We're not going to make it перевод на турецкий
109 параллельный перевод
We're not going to land and we'll never make it.
Asla aşağıya inmeyi başaramayacağız.
If we're not going to make love, why do you need to give me it?
Eğer sevişmeyeceksek bana neden para vermeyi gerekli görüyorsun ki?
We're not going to make it together.
Beraber bu iş olmayacak. Anlıyor musun?
Well, I'm afraid we're not going to make it... to Valley Stream before the banks close.
Korkarım ki bankalar kapanmadan önce... bunu yapmadan Valley Stream'e gitmeyeceğiz.
We're not going to make it with an old bag...
Çirkin bir morukla yapmayacağız...
We're not going to make it, are we?
- Başaramayacağız, değil mi?
We're not going to make it.
Başaramayacağız!
! We're just not going to make it, are we?
Bunu başaramayacağız öyle değil mi?
- We're not going to make it.
Başarabileceğimizi sanmıyorum.
Now. goddamn it. we're not going out there to make a good show or just put up a good fight.
Şimdi, lanet olsun. Oraya iyi bir şov yapmaya çıkmıyoruz ya da iyi bir savaş vermeye.
- We're not going to make it.
- Başaramayacağız.
We're not going to make it. We're not going...
Başaramayacağız.
We're not going to make it like this.
Bu işi bu şekilde yapamayacağız.
We're not going to make it.
Bunu yapacağız.
We're not going to make it!
- Kaçamayız!
Colonel! We're not going to make it!
Başaramayacağız!
Now that the Kazon have stepped up their attacks, a lot of people think that we're not going to make it out of here alive.
Şu anda Kazon, saldırılarını arttırmış durumda, bir sürü arkadaşım, hayatta kalamayacağımızı düşünüyor.
Mom, we're not going to make it.
Başaramayacağız anne.
We're not going to make it.
Alamayız.
We're not going to make it!
Yetişemeyeceğiz!
Oh, and, hey, if it's all right we're going to have Thanksgiving at Noel and Elena's just to make things more confusing. Speaking of making things more confusing my mother, who usually travels over Thanksgiving... has decided not to this year. Ah.
Hey, eğer sakıncası yoksa, her şey daha da karışsın diye Şükran Günü'nde Noel ve Elena'nın evine gidiyoruz.
We're not going to make it to the Class-Y planet in one piece, which means that ship is our only hope.
Y-Sınıfı gezegene tek parça ulaşabilmeyi başaramayacağız, bu da bizim son şansımız anlamına geliyor.
We're not going to make it!
Başaramayacağız!
The Times is going to run it tomorrow We're not gonna make it to Monday
Times yarın onu çıkartır ama Pazartesiye kadar yetişmez.
We're not going to make it.
Başaramayacağız.
If you're not going to join us we'll make it so you can't join anybody
Eğer bize katılmıyorsan başka ekiplere de katılama diye yapıyorum.
This is the captain. We're not going to make it to the riverbed.
Dere yatağına ulaşabileceğimizi sanmıyorum.
We're not going to make it out of here.
Buradan kurtulamayacağız.
I'm no happier doing this than you are but we're not going to make a habit of it.
Bunu yapmaktan senin kadar nefret ediyorum ama bunu alışkanlık haline getirmeyeceğiz.
It means we're not going to make it as a couple, Sean.
Bir çift olarak başarılı olamayacağız anlamına geliyor, Sean.
At the rate we're going, we might not make it long enough to see the sun rise.
Ne kadar ilerlersek ilerleyelim, güneşin doğuşunu görecek kadar ileri gidemeyeceğiz.
That if we don't put effort into conservation, we're not going to only make our lives worse, but it's also going to impact wildlife.
Doğa koruma için çaba göstermezsek, hayatımızı daha kötüye götürmekle kalmaz, vahşi doğaya da darbe vururuz.
And call the Kurdish leader to tell him we're not going to make it tonight.
Kürt liderini arayıp ona bu akşamki törene gidemeyeceğim için özür dilediğimi söyle.
And not saying what's in the bag is going to make people think that we have something in it we're hiding.
- Torbada ne olduğunu söylememek herkese bir şeyler sakladığımızı düşündürecek.
Otherwise we're not going to make it.
Aksi takdirde baş edemeyeceğiz.
- We're not gonna make you a martyr to your cause, Jordan, we're going to make you a traitor to it.
- Ben de. - Seni şehit yapmayacağız Jordan, seni hain yapacağız.
Barney : Yeah, we're not going to make it.
Biz gelemiyoruz.
Without some "X" factor, we're not going to make it through the winter.
"X" faktörü olmadan... kışı çıkaramayacağız.
Oh, we're not going to make it.
Oh, Başaramayacağız.
Sooner or later he's going to figure out we're not giving in to the rest of his demands. And it's going to get pretty bloody in there, unless we can make things difficult for him.
Er ya da geç diğer isteklerini yerine getirmeyeceğimizi anlayacak ve biz işini zorlaştırmazsak, içeride epey kan dökülecek.
We're not going to make it.
- Başaramayacağız.
We're not going to make it, are we?
Bu çölü aşamayacağız, öyle değil mi?
- We're not going to make it. - Sit tight.
Olduğun yerde kal.
Otherwise, we're not going to make it out of here.
Yoksa buradan çıkamayacağız.
Hey, we're not going to make it this trip.
- Baksana, biz bu yolculuğu tamamlayamayacağız.
We're not going to make it.
Yapamayacağız.
Well, everyone is very unhappy about it, we're gonna lose the value of our properties, we are not going to be able to sleep, it will make a difference, Eurney you have no idea, believe me.
Herkes bu konudan şikayetçi, evlerimizin değeri düşecek, uyuyamayacağız, büyük bir değişikliğe sebep olacak, Eurney hiçbir fikrin yok, inan bana.
We're not going to make it.
Yetişemeyeceğiz.
You send him back to the gate. If we're going to make it, And I'm not just talking the next few hours,
Eğer kurtulacaksak, ki sadece önümüzdeki birkaç saatten bahsetmiyorum gemideki herkesin bir şeyler yapmasına ihtiyacımız olacak.
We can't get a straight answer from anybody about whether or not we're going to make it back to Earth.
Dünya'ya geri dönüp dönemeyeceğimiz konusunda kimseden düzgün bir cevap alamıyoruz.
We're not going to make it if we just keep secrets from each other.
Birbirimizden sır saklayacaksak bu işi yürütemeyiz.