Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ W ] / We've got a

We've got a перевод на турецкий

13,543 параллельный перевод
We've got to get a photo.
Hemen fotoğraf çektirmeliyiz.
That's really sweet, but we've got to call a cab.
Bu çok tatlıydı. - Ama taksi çağırmamız gerek.
We've got 365 day a year.
Yılda 365 günümüz var.
Because then I was having a baby, and I couldn't campaign, and then we got in the white house, and all of the things I'd always done, suddenly they became wonderful.
Çünkü bebek sahibi oluyordum ve kampanya yapamazdım. Sonrasında Beyaz Saray'a girdik. Ve her zaman başarabildiğim şeyler birden bire mükemmelleşmeye başladı.
David... we got a real fire storm coming our way and not a lot of time to prepare.
David muazzam bir ateş gücüyle yaklaşıyorlar ve hazırlanacak vaktimiz yok.
We've got a serious breach in cell block five.
Beşinci hücre blokunda ciddi bir ihlal var.
No, this'll be some rear admiral in a lather because we've got the wind speed wrong for the day in question.
Hayır, bu biraz köpüklü arka amiral olacak Çünkü söz konusu gün için rüzgar hızı yanlış.
We've got kind of a crisis.
Biraz kriz var.
Tell him we've got a way to make it work.
Bir yolunu bulduğumuzu söyle.
We've got a letter in here.
Şurada mektup okuyoruz.
We've got a gold mine?
Altın madenimiz mi var?
We've got a gold mine?
- Altın madenimiz mi var?
We've got a gold mine.
- Altın madenimiz var
We reach half a million subscribers... and they'd all love to know what you've got cookin'over there in Indonesia.
Yarım milyon abonemiz var ve sizin Endonezya'da neler yaptığınızı bilmek istiyorlar
We got to Grandpa's a little bit later than we thought last night, and... and my phone charger wasn't working.
Dün gece büyük babalara düşündüğümden daha geç gittik ve..... ve telefonumun şarjı bozulmuştu.
Man, Mr. Jimmy's pissed and wants to know if we got a cement bond log test.
Adamım, Bay Jimmy sinirlendi ve istiyor Çimento bağlantı günlüğü testi yaptırıp test ettirmediğimizi bil.
Oh, we've got such a great future together.
Oh, birlikte harika bir gelecek var.
We've got a killjoy in the house.
Evde bir keyfi var.
We got a military escort to the airport and got the fuck out of Baghdad.
Havaalanına askeri eskortla gittik ve Bağdat'tan tüydük.
We've got a hull fracture in the engine room!
Makine odasında çatlak var!
We've got to make a serious plan.
Ciddi bir plan yapmalıyız.
We've got a producer.
Yapımcılarımızdan biri.
We've got shareholders. We've got a board of directors and we've got a CEO, even though we don't know where he is right now.
Hissedarlarımız, yöneticilerimiz ve nerede olduğunu bilmesek de bir başkanımız var.
We got a guy that's broken through the barricade and he's coming your way!
Barikat boyunca kırılmış bir adam var ve o da geliyor!
Well, I mean, I don't think we've got much of a choice.
- Başka şansımız yok galiba.
- We've got a flat screen TV!
- Düz ekran TV var!
Well, I'm working. You know, we've got that couture gala coming up and I need you to help me pick a frock.
Anlaşmanın bir parçası da bana her sene senin bir fotoğrafını yollamalarıydı böylece iyi olduğunu görebilecektim.
We've got a question.
Bir sorumuz var.
We've got a field office in Mobile we can base your team out of.
Hareket halinde olan saha ofisimiz var. Takımını dışarıda konuşlandırabiliriz.
- Endurance, we've got a live feed of captain Maddox's launch for you.
Maddox'un fırlatımının canlı yayını var.
Well, Gayle, we've got a terrific relationship.
Evet Gayle, müthiş bir ilişkimiz var.
We've got a really good research team, and when I look at that picture, I don't think "elite."
Çok iyi bir araştırma ekibimiz var ve bu fotoğrafa baktığımda "seçkin" diyemiyorum.
We've got a problem.
Bir sorunumuz var.
We've got a lot of driving to do.
Gidecek çok yolumuz var.
You know. We've got a lot in common.
Çok ortak noktamız var sonuçta.
- We've got a virgin, let's not scare her off.
- Bakirimiz var, onu korkutmuyoruz.
We've got a great little package we're selling here, man.
Bence harika bir teklif sunuyoruz.
We got 100K in impound cash, and a lieutenant with real trust issues.
Ele geçirilmiş yüz bin kağıdımız, ve güven sorunları yaşayan bir teğmenimiz var.
Just hand over that cash and we got ourselves a deal.
Sadece parayı uzat ve kendi aramızda bir anlaşma yapalım.
That's all we've got so put it in a safe spot, okay?
Başka paramız yok. Yani güvenli bir yere koy.
Yeah, and we both walked him out, and he got into this big old white car with a silver trim.
İkimiz eşlik ettik dışarıya kadar ve gümüş jantlı, büyük, eski, beyaz bir arabaya bindi.
We've got a year, maybe two, till we hand in our stars.
Yıldızları elimizle tutmamıza bir, belki de iki senemiz var.
- We've got a great, solid signal.
- Kablosuz ağ deli gibi.
We've got a bleed.
Kanama başladı.
We'll tell the Church about everything we've seen, but the only piece of concrete evidence we got is a video of Janet faking an incident.
Kiliseye gördüğümüz her şeyi anlatacağız ama elle tutulur tek kanıtta, Janet'in numara yaptığı görülüyor.
We've got a third spot.
- Üçüncü bir nokta belirdi.
He thought we hadn't done anything, and we got a massive whip-round going, and we, um, we got him a...
Bir şey yapmadığımızı sanıyordu oysa para toplamış ve ona şey almıştık...
No, you're the closest thing we've got, and that's a fact. So...
Ona en yakın şey sensin, bu bir gerçek.
Why don't you guys go up to the country? Yeah, we've got a place.
orada bir evimiz var.
We've got a pulse.
Nabız geldi.
We've got a rhythm! Alright.
Ritim oluştu!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]