Vices перевод на турецкий
238 параллельный перевод
Jones, Jones, Jones. I'm afraid gallantry is not one of your vices.
Jones, jones, jones, görüyorum ki centilmenlik senin zaaflarından biri değil.
My vices too...
Ahlaksızlıklarım da...
- Abandoned all his vices, has he?
- Kötü alışkanlılarını bıraktı mı?
What vices, Mrs. Newsham?
Ne gibi, Bayan Newsham?
Nice state of affairs when a man has to indulge his vices by proxy.
Kötü alışkanlıklarıma bir başkasının benim yerime teslim olması iyi oluyor.
I assume they have all the usual vices besides those they've invented for themselves.
Alışılmış tüm kötü alışkanlıklardan başka sanırım bir de kendi icat ettikleri var.
- They're my vices
- Tek kusurum bunlar.
You know, in this day and age, how the master takes money off us to fund his own petty vices.
Biliyorsun bu zamanda bile efendimiz kendi hovardalığının faturasını bize çıkarıyor.
- I'm full of vices.
- Kötü alışkanlıklarım çok oldu.
He'll pour it all out now, all his imagined vices.
Hayal ettiği tüm suçlarını şimdi dökülecek.
It was you who praised the virtues and the vices of Mexico City.
Meksiko kentinin erdemlerini ve erdemsizliklerini öven sendin.
I'm not without vices of my own.
Benim de kendime ait bazı kötülüklerim vardır.
I have no vices.
Kötü bir niyetim yok.
And what vices may a woman have?
Peki kadınların keyif aldıkları şeyler neymiş?
In spite of your vices, you are the most generous Roman of our time.
Zaaflarına rağmen, sen çağımızın en cömert Romalısısın.
Vices?
Zaaf mı?
Do you refrain from these vices out of respect for the moral virtues?
Bu günahları işlememenin nedeni ahlaki değerlere duyduğun saygı mı?
He has no vices.
Kötü alışkanlıkları yok.
Not love, not vices.
Aşkta değilim, ahlaksızlıkta değilim...
I've plenty of vices, but I hardly practise them.
Birçok kötü alışkanlığım var ama onları nadiren kullanıyorum.
And the vices of peace are the vices of old men.
Barışın kötülükleri yaşlılığın kötülükleridir.
I know all your vices.
Kısacası çapkınlıklarının farkındayım.
She has all the vices.
İdeal kadın, basit ve hatalarla dolu olur.
You're corrupt just as he was you with your rottenness your secret vices
Sen de onun gibi yozlaşmışsın. Sen ve senin kokuşmuşluğun. Gizli ahlaksızlığın.
Another of my earthly vices.
Bir diğer dünyevi alışkanlığım.
You don't smoke, no other vices to speak of.
Sigara da içmiyor musunuz? - Hayır. - Bahsetmeniz gereken başka kötü alışkanlıklarınız var mı?
We weren? t spoiled by greed or by other vices.
Açgözlülük ve diğer kötü huylarımızdan arındırıldık.
It's a great chance to leave our vices behind, war first of all.
Kötülüklerimizi arkamızda bırakmak için büyük bir şans bu. En başta savaşları!
No weaknesses, perfectly disciplined. No vices, no fears, no faults. Just a sense of purpose.
Zayıflık, korku, hata yok, sadece bir amaca yönelmiş olma duygusu.
Add to that a simple diet, a perfectly controlled temperature, no natural enemies, apparently no vices, no "replacements" needed...
Basit diyet, kontrollü ısı, doğal düşman yok, ne ikinci lider ne de yedek gerekmiyor, tabi...
To your virtues and especially your vices, Sara.
Erdemlerine ve özellikle ahlaksızlıklarının şerefine, Sara.
Apparently captain Potkin has no exploitable vices,
Görünüşe göre Albay Potkin'in işlenebilir kötü alışkanlığı yok.
You're still stuck to your old grievances and vices
Öyle görünüyor'ki hiç değişmemişsin.
And he had no vices.
Ve hiç korkusu yoktu.
He said you were a saintly old man who didn't hold with all the vices.
Aziz gibi biri olduğunu, ahlaksızlığı hiç onaylamadığını söyledi.
Other vices it taught him as well as confirming him in those he had long practiced before.
Öğrettiği diğer kötü alışkanlıklar yanı sıra önceden tecrübeli olduklarını da pekiştirdi.
I sure am picking up on vices.
Kötülük konusunda hızlanıyorum.
- Has he got any vices?
- Hiç kusuru yok mu bunun?
Chestnut purée is one of my vices.
Kestane püresi beni ikincilerimdendir.
I've got my vices, but cocaine isn't one of them.
Benim kötü tarafım, kokain satanlardan biri değilim.
For all their vices, they have some virtues, too.
Tüm ahlaksızlıklarının yanında, bazı erdemleri de var.
Our vices taught us to wield guns ; our virtues will teach us this.
Ahlaksız yanımız silah kullanmayı nasıl öğrettiyse, iyi yanımız da onu öğretir.
From vices timidly concealed to vices openly displayed.
Ahlaksızlıklarınız, utanarak gizlediklerinizden açık açık sergilediklerinize kadar!
So you don't have any vices?
Öyleyse çapkınlığın da yoktur?
Vices and corruption of an inferior race are passed on from generation to generation by the chromosomes.
Ahlaksızlık ve yozlaşma aşağı bir ırkta... jenerasyondan jenerasyona kromozomlar aracılığıyla geçer.
In spite of the vices of her profession and the corruption of her life this corpse, even in the rigidity of death keeps all those typical characteristics of a superior race.
Her ne kadar ahlaksızca bir iş yapsa da, yozlaşmış bir hayatı olsa da... bu ceset, korkunç bir şekilde ölmüş olsa da... yine de üstün ırkın tüm karakteristik özelliklerini taşıyor.
Idleness is the father of vices, and I am the child of idleness.
Ahlaksızlığın babası tembelliktir, ve ben de tembelliğin oğluyum.
Underage walks, dates... you'll run out of vices before you're twelve... if you don't slow down.
Reşit olmadan yürüyüşler, çıkmalar falan oniki yaşına gelmeden kötü alışkanlıkların olacak... Eğer ağırdan gitmezsen.
Vices?
Kötü alışkanlık mı?
There aren't any secret vices.
Gizli birşey yok.
For all your friend's vices you can only praise him! I must say one thing, son.
Sana bir şey diyeyim, oğlum.