Wags перевод на турецкий
106 параллельный перевод
He wags his tail.
Kuyruğunu sallıyor.
How do you tackle my "Thunder Hand", "Throwing a stone" ... and "Monkey wags its tail"?
"Şimşek Yumruk", "Yuvarlanan Taş" ve "Maymun kuyruğunu" nasıl karşılayacaksın?
I could tell you tales of cobblers wags that would disgust you with human nature.
Bu adamların hikayesini anlatsam insanlığınızdan utanırsınız.
[Radio] If your saber wags as loosely as your tongue... you'll be run through in an instant.
Eğer kılıcın da dilin kadar gevşekse kaybetmeye hazır ol.
Local wags, having dubbed it the Tin Goose, find it particularly amusing that Mr. Tucker's car of tomorrow can't even back up.
Yerel halk, araca teneke kaz adını takmış... özellikle gülünç buluyorlar... ve Bay Tucker'in otomobilinin... geri bile gidemediğini söylüyorlar.
But you make it the carrot that wags the dog.
Ama sen vur deyince öldürmüşsün.
You know what some wags call me?
Bazıları bana ne der biliyor musun?
"Wags, the Perplexed Pup." Cartoon cutie.
Kafası Karışmış Yavru Wags.
And I want Wags hanging on my wall when I get back, son.
Döndüğümde Wags'in benim duvarımda asılı olmasını istiyorum, evlat.
"She is dark and beautiful, and wags her tail when she sees me."
"Koyu renkli ve güzel, beni görünce kuyruğunu sallıyor."
Or, as some of you wags have dubbed me, "Father Goose."
Ya da aranızdan bazı komedyenlerin çağırdığı gibi "Father Goose."
- We're not beggars, we're devotees. - Your tongue wags too much, eh?
- Biz dilenci değiliz, dindarız.
He wags his tail and then he bites you.
Kuyruk sallar, derken bir bakmışsın seni ısırmış.
Jack, this isn't like the pound where you can take home the one that wags his tail at you...
Bence güzel oldu. Fıstıklar beğendi galiba. Sen beğendin mi?
Bleeding rat-wags!
Lanet olası hayvanlar!
It's the way the world wags.
- Midge, kızlara kalmadığını bilirsin.
When I go to the pound to pick up a dog, I don't take the one that wags his tail and licks my face and jumps all over me.
Hayvan barınağına köpek almaya gittiğimde,... kuyruğunu sallayan, yüzümü yalayan üzerime atlayan köpeği almam.
And who wags his tail for the white man?
Bekle. Hangimiz beyaz adam için kuyruk sallıyor, sen mi yoksa ben mi?
I see my brother's tongue wags again.
Kardeşimin dilinin bir karış dışarıda olduğunu görebiliyorum.
A man has to work some dogs to learn how the world's tail wags.
Bu dünyada işlerin nasıl yürdüğünü anlamak için tecrübe gerekir.
I mean, you have your own language. "Skiddley-wags."
Yani, kendi dilin var. "Fırla-wags."
"lt is 1 0 : 00 thus we may see," quoth he, " how the world wags.
" Saat 10. Dünyanın nasıl hareket ettiğini göreceğiz.
Our goverment merely wags it's tail forthe U.S.
Hükümet Amerika ne derse onu yapıyor.
Ooh, did you hear that, Maggie-wags?
Duydun mu Maggieciğim?
She barks at her master and wags her tail at strangers.
Sahibine havlayıp yabancılara kuyruk sallayan bir köpek.
She wags her tongue and she can cook.
Çenesini çalıştırıp, yemek pişiriyor.
And of all the "Wags" that "Wag" was the most terrible.
Ve bütün o "Wag" lerin içinde, en korkuncu oydu.
You're awfully attached to this Penny character, huh wags?
Bakıyorum da Penny denen şu kıza delicesine bağlanmışsın.
Hey Wags!
Selam kuyruk sallayan!
Hit them with the tail wags.
Son darbeyi kuyruk sallamayla yapalım.
Wags.
- Wags.
Argus, who wags his tail, and then dies.
Ona kuyruğunu sallayan, Argus ve sonunda ölüyor.
When a dog wags its tail, what does that say?
Bir köpek kuyruğunu salladığında, ne anlama gelir?
Hit them with the tail-wags.
Son darbeyi kuyruk sallamayla yapalım. Acıma yok!
Wags. Wives and girlfriends.
Eşler ve kız arkadaşlar.
Dr. Dani, the wags are wigging'.
Dr. Dani, eşler rahatsız.
How's it going with the wags?
Oyuncu eşleriyle durum nasıl gidiyor?
He vibrates and wags.
Hem titriyor hem de kuyruk sallıyor.
A city that the wags out east call the wickedest city in all America, and they are not far from wrong.
Amerikanın sıradan şehirlerinden biri ve yanılmıyor kimse.
It's something we call wags.
Biz buna'sallama'diyoruz.
- Oh, it's a term one of the wags in the laboratory devised to define our more conceptual efforts, as in we throw something against the wall and see if it sticks.
- Bu, laboratuvarımızdaki... gevezelerden biri tarafından daha kavramsal çabalarımızı tanımlamak için uydurduğu bir söz. Yani duvara bir şeyler fırlatıp tutunacak mı bakıyoruz.
Just like my dog when its bowl is full. And it wags its tail.
Aynen yemek kasesi dolu olduğunda köpeğimin yaptığı, kuyruğunu salladığı gibi.
But he only eats scraps and wags his tail all day.
Ama sadece artık yemek yiyor ve bütün gün kuyruğunu sallıyor.
The dog wags his tail when he sees me.
O köpek beni görünce kuyruğunu sallıyor.
He just wags his tail and licks my fingers.
Sadece kuyruğunu sallıyor ve parmaklarımı yalıyor.
I'm on my way to meet Wags.
Wags'le buluşacağım.
Wags, five sticks wired now to Wendy Rhoades'personal account.
Wags, Wendy Rhoades'un kişisel hesabına hemen 5 milyon gönder.
I don't want to be a person who wags her finger while saying "first things first", so I'll put this thing away.
"önce öncelikli konular" derken parmağını sallayan kişi olmak istemiyorum, o yüzden yapmayacağım.
Fuck, wags.
Laflara gel.
Well, pundits, wags.
Mahkemeye çıkan ben değilim.
Or some gay bar where you can... take home the one that wags his tail at you
Gaylıkla ilgili bir sorun varsa, Grace'e sor. Kızlarla ilgili bir sorun varsa, Will'e sor.