Uplifting перевод на турецкий
146 параллельный перевод
Next week, I shall return with soaring spirits and an uplifting story.
Gelecek hafta yükselen bir moralle döneceğim. ve de yücelten bir öyküyle.
Yes. lt was the most uplifting programme I have ever heard.
Şimdiye kadar dinlediğim en moral verici programdı.
Less uplifting was the Spruce Goose...
"Spruce Goose" in, onun kadar heyecanlandırdığı söylenemezdi...
- Well, it's uplifting.
- İnsanın ruhunu şenlendiriyor.
I thought they'd be such uplifting reading for Lent, and nothing do you send me!
Paskalyadan önceki oruç sırasında onları okumak istiyordum, ama göndermiyorsun!
It's very uplifting.
Moral verici.
Let the Mets be uplifting.
Mets'in önünde saygıyla eğiliyoruz.
What you did was so uplifting.
Yaptığın çok yüce bir davranış.
Creating a siamese triplet called The Human Centipede. Yeah, heh, yeah. You know, it really is uplifting.
Tanıdığım her sübyancı aynen böyle görünüyor.
That's uplifting. [Laughing] And now here's a short clip of The Human Centipede.
Uh, gerçekten her şey harika, ama nasıl 911'i arayamıyor ki?
Slum clearance, uplifting the neighborhood... micromanagement, growth and prosperity.
Gecekonduların temizlenmesi, yörenin mikro düzeyde geliştirilmesi, büyüme ve refah.
A positive, uplifting message to start his life out with, huh?
Hayata mutlu ve olumlu başlayabilsin diye?
My associates and I, we wish to produce a series of uplifting religious films... about the apostles.
Ortaklarım ve ben, biz havariler hakkında bir dizi heyecan uyandırıcı... dini filmler yapmak istiyoruz.
Everyone will find it most uplifting.
Herkes bunu çok canlandırıcı bulacak
We women, however, appreciate meaningful, uplifting entertainment.
Ancak biz kadınlar kaliteli eğlenceyi hemen takdir ederiz.
I just hope you replace me with something as educational... and uplifting as I tried to be.
Sadece eğitici ve kalkındırıcı bir programla yerimi değiştirirsiniz diye düşünüyordum.
It's very uplifting, sir.
Heyecan verici, efendim.
Well, I'll just have to find something to say about him that's both honest and uplifting.
Onun hakkında söylecek, aynı anda hem dürüst hem de yüceltici olacak bir şeyler bulmam yeterli.
A Briefing with Neelix will help you stay informed about ship's activities, uh, keep you abreast of your colleagues'accomplishments and broaden your knowledge about a wealth of subjects, but most of all, it will make you feel good because what you see here will always be the most uplifting, optimistic view of everything that happens on our ship.
Neelix'den özetler gemi ile alakalı aktiviteleri bilmenize yardımcı olacaktır, mesela, meslektaşlarınızın başarıları, bilgi seviyenizin arttırılması ama en güzel tarafı kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak, çünkü gemide olan her şey iyimser bir açıdan değerlendirilecektir.
I couldn't fiind nothing beautiful or uplifting about her going back to God.
Onun Tanrı'ya dönüşünde güzel ya da coşku verici hiçbir şey bulamadım.
It's uplifting people want, not burying!
İnsanları canlandırmaya çalışacağız, gömmeye değil!
It's sort of uplifting.
Neşeli bir başlıktı.
They should be socially uplifting.
Onları neşelendirici şeyler olmalılar.
The song is extremely uplifting.
Şarkı insan moral veriyor.
Uplifting of the seabed.
Denizdibini yükseltiyor.
February the 2nd is a special and uplifting day for us Germans, the beginning of the all out submarine war.
Denizaltı savaşının başladığı gün olan 2 Şubat biz Almanlar için özel ve canlandırıcı bir gündür.
It's too uplifting.
Fazla moral düzeltici.
I mean, this was a complete experience. It was actually a really grim time, and he wrote a very grim record but did it with music that was extremely uplifting and compelling and bewitching
Acımasız bir zamandı ve büyüleyici ve zorlayıcı yapısıyla acımasız bir albüm yaptılar.
I think it was a very very happy and creative and enjoyable time when we made this album.
That was extremely uplifting and compelling and bewitching Çok fazla umutlu, yaratıcı ve eğlenceli bir albüm süreciydi.
Helps keep those uplifting, wholesome rays from charbroiling the boss.
Patronumuzu geliştirici, sağlıklı ve kavurucu ışınlardan korumak için.
By the end, I meant... heroic in an uplifting way.
Son derken ben... kahramansal bir yüceliş'i kastetmiştim.
And maybe Tolstoy didn't have it in his head to write some big, uplifting story about the way we're supposed to live our lives.
Ve belki de Tolstoy'un aklında, hayatımızı gerektiği gibi yaşamak hakkında büyük ve coşkulu bir hikâye yoktu.
You know, it's uplifting.
Ona nasıl video poker oynandığını öğrettim. Bilirsin, insanın ruhunu canlandırıyor.
It's going to be beautiful and dignified and uplifting... and it's gonna be all mine.
O cesur askerler için görülmeye değer bir hediye inşa edeceğim. Güzel vakur ve coşturucu olacak.
Colin, tell me something uplifting.
Colin, bana neşemizi yerine getirecek bir şey söyle.
Here's another one of our spiritually uplifting activities!
başka bir tane ruhani bir şekilde şenlendirici aktivitemiz ise!
Oh, yeah. It'll be very uplifting.
Evet, bu çok moral verici olacak.
It's time for the big Sandy Cohen uplifting speech.
Sandy Cohen'in canlandırıcı nutuk zamanı.
Well, on that uplifting note, I'll leave you two to hash out the finer points of the free-market economy.
Bu moral verici konuşmanın ardından ben siz ikinizi, serbest piyasa ekonomisi üzerine daha detaylı konuşabilmeniz için yalnız bırakayım.
Very uplifting.
Enfes bir örnek oldu.
You know, uplifting bullshit from now on, okay?
Şimdi bu pisliği temizlemeliyiz, tamam mı?
- Uplifting at any moment.
- Her an yükseltebilir.
And knowing that people don't have enough of that social or political or uplifting material, because you make another gangster record, or another record about how many cars you're gonna buy, it's boring as fuck, and you all know that's boring.
Ve insanların yeterince sosyal, ya da politik, ya da moral verici materyallere sahip olmadıklarının farkına varmalarını sağlamak. Bi başka gangster şarkısı daha, ya da kaç arabanız olduğunu anlattığınız bi başka parça daha mı? Bu oldukça sıkıcı işte.
That has been one of the things that has not been the most uplifting. There's a lot of bad energy within the prison walls.
Çok neşelendirici olmayan şeylerden biriydi, çünkü hapishane duvarlarında çok fazla kötü enerji var.
It's about a young man struggling to find his ace in the world and failing miserably. Depressing, yet oddly uplifting.
Bu kitap kendi yıldızını bulmak için mücadele eden ve bunu başaramayan, depresyona giren ve garip bir şekilde çoşan bir gencin hikayesini anlatıyor
Tell me something uplifting.
- Bana umut verici bir şey söyleyin.
That was a really uplifting message for your daughter.
Kızına verebileceğin cinsten, gerçekten canlandırıcı bir mesajdı.
this is so interesting.It's really very uplifting.
Bu çok ilginç. Gerçekten çok canlandırıcı.
I could go for something more uplifting, but not a brew, David. No, not really.
- Yok, istemem.
I listened to several operas known to be uplifting,
Canlandırıcı olarak bilinen birkaç opera dinledim, komik olarak dizayn edilmiş üç sanal güverte programı seyrettim.
- That was very uplifting.
Çok moral vericiydi.