Vegetable перевод на турецкий
1,325 параллельный перевод
My best friend is a vegetable, and I'm gonna be the laughing stock of South Park!
En iyi arkadaşım sebzeye döndü, ve ben de bütün South Park'a alay konusu olacağım!
Yeah, and we're sorry for turning Ned into a vegetable.
Evet. Ned'i sebzeye çevirdiğimiz için de üzgünüz. Ah, onu merak etmeyin.
- Help me prop up vegetable man, or we're done for. - Hey!
- Sebze adamla destek yapmama yardım edin yoksa öleceğiz!
But if they really stopped and looked... they'd realize that the Brussels sprout is more than another green vegetable.
Yani bir bakıma Brüksel lahanası sebzelerin kraliçesidir diyebiliriz.
There's the market on weekdays selling every fruit and vegetable known to man.
Hafta içi her gün buraya pazar kurulur ve her çeşit sebze, meyve satılır.
We've discovered trace elements of a rare vegetable... found only on one island, here, in the Caribbean.
Az bulunan bir sebzenin kalıntılarını bulduk... yalnızca Karayip'lerde bir adada bulunan.
We know I'm waiting for the seizure that'll make me a vegetable.
Beni bitkiye dönüştürecek nöbeti beklediğimi biliyoruz.
I don't wanna be a vegetable, Barry.
Bitki olmak istemiyorum, Barry.
Which vegetable would you like to be?
Hangi sebzeye dönüşmek istersin?
Don't you sing in the'Fruit and Vegetable'Ensemble?
Sen şu'Meyve ve Sebze'grubunda şarkı söylüyorsun değil mi?
Sleek... sexy vegetable.
Kesinlikle saf bunlar.
Vegetable and pork rice, Chef'ss soup, tea or coffee.
Sebze ve pilav, Şefin çorbası Kahve veya çay.
Eat vegetable!
Sebze yiyeceğiz.
Only vegetable!
Sadece sebze.
Nak went out for some morning glory vegetable.
Nak sabah sebzesi toplamak için dışarı çıktı.
You're willing to be a vegetable for the rest of your sad life for a pissing contest.
Bir sidik yarışı yüzünden zavallı hayatının geri kalanını... ... bitki olarak geçirmek istiyorsun.
You say it's not vegetable?
Bunun sebze olmadığını mı söylüyorsun?
Okay. Everyone on the right, prepare a slide with a vegetable sampling.
Sağ taraftakiler sebze örneği hazırlasınlar...
Her importance as a vegetable?
Bir sebze olarak önemi mi?
Join us, we're having vegetable won-tons!
Bize katılın, sebze yemeğimiz var!
At the moment of truth, she'll be plugged directly into the quality control current and turned into a helpless mindless vegetable.
Gerçek zamanda, o doğrudan tıkanmış olacak kalite kontrolün içine ve umutsuz oldu. düşüncesiz. sebze.
As soon as we go live, the current will pass through your brain and you will be turned into a helpless, mindless vegetable.
Biz yaşamaya gider gitmez, akım senin beynine gidecek ve sen bir aciz olacaksın, beyinsiz sebze.
Last week they broke 4 street lights, the entire vegetable market...
Geçen hafta 4 tane sokağın lambasını, pazaryerinin lambalarını kırdılar.
It smells like a vegetable?
Bir sebze gibi kokuyor mu demeliydim?
Three rounds and you're a vegetable, aren't you, pikey!
Uc round sonra sebzeye donuceksin seni lanet cingene!
That was five years after the Great Infestation eliminated all plant and vegetable matter, trees and flowers and domestic pets. Cats, hamsters, dogs.
Büyük İstila'nın 5 yıl sonrasıydı tüm bitkiler, sebzeler, ağaçlar, çiçekler ve evcil hayvanlar... kediler, hamsterlar, köpekler yokoldu.
- Then why are you here? Try to understand, when I look at Sammy, I don't see some vegetable.
- Anlamaya çalışın, Sammy'ye baktığımda, bir bitki... görmüyorum.
We have a lifetime contract with a vegetable.
Bir bitkiyle hayat boyu kontratımız var.
Check the lower vegetable thing.
Sebzelik rafına bak.
There ´ s all kinds of vegetable shit in this.
Bunun üstünde çeşit çeşit sebze var.
But these vegetable marrows have driven me to the edges of barbarity!
Ama bu kabaklar beni barbarlığın eşiğine getirdi.
Ah, you know, Doctor, it is my desire to grow a vegetable marrow of proportions gigantesque.
- Dev boyutlarda bir kabak yetiştirmek istiyordum. Ona nasıl iyi baktığımı siz de görmüşsünüzdür.
I know a guy at the vegetable market.
Sebze halinde tanıdığım biri var.
- Removing it could leave you a vegetable.
- Onu çıkarmak seni bitkisel hayata sokabilir.
I'll just tell Susan about this vegetable thing.
Susan'a bu sebze konusundan söz edeyim.
Because without the marshmallows, it's a damn vegetable!
Çünkü şekerleme olmadan, o sadece bir sebze!
Meat loaf for us, and a very special, very delicious steamed vegetable dish for Chris.
Bize rulo köfte, Sana da buharda pişmiş çok özel bir sebze tabağı.
You're a vegetable?
Sen sebze misin?
Can I borrow some vegetable oil and a shoehorn?
Biraz sebze yağı ve ayakkabı çekeceği alabilir miyim?
No, you're grounded for pouring... perfectly good vegetable soup in the toilet... and you owe me 49 cents.
Hayır, vitamini bol sebze çorbasını... tuvalete kusmak için yere kapaklanmışsın... ve bana 49 cent borçlusun.
When she's a vegetable she's not gonna care!
Bitkisel hayata girdiğinde hiçbir şey umurunda olmayacak!
We went through 14 bottles of vegetable oil!
14 şişe sıvı yağ bitirdik.
Subtly? You- - you put the vegetable hose between your legs and shpritzed me.
Hortumu bacaklarının arasına alıp beni ıslattın.
I have obtained funds to solve this vegetable nightmare.
Bütün sermayemi bu sebze kabusunu çözmek için harcadım.
They're being fed valuable protein which should be food for the poorer people of Asia, so now the Japanese are trying to develop a substitute feed either from vegetable matter or from animal products,
Asya'nın fakir insanları için yiyecek kaynağı olabilecek değerli proteinlerle besleniyorlar. O yüzden Japonlar şimdi bitkisel veya hayvansal ürünlerden bunun yerine geçecek bir besin geliştirmeye çalışıyor.
What do you want, animal, vegetable or mineral?
Hangisini istersin, etli, sebzeli yoksa mineralli?
The boy's a useless vegetable.
Bu sebzeden başka ne beklenir ki?
At least you'll never be a vegetable. Even artichokes have hearts.
Siz asla sebze olamazsınız çünkü bir enginarın bile bir kalbi vardır.
You'll never be a vegetable.
Siz asla sebze olamazsınız.
- you're a vegetable? !
Geri kalan zamanınızın tadını çıkarın, bunu fazlasıyla hakettiniz.
Vegetable.
sebze.