Word перевод на турецкий
66,721 параллельный перевод
From the beginning of this miserable tale to the last melancholy scene, I cannot think of a single line, a single word, that does not chill me to my deepest bones.
Bu bedbaht öykünün başından sonundaki melankolik sahneye dek kanımı dondurmayan tek bir replik, tek bir sözcük dahi düşünemiyorum.
That is a word which here means
Bu sözcük burada,
Speaking of not understanding a word someone is saying!
Birinin söylediklerini anlamamaktan bahsetmişken!
The word "standoffish" is a wonderful one, but it does not describe Count Olaf's behavior toward the children.
"Mesafeli" çok güzel bir sözcük olsa da Kont Olaf'ın çocuklara olan davranışlarını tarif etmediği kesin.
It is a word which might describe somebody who, during a party, might stand in a corner instead of talking to another person.
Bir partide, başkalarıyla konuşmak yerine köşede dikilmeyi tercih eden birini tarif etmek için kullanılabilir.
A gorgeous... bridal dress of my own design... while you perform the entire wedding ceremony, getting each and every word exactly right, while we sign a document which you shall bring from city hall for added realism.
Kendi tasarladığım güzeller güzeli bir gelinlik giyecek bu esnada siz de tüm nikâh törenini tamamlayacaksınız. Siz kelimesi kelimesine gerçeğiyle aynı konuşurken biz de gerçekçi olsun diye Belediye'den getireceğiniz bir belgeye imza atacağız.
I told you never to say that word.
O sözcüğü ağzına almamanı söylemiştim.
"Literally" is a word which here means that something is actually happening, whereas "figuratively" is a word which means it just feels like it's happening.
"Gerçek mana" gerçekten yaşanan bir şeyi ifade eder. "Mecazen" ise sadece yaşanıyormuş gibi hissedildiğini ifade eder.
I don't think a boy your age ought to be using the word "titular."
Bence senin yaşındaki bir çocuk "mal varlığı" gibi şeyler söylememeli.
It seemed to the children that they were moving in an aberrant, a word which here means "very, very wrong, and causing much grief," direction.
Çocuklar, doğru yoldan inhiraf ettiklerini düşünüyorlardı. Bu sözcük burada "çok ama çok acıklı bir şekilde sapmak" anlamına gelir.
For now, Baudelaires, we'll be watchful and wary, which is a word that around here means "very careful."
Şimdilik Baudelairelar. Gözü açık ve ihtiyatlı olacağız. "İhtiyatlı" burada "çok dikkatli" anlamına geliyor.
There's no word to describe the feeling of waking up and knowing instantly that something is terribly wrong.
Sabah uyanıp korkunç bir terslik olduğunu fark etmeyi ifade eden bir sözcük yoktur.
If there were, the Baudelaires would have used that word when they rose to find dawn had awoken them, and their Uncle Monty had not.
Olsaydı Baudelairelar, onları Monty amcaları değil de doğan güneş uyandırdığında o sözcüğü kullanırlardı.
The word "hackneyed" here means
"Bayat" burada
"Labyrinth" is a word which means "maze full of secrets and danger," and if you're in ancient Greece, "a monster that is half bull and extremely unpleasant."
"Labirent", "gizem ve tehlike dolu ve Antik Yunan'daysanız yarı boğa yarı insan olan çok kaba bir canavar içeren dönemeçli duvarlar bütünü" anlamına gelir.
Point is, the word's leaking out of D.C.
Asıl mesele haberin başkentten sızıyor olması.
You wouldn't even know that word if you hadn't studied at my knee.
Dizimim dibinde çalışmasan o tabiri bilmezdin bile.
Setting aside the decoy questions about the Fed and the market, what you were asking about was how to protect the portfolio in the worst case scenario, before word leaks on the Street.
Federal rezerv ve piyasa hakkındakı tuzak sorularını saymazsak asıl sorduğun şey, en kötü senaryoda portföyü nasıl koruyabileceğimizdi. Haber, Wall Street'e sızmadan önce.
Go get your program in place and wait for my word.
Programını hazırlayıp benden haber bekle.
Don't you dare use the "R" word around me!
Benimle düzgün konuş!
The word of this came hours after the DC mayor was brought before a federal magistrate- -
Belediye başkanı savcıyla görüşmeye başladıktan saatler sonra...
Word is, since Al died, the board isn't paying your bills anymore, and you're having to sell your custom Billy Haines furniture piece by piece just to keep the lights on.
Söylentiye göre, Al öldüğünden beri yönetim kurulu faturaları ödemediği için özel yapım Billy Haines mobilyalarını elektrikler gitmesin diye tek tek satıyormuşsun.
What if word got back to my wife?
Ya karım duyarsa?
Not a word.
Tek kelime etmedi.
It's my word against his!
- Ona karşı benim sözüm.
Besides, it's your word against mine.
Sonuçta senin sözüne karşı benimki.
So let's get you in the editing room and finish this thing, and I don't want to hear another word about expenses.
Tamam, o zaman kurgu odasına geçip bitirelim şu işi. Bir daha da masraf lafı duymak istemiyorum.
So, word on the street is that Crawford's walking away with the picture.
Dediklerine göre Crawford bu filmle büyük başarıya koşuyormuş.
Well... word around town is you and Crawford won't be able to get arrested after the movie opens.
Pekala. Şehirde dönen söylentiler Crawford'la sizin, film vizyona girdikten sonra ilgi görmeyeceğiniz yönünde.
The word is "guts," Harv.
Doğru kelime "yüreğim yetmiyor" olacak Harv.
It even has its own word! And you know who came up with that?
Böyle bir adı bile var ve bunu kim buldu biliyor musunuz?
I wish I had known for a single day what it feels like to walk into a room and knock them out without a single word.
Bir gün olsun bir odaya girip herkesi, tek bir söz söylemeden etkilemenin nasıl bir his olduğunu bilmek isterdim.
You expect me to listen to another word you have to say... you're gonna tell me who you are right now.
Söyleyeceğin tek bir kelimeyi daha dinlememi bekliyorsan, derhal bana kim olduğunu söyleyeceksin.
She's on the phone right now, and I can't hear a word, but I got a bad feeling about who she's calling.
Şu an birini arıyor, tek kelime bile duyamıyorum, ama kimi aradığı konusunda kötü şeyler hissediyorum.
- Get word to Solomon.
- Solomon'a bildir.
If you want out, you have my word there won't be any reprisals.
Eğer kabul etmezseniz, söz veriyorum herhangi bir sıkıntı olmayacak.
All you need to do is get the key word.
Tek yapman gereken anahtar kelimeyi bulmak.
She keeps the key word in her safe.
Anahtar kelimeyi kasasında tutuyor.
Get the key word from her safe.
Kasasından anahtar kelimeyi al.
I will get this key word so you can decipher this message.
O anahtar kelimeyi alacağım böylece sen de şifreli mesajı çözebilirsin.
Any word on Solomon?
Solomon'dan haber var mı?
Each set of three numbers gives us a page... a panel, and a word within the panel.
Her 3 setlik numara bize bir sayfa veriyor bir panel, ve panelin içinde bir kelime.
Howard won't ever say a word.
Howard tek kelime bile etmeyecek.
If there's any word on Tom, you'd know where I'll be.
Tom'la alakalı bir gelişme olursa nerde olacağımı biliyorsun.
In that case, mind putting in a word?
Bu durumda, dile gelebilir miyim?
If we could have a word in private.
Özel konuşabilir miyiz?
- Don't say another word, Cheryl.
- Tek kelime daha etme, Cheryl.
You have our word.
Söz veriyoruz.
In that case, maybe we need to have a word with your husband.
Şu durumda, belki de kocanla konuşmamız lazım.
But a word of caution.
Ama bir uyarıda bulunayım.
Uh, still no word on the prisoners.
Scottie beni kimin evlatlık edindiğini biliyor. Konuşmamız lazım. Tutuklulardan hâlâ haber yok.
words 313
wordy 22
words to live by 22
word travels fast 36
word up 25
words like 23
word of honor 22
word to the wise 46
word of advice 82
word for word 69
wordy 22
words to live by 22
word travels fast 36
word up 25
words like 23
word of honor 22
word to the wise 46
word of advice 82
word for word 69