Yardstick перевод на турецкий
52 параллельный перевод
Aren't we here to help the children... or are we here to measure their brains with a yardstick?
Çocuklara yardım mı edeceğiz, yoksa beyinlerini mi ölçeceğiz?
Somebody's gotta give me a policy, some kind of yardstick.
Biri bana bir politika, bir kıstas belirlesin.
These things are not measured with a yardstick.
Bu şeyler metre ile ölçülemez.
It'll be a good yardstick.
Bu iyi bir alıştırma olacak.
Typical American yardstick...
Tipik Amerikan ölçütü : para!
- Now we'll check with the yardstick.
bakalım. Mezura ile ölçeceksin.
It takes the yardstick!
Biz mezura kullanırız Memo!
You have no yardstick.
Bir ayarın yok senin.
No measuring tape, no yardstick, no nothing.
Ne metre bant, ne metre var. Hiçbir şey yok!
To fathom Russia with your mind A futile task : no yardstick so pure.
Akıl yoluyla Rusya'yı anlamaya çalışmak abesle iştigaldir : O hiçbir kıstasa sığmaz.
My wife turns around, grabs a yardstick.
Karım da eline sopayı alır.
Our only yardstick That's unforgivable
Bu affedilemez.
Oh, for breath to utter what lies of a tailor's yardstick!
Bu nefes, yalancının mumunu söndürmek için var!
So I think Alan.. is the yardstick by which future boyfriends will be measured.
Bence Alan gelecekteki bütün erkek arkadaşlarının karşılaştırılacağı ölçü olacak.
Whale population are yardstick I use to gage the health of the ocean
Balina nüfusu ölçüttür. Okyanusun sağlığını ölçmek için kullanıyorum.
He used to hit me with a yardstick if I made a mistake on the piano.
Piyano çalarken hata yapacak olsam cetvelle ellerime vurarak döverdi.
And under that yardstick, you've been a disappointment. Thank you, Elaine.
Bu mihenk taşı baz alındığında, ki elbette bu benim taşım değil, bir hayal kırıklığı oldun.
The yardstick of civilization.
Medeniyetin ölçütü.
You see, it gives them... a yardstick to measure themselves by.
Yani, onlara bir kıstas olur kendilerini ölçmek için.
Your yardstick is out there.
Senin kıstasın dışarı çıkmış.
"if she'd lived in one of these houses," to measure them by her own yardstick as her father put it.
O evlerden birinde yaşasaydı o da aynı şeyleri yapardı herhalde.
- Better make it a yardstick.
- Uzun bir cetvel olsun.
He was my yardstick.
O benim mihenk taşımdı.
- Hey, Brooklyn Beckham's the yardstick.
- Hey, Brooklyn Beckham gibi düşün.
The pubic symphysis is an excellent yardstick of age.
Yaş tahmini için en uygun yer kasık kemiklerinin kaynaşmasıdır.
These days we use a yardstick!
Şimdiyse bir yard ölçeği kullanıyoruz!
I must admit I have a soft spot, for it was while I was doing La Bohème at the Staatsoper in Vienna that I met the incomparable Franco Zeffirelli, whose meticulous attention to detail has been a yardstick by which I measure all my work.
Viyana'da Staatsoper'da La Boheme'i yaparken eşsiz Franco Zeffirelli'yle tanıştım. Onun detaylara gösterdiği özen, bütün işlerimin ölçüsü oldu.
Yeah. The only thing I ever saw through those was a nun coming at me with a yardstick.
O gözlükle gördüğüm son şey, üzerime doğru gelen bir rahibeydi.
All you bear bait headed north on big slab l-5 round yardstick 40...
Siz ayı yemleri kuzey yönünde büyük I-5 yolunda gitmektesiniz...
Mrs. Collins, if that's your son, I'll eat my yardstick.
Bayan Collins, eğer bu oğlunuzsa cetvelimi yutmaya hazırım.
Entropy is our yardstick, measuring progress, defining the boundaries of a story, a beginning and an end.
Entropi bizlerin ölçütüdür. Gelişimi ölçer, hikayenin başlangıcını, sonunu ve sınırlarını tanımlar.
I have a yardstick, and I'm not afraid to use it.
Beni kışkırtma. Cetvelim var ve kullanmaktan hiç çekinmem.
Ladies and gentlemen, the Orchard Avenue Kwik-E-Mart, birthplace of the yardstick on the doorframe that tells you how tall your robber was, is proud to announce its latest Lotto victor.
Bayanlar ve baylar, meyve bahçesi bulvarı Kwik-E-Market'i kapı çerçevesindeki mihenk taşı soyguncunun ne kadar uzun olduğunu söyleyen yer, size son sayısal kazananını duyurmaktan gurur duyar.
I wouldn't use me as a yardstick for anything.
Ben kendimi herhangi bir şey için kıstas almazdım.
And that's the yardstick we use to measure the universe.
Evreni ölçmek için kullandığımız ölçü budur.
Vlatko thinks the human brain is a good yardstick and has calculated its processing power.
Vlatko insan beyninin iyi bir ölçü olduğunu düşünüyor ve işlem gücünü şimdiden hesapladı.
But on our yardstick, you don't seem to be thriving.
Ama bizim ölçütlerimize göre başarılı sayılmazsın.
When I was a boy, teachers would rap my knuckles with a yardstick.
Çocukken öğretmenler parmaklarımızı cetvelle vurarak kırabilirdi.
So she picked up this yardstick, and she took it to Kenny good.
Sonra annem cetveli eline aldı Kenny'i bir eline aldı ki...
This kid called me a faggot, so I, broke a yardstick on his face.
Bu çocuk bana ibne dedi ben de cetveli suratında parçaladım.
A light-year is the yardstick of the cosmos.
Işık yılı kozmosun temel uzaklık birimidir.
I can measure it with a yardstick.
Metre ile ölçebiliyorum.
I was taught by a nun with a yardstick, and I turned out great.
Ben bir rahibe tarafından bahçe sopasıyla okutuldum ve harika oldum.
Company driver said Smokey's set up on the southbound side about yardstick 21.
Şirket şoförünün dediğine göre aynasızlar güney sınırnda bariakt kurmuş 21. yol boyunca.
They were gonna give away the foldy yardstick?
Kıvrık cetveli de mi satacaklar?
That is not a fair yardstick.
Bu adil bir ölçü değil.
I don't think that sanity is a yardstick by which Vandal Savage can be measured.
Konu Vandal Savage olduğunda akıl sağlığına güvenemeyiz bence.
You judge by the same yardstick you use with
Hep yargılıyorsun.
My wife is... ( imitates flying yardstick ) Children run everywhere.
Çocuklar her yere kaçışır.
Interesting yardstick you're using.
- Baksana Logan.
It's the yardstick for classifying nations.
Uluslar daima buna göre gruplandırılmıştır.