalım.
I mean... she has, you know, her own perspective on things, on me, in particular, and, uh... are you worried, Detective, that your wife is gonna say unflattering things about you to me?
Yani... O, var biliyorsun, kendi şeylere bakış açısı, Benim, özellikle, ve, ah on...
Is there anything more unflattering than patterns on hotel rooms? Yeah.
- Korkup kaçtı mı?
Unflattering graffito neutralized.
- Aşağılayıcı duvar yazısının... - Bay Burns'e ölüm. ... icabına bakıldı.
To think I put on an unflattering cupcake costume for you.
Sırf senin için dandik kek kostümü giydim.
In return... You disappear, along with any unflattering photos you have of a certain woman.
Karşılığında kadının hoş olmayan fotoğraflarıyla birlikte ortadan kaybolacaksın.
You should get some underwear like the soccer players wear, like, the 3 / 4 brief like Beckham,'cause honestly, these are so unflattering.
- Ne? Futbolcuların giydiği gibi iç çamaşırları almalısın paçasız don gibi, Beckham'ın ki gibi çünkü açıkçası bunlar oldukça sönük.
This is out of our area of expertise. Although Sydney did just e-mail me that it is illegal to film someone in an unflattering manner without their knowledge.
Bu durum uzmanlık alanımızın dışında yine de Sidney'den kişinin bilgisi dışında aşağılayıcı görüntülerinin çekilmesinin yasadışı olduğuna dair bir e-posta aldım.
And that was definitely unflattering.
Kesinlikle aşağılayıcı bir videoydu.
Cindy Sherman and her unflattering self-portraits aside, it sounds like you planned a perfect day.
Cindy Sherman ve onun övgüsüz şahsi portreleri bir tarafa mükemmel bir gün planlamışsın gibi.
No, somehow I think it's my soon-to-be ex-wife who's gonna draw the most unflattering spotlight.
Hayır, nedense kötüleyici spot ışıklarının müstakbel eski karımın üzerinde olacağı kanısındayım.
In your head, or in your extremely unflattering, magical handbag.
Kafanın içinde ya da son derece yaldızsız, büyülü çantanda.
She screamed - what I gather were unflattering things - in Guatemalan.
Tanrım, köpekle konuştuğunu anlayamamıştım.