Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ W ] / We had lunch

We had lunch перевод на турецкий

271 параллельный перевод
We had lunch and went to the pictures. "
Yemek yedik ve sinemaya gittik. "
We had lunch in a village pub.
Bir köy lokantasında yemek yedik.
We had lunch together.
Öğle yemeğini beraber yedik.
- We had lunch today.
- Öğlen yemek yedik.
- We had lunch there?
- Şimdi bir öğle yemeği yiyelim.
We had lunch right here.
O zaman da burada yemek yemiştik.
We had lunch together, and he started asking questions about how we live and all.
Birlikte öğle yemeği yedik. Sonra nasıl yaşadığımız hakkında sorular sordu.
We had lunch the other day.
Geçen gün beraber yemek yedik.
It's cold. We had lunch at a snack bar on the rue Marbeuf.
Hava soğuk. rue Marbeuf yakınındaki bir sandviççide öğle yemeği yedik.
We had lunch with his mother, then we put her on the train to Yalta.
Annesi ile öğle yemeği yiyip Yalta trenine bindirdik.
Time we had lunch.
Barrow'da yiyeceğiz.
I hope you won't tell Donnie that we had lunch together.
Umarım, Donny'e birlikte yemek yediğimizi söylemezsin.
Do you know how long it's been since we had lunch together?
Birlikte yemek yemeyeli ne kadar oldu, biliyor musun?
We had lunch together a couple of times.
Birkaç kere öğle yemeğini birlikte yemiştik.
It started out very casually. I mean, we had lunch a couple of times.
Birkaç kez birlikte kahvaltı yaptık.
I met him, we went to sign the papers, we had lunch, he told me his wife left him...
Onunla buluştuk, kâğıtları imzalamaya gittik. Öğle yemeği yedik, karısının onu terk ettiğini söyledi.
I mean, what? We had lunch all week together.
Bütün hafta öğle yemeği yedik.
You're Addison Simms of Seattle, and we had lunch together in the Fall of 1902
Sen Seattle'dan Addison Simms'sin, ve biz 1902'nin sonbaharında birlikte yemek yemiştik.
You mentioned it when we had lunch that time.
Öğlen yemeği yediğimiz sırada bahsetmiştiniz.
- We had lunch with him.
- Onunla öğle yemeği yedik.
When we had lunch, I looked forward to working with you.
Öğle yemeğine çıktığımızda, seninle çalışmak için sabırsızlanıyordum.
We had lunch, we talked about work...
Öğle yemeği yedik, Ve iş hakkında konuştuk.
And we had lunch about a year after that.
... ve ondan sonra yaklaşık bir sene sonra bir öğle yemeği yedik.
We had lunch together.
Beraber öğle yemeği yedik.
We finished lunch, and that idiot of a waitress had put the bill all on one.
Yemeğimizi bitirdik, ve şu salak garson hesabı tek kalemde getirdi.
We sent to see Professor Wutheridge and then had lunch at Michel's.
Profesör Wutheridge'i görmeye gittik, sonra da Michel'ste öğle yemeği yedik. - Debby yattı mı?
I had lunch with Mary and I told her abut last night, oh not everything just that we went out together.
Mary ile öğle yemeği yedim ve ona dün geceden bahsettim, her şeyden değil sadece çıktığımızı söyledim.
We had a late lunch at a shabby, lonely restaurant by the sea there.
Deniz kenarında salaş, tenha bir lokantada yemek yiyorduk.
- But we haven't had lunch.
- Fakat daha öğlen yemeği yemedik.
We haven't had a lunch hour in six months!
Altı aydır öğlen paydosu vermiyoruz!
If you had time, we could have lunch or something.
Vaktin olursa öğle yemeği falan yiyebiliriz.
If memory serves me, we rushed back to the hotel because you had the runs from that cheap lunch you bought us.
Hafızam beni yanıltmıyorsa, aceleyle otele geri dönmüştük çünkü sen, bizim için ısmarladığın o ucuz öğlen yemeğinden ishal olmuştun.
And, you know, we met new friends and had a great lunch, right?
Bir çok arkadaş edindik, güzel yemekler yedik. Yemekler güzeldi değil mi?
I started having lunch at another restaurant, then remembered we had a date.
Başka bir restoranda yemeye başlamıştım.
We just had a little romantic lunch downtown, and we brought a nice prime rib bone for Buck.
kendinde olmak istiyor musun istemiyor musun?
If I had known we were having dinner, I'd never have suggested lunch.
Seninle yemek yiyeceğimizi bilseydim, onları da akşam yemeğine çağırmazdım.
We'd had lunch in this wonderful place in the market district, called the Pa-day Crishon.
Pa-day Crishon adlı harika bir yerde yemek yiyorduk.
Well, sir, for one thing we had a problem with fish sticks at lunch.
Şey efendim, evvela cuma günleri verilen balık köfteleriyle ilgili bir problemimiz var.
We went and had some lunch and we kind of...
Gidip, öğlen yemeği yedik ve sonra da...
- We just had lunch.
- Az önce yemek yedik.
When we first had lunch
Öğle yemeğine çıktığımızda, seninle çalışmak için sabırsızlanıyordum.
And that's why we had Chinese food for lunch.
Ve bu sayede öğle yemeğinde Çin yemeği yedik.
We had a family lunch.
Aile yemeğimiz vardı.
We jack up the volume, we'll be able to tell what you had for lunch.
Sesi yeterince açarsak öğlen ne yediğini bile öğrenebiliriz.
- We shopped and had lunch.
- Alışveriş yaptık ve yemek yedik.
We had a message at lunch time from the General.
Öğle yemeği vaktinde General'den bir mesaj aldık.
It was a scorching day, so we had a swim before lunch.
Kavurucu bir gündü, biz de öğlen yemeğinden önce yüzdük.
So we dug around and we got those bags out... and for that lunch we had fresh tomatoes and onions.
Çantaları aldık, içindekileri çıkardık ve öğle yemeğinde taze domates ve soğan yedik.
Then we had an awful lunch.
- Yemek yedik. Muhteşemdi.
- Dad, we had a big lunch at home.
Biz evde öğle yemeği yemiştik.
We had a lunch date, remember?
Öğle yemeği randevumuz vardı, hatırladın mı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]