Unifying перевод на турецкий
98 параллельный перевод
Professor Bulwer, a Paracelsian, who at this time was investigating the secrets of nature and its unifying principles, told me about it :
Doğanın sırlarını ve bütünleştirici prensiplerini inceleyen bir Paracelsuscu olan, Professor Bulwer'in bana anlattığına göre :
My desire might be to make of this boy an ardent husband, a caring citizen... a worshiper of abstract and unifying God.
Benim arzum bu çocuğu coşkulu bir eş, duyarlı bir vatandaş... birleştirici ve soyut bir Tanrı'ya tapan biri yapmak olabilir.
That unifying the administration would remove protected statusfrom this beaverwhatsit?
Yönetimin birleşmesninin porsukların yaşadığı alanın koruma statüsünü kaldırabileceğini.
Why did you encourage me to saythat unifying the administration meant no loss of amenity, when I've signed a death warrant fora whole army ofbeavers?
Bir kunduz ordusunun ölüm fermanını imzalarken aynı zamanda..... neden kırsal idarenin birleşmesinden doğal hayatın kaybı olmayacağı..... konusunda parlamentoda ve basın önünde konuşma yapmaya beni teşvik ettin.
It's all got one thing in common.... One unifying theme.
Eğer hepsinin ortak bir noktası varsa birleşen tek bir konu.
It's as if a unifying force or single consciousness is trying to bring it all into focus.
Sanki birleşik bir güç, yada tek bir bilinç... her şeyi aynı anda odaklamaya çalışıyor gibi.
We know that three systems within this sector had several cultural similarities which could only be explained by there being a unifying influence.
Bu sektördeki üç sistemin... sadece birleştirici bir etkiyle açıklanabilecek... kültürel benzerlikleri olduğunu biliyoruz.
Don King, tell us the significance of Mike Tyson unifying the championship tonight.
Don King, bize Mike Tyson'ın şampiyonluğunu pekiştirmesinin önemini anlatın. - Ah, hadi, lütfen.
And when all I wanted to do was lie there and feel sorry for myself, he insisted on telling me once again about his unifying theory of life.
Tam öylesine uzanıp, kendime acıyacağım anda bir kez daha birleştirici hayat kuramını anlatmakta ısrar etti.
Kim ll Sung understood that to resolve the problem of unifying the two Koreas was very difficult - that he would need help.
Kim ll Sung, iki korenin birleşmesinin Çok zor olduğunu anlamıştı. Ve bunu başarmak için yardıma ihiyacı olduğu da.
This is the unifying language of the entire universe.
Bu tüm evrenin birleştirici lisanıdır.
Here was the secret to Islam's strength and profound influence... the unifying power of one God, merciful and compassionate, the power of one people, bound by a common faith.
İşte burada İslam'ın gücünün ve derinliğinin sırrı vardır... tek Allah'ın birleştirme gücü, bağışlayıcılığı ve merhameti, bir insanın gücü ile, ortak bir kadere bağlanmıştır.
For we embrace Prozium in its unifying fullness... and all that it has done to make us great.
Prozium'u içtenlikle kucakladık ve bizi mükemmelleştirdi.
Khufu's workers were building a pyramid, but to do so they were also unifying their nation, consolidating a true state - the first in history.
Khufu'nun çalışanları piramidi inşa ediyordu, fakat bunu yapmak için kendi milletlerini geride bırakmışlardı, kalıcı bir mekanları olmuştu. Bu tarihte ilk kez oluyordu.
Because you, the delegates from the 50 member worlds, will ratify our commonwealth charter, unifying us all, and elect our first triumvir...
Çünkü siz, 50 üye gezegenden gelen delegeler Bağımsız Devletler bildirgesini imzalayıp bizi birleştireceksiniz ve ilk üçlü başkanımızı seçeceksiniz.
There are... There are several competing dimensional theories. And while each provides insights, physicists have long searched for a unifying theory.
Boyutlar üzerine birbiriyle çelişen bir kaç teori bulunmaktadır..... ve hepsi değişik noktalarda ilginç görüşler sunsalar da fizikçiler uzun zamandır hepsini birleştiren bir teori aramaktadırlar.
What it lacks... is the single unifying symbol.
Tek eksiği, bir tane birleştirici sembol.
And using these newly discovered particles scientists were closing in on Einstein's dream of unifying the forces.
Bu yeni bulunan parçacıkları kullanarak, bilim adamları Einstein'ın kuvvetleri birleştirme rüyasına yaklaşıyorlardı.
If strings described gravity at the quantum level, they must be the key to unifying the four forces.
Eğer stringler yerçekimini kuantum seviyesinde açıklayabiliyorsa, o zaman onlar dört kuvvetin birleştirilmesinde anahtar olacaktı.
So we spoke in terms of unification. And we saw this as a possibility of realizing the dream that Einstein had expressed in his later years, of unifying the different forces in some deeper framework.
Birleştirme'yi konuşmaya başladık ve bunun, Einstein'ın son yıllarına kadar tüm gücüyle üzerinde çalıştığı, bütün farklı kuvvetlerin tek bir büyük çatı altına alınması rüyasını gerçekleştirebileceğini gördük.
Waves are this kind of unifying force in the universe.
Dalgalar bir nevi, evrendeki birleştirici güçlerdir.
Marriage is a binding, unifying, eternal, never-ending, permanent chaining together of two people.
Evlilik iki kişiyi sonsuza dek kalıcı bir şekilde birleştirir ve birbirine bağlar.
Jose Mendez chose this fight as a way of unifying the United States with our brothers in England.
Jose Mendez bu dövüşü kardeşimiz İngiltere ve Birleşmiş Devlet'leri birleştirme olarak seçti.
One unifying detail seems to be'that the attackers appear to be...''... the sensational chart-topping...''... or ideological connection between those committing the atrocities...'
Görünüşe göre birbirini tutan tek detay saldırganların.. ... müthiş bir çıkış yapan parça ölümcül ya da bu suçları işleyenler arasında ideolojik bağlantı...
But because this party is so divided on so many issues, the choice of a Vice Presidential nominee may very well be the unifying factor for delegates at this convention.
Ama parti kendi içinde pek çok konuda bölündüğü için başkan yardımcısı aday seçimi bu kurultayda delegeleri birleştiren bir unsur olabilir.
Wasn't unifying the North and South your philosophy?
Senin amacın hep kuzey ve güneyi birleştirmek değil miydi?
I believe that there is a unifying theory to Joe Gibson's delusions.
Joe Gibson'ın hayalleriyle birleşen bir teori olduğunu düşünüyorum.
How are you feeling about your unifying principles now?
Kuralları birleştirme konusunda ne düşünüyorsun?
But this revolution needs a unifying symbol
Ama bu devrimin birleşme simgesine ihtiyacı var.
Now Rome needs a unifying force.
Artık Roma'nın birleştirici bir güce ihtiyacı var.
Once again, this is a'Korean Cultural Event unifying Koreans around the world!
Bir kez daha, Bu bir "Kore Kültür Olayı", tüm dünyadaki Korelileri birleştiren!
I don't see a unifying message.
Birbiriyle bağlantılı mesaj göremiyorum.
You can see the different strings unifying the dimensions the gravitational infinities canceling each other out.
Boyutları birleştiren farklı "sicimleri" görebiliyorsun. Çekimsel sonsuzluklar birbirini yok ediyor.
Yet some men embody such greatness of character that their death serves as a unifying force for those who remain behind.
Ama bazı adamlar, içlerindeki büyüklüğü öylesine dışa vururlar ki... ölümleri, geride kalanlar için birleştirici bir güç olur.
There's no unifying theory for Larry Fleinhardt.
Larry Fleinhardt için birleştirici bir teori yok.
You know, say what you will about the ravages of sports in this corporate age where overpaid athletes expect prima donna treatment, but there is still something so unifying about sport in its purest form - - when athletes rise above themselves and touch greatness and, in doing so, remind us all that we also have greatness inside of us.
Günümüzdeki tahrip edilmiş spor anlayışı, ve yüksek ücret alan sporcuların... hep en yükseği hayal etmesi konusunda istediğinizi söyleyebilirsiniz... ama sporun doğal halini, hala böylesine birleştirici yapan bir şeyler var... örneğin sporcuların kendilerini aşıp, mükemmelliğe erişmeleri... ve bunu yaparken bizi de, içimizde mükemmellik olduğuna inandırmaları gibi.
We've been searching for a... unifying theory of everything.
Yüzyıllar boyunca, her şeyin birleştirici teorisini arıyoruz.
For centuries, we've been searching for a unifying theory of everything.
Yüzyıllar boyunca, herşeyin birleştirici teorisini arıyoruz.
Yeah, so like a unifying theory.
Bir birleştirici kuram gibi.
Smashing protons at 99.99 percent of the speed of light, all to locate a single fragment which would move us one step closer to unifying all physics, explaining how the Old One created the universe.
Protonların ışık hızının % 99'u gibi bir hızda çarpıştırılması hepsi bir parçacığı bulmak için ki o parçacık Yaratıcı'nın evreni nasıl yarattığını açıklamada bütün fizikleri birleştirmeye bizi bir adım daha yaklaştıracaktı.
well, tolstoy spentmost of his life searching fora unifying theory- - a single key that wouldunlock every door.
Şöyle ki, tolstoy hayatının büyük bi kısmını birleşik bi teori arayarak geçirdi tüm kapıları açabilecek bi anahtar.
With the onset of global warming and other catastrophic events environmentalism has become today a broader unifying human issue.
Küresel ısınmanın başlaması ve diğer yer küre ipuçları çevrecilikle bugün daha geniş insan topluluklarını birleştiriyor.
Just'cause there isn't a single unifying symptom doesn't mean there isn't something going on. It could just affect everyone differently.
Ortada tek bir ortak semptomun olmaması orada birşey olmadığı anlamına gelmez.
House would want a unifying theory.
House herşeyi kapsayan bir teori isterdi.
now that the E.U. Has ratified the United Federation of Nations charter, Emperor Lelouch has finally achieved the grand task of unifying the world!
EU'nun da Birleşmiş Milletler Federasyonu'yla sözleşme imzalamasıyla Lelouch-sama dünyayı tek başına yönetme amacını tamamlamış oldu.
And it is this unifying imperative that needs to be recognized and appreciated.
tüm dinlerin ortak bir ana temaya sahip olduğunu görebilecek olmamızdır. Ve bunun birleştirici gücü... asıl anlaşılması ve takdir edilmesi gereken şeydir.
And we just had an incredible, team-unifying moment... by punching other guys in the face.
Herifleri yumruklarken takım olarak inanılmaz bir bütünlük kurduk.
After years of trials and tribulations Just on the verge of success in unifying the country I must be included in this northern expedition
Yılların tecrübesi ve yaşanan onca sıkıntıdan sonra ülkeyi birleştirmeye bu kadar yaklaşmışken bu sefere ben de katılmalıyım.
Now that the government has collapsed and shown itself incapable of providing any kind of unifying force I feel we do need the stability and the breathing space that a military presence would provide.
BALONCULUĞUN ALTIN ÇAĞI 3. BÖLÜM Fransa'nın Büyük Günü
And for many years it | seemed that Einstein's dream of unifying the forces in a single theory died with him.
birleştirme konusuyla ilgilenmedi.
So much for unifying the nation!
Ulusu nasıl birleştireceksiniz!