You'll know it перевод на турецкий
5,401 параллельный перевод
You know, if he has cut me off, it'll be a relief.
Biliyor musun, eğer benimle işi bittiyse, ben de rahatlamış olurum.
Before you know it, we'll be digging into each other's pasts.
Göz açıp kapayıncaya kadar birbirimizin geçmişini sorgulamaya başlarız.
You know, hopefully it'll tide you over till we can, you know, get you something else.
Yani, umarım sana başka bir şey alana kadar bunlar idare eder.
I'll tell you what I know. It's too late.
Sana ne bildiğimi söyleyeyim.
Yeah, and you know when I'll stop saying it?
Evet, söylemeyi de ne zaman bırakacağım biliyor musun?
Why don't you skip the party, go home and clean your house, and I'll come by after, and we can, you know, dirty it up again.
Akşam partiye gitmesen evini temizlesen, sonra da ben gelip tekrar birlikte kirletsek. - Evet.
Once you see the proof, you'll know it's the right call.
Kanıtı gördüğünde, bunun doğru hamle olduğunu anlayacaksın.
I'll be back before you know it.
Sen farkına varmadan dönmüş olurum.
Remember, once you reach the upper atmosphere you'll know it because you'll be able to see the corona.
Unutma, atmosferin üzerine çıktığında bunu anlayacaksın çünkü ışık halesini görebileceksin.
Look, I know this idea doesn't excite you. But I promise it'll make you a lot of money.
Bu fikrin seni heyecanlandırmadığını biliyorum ama inan bana sana çok para kazandıracak.
- I know that if you try and fix a bronze dial plate by F. Baker and Sons to a Mark Blanchard pedestal using hydrated cement paste, it'll probably corrode in the next 3 years.
F. Baker'dan kalan bronz bir levhayı su katıImış çimento harcı kullanarak Mark Blanchard heykeline döndürmeye kalktığında muhtemelen 3 yığ içinde paslanacaktır.
All right, well, you know what, you enjoy all that while it lasts, because I'll tell you what.
Bak ne diyeceğim. Bitmeden tadını çıkarmaya bak. Şunu söyleyeyim.
- You'll know what I'm talking... - Why don't I feel it right now? - Feel it.
- Şimdi hissetsem olmaz mı?
I think you'll be amazed at how cool it feels to belong, you know?
Ama, ona dayanmaya çalışırsan oraya aitmiş gibi hissettiğin için hayrete düşeceksin bence.
If I find it later, you know I'll shoot you, right?
Eğer kalktığımda bulursam inan bana seni vururum, tamam mı?
You'll know it when you see it.
- Görünce anlayacağız.
I know you think Pablo's cute, but it'll never happen.
Pablo'dan hoşlandığını biliyorum ama bu asla olmayacak.
I know I shouldn't be making those kinds of promises, but I did, and I'll be damned if I'm gonna let you, their uncle and the sheriff of this town, keep me from delivering on it.
Bu tür sözler vermemem gerektigini biliyorum, ama verdim bi kere, eger seni dinlersem ben kötü olucam, ve amcalari, kasabanin serifi beni bunu yapmaktan alikoyacak.
Listen, when I make a joke, you'll know it.
- Bak, ben espri yaparsam anlarsın.
And-and I won't get into the whole thing about how watching Kurt and Mercedes sing got me all sentimental because I know you'll just make fun of me for it.
Ve Kurt ve Mercedes'in şarkısının beni ne kadar duygulandırdığından bahsetmeyeceğim bile çünkü dalga geçeceğini biliyorum.
Yeah. You know, maybe he's worried it'll be too much, or whatever.
Belki de sana ruhsal açıdan fazla bir yük bineceğini düşünmüştür falan.
They know you have something to say and, when you do say it, you'll naturally make eye contact with one of them.
Bir şey söylemek için geldiğini biliyorlar. Söylediğinde biriyle göz teması kuracaksın o güvendiğin kişi olacak.
♪ But before you know it, ♪ as those shining stars show you the way ♪ They'll shine on you so brightly
Ama sen farkına varmadan parlayan yıldızların sana yol gösterdiğini... ~... seni öylesine çok aydınlatacaklar. ~
So, like I said, you know, it's 300 a year, plus 200 up front.
Dediğim gibi, yıllık 300 dolar ayrıca 200 de peşin. - Anladım.
Look, I admit that it's odd that Rajesh didn't write to you himself, but if you get to know him, you'll see he's just a sweet, regular guy. As a counterpoint, here he is, uninvited and visibly sweaty. - Hello, Emily.
Rajesh'in sana kendi başına yazmamasının garip olduğunu biliyorum ama onu tanırsan, çok tatlı ve normal biri olduğunu görürsün ve aksini kanıtlarcasına, kendisi davet edilmeden geldi ve çok terli.
You know, if you pound it left of the spring, it'll give you what you want.
Sol tarafa vurursanız istediğinizi verir.
Or maybe you think I'll be loud and crass and tell stories about how you used to be a chubby little know-it-all, and then failed the bar three times.
Ya da benim gürültücü ve kaba, insanlara senin şişko ve çok bilmiş olduğunu anlatacağımı ve bar'da üç kez başarısız olduğunu, söyleceğimi düşünmüşsündür.
I'll let you know if anything develops. I guess it was nothing.
Başka bir şey bulursam bildireceğim.
Tell us what you know, and we'll take it from there.
Bize bildiklerini anlat, gerisini biz hallederiz.
And if it does, you'll be the second to know.
Ve eğer aklıma bir şeyler gelirse, öğrenecek ikinci kişi sen olacaksın.
But if you really want to know, I'll tell you what it is.
Ama ne olduğunu cidden bilmek istiyorsan, söylerim.
♪ so if you IM Jesus, you'll know it's really him ♪
Böylece onu gerçekten tanıyabildiniz
Sometimes he'll push it to midnight, you know, play dumb.
Bazen gece yarısına kadar durur.
If you try to kill me with it, I'll know I can't trust you.
Beni onunla öldürmeye çalışırsan sana güvenemeyeceğimi anlarım.
You'll also be happy to know that your message made it onto the airwaves.
Hoşuna gidecek bir şey daha var. Mesajın yayın araçlarına ulaşmış.
Um, yeah, you know, and it'll give your toes a chance to dry before the biopsy.
Hm, evet, hem de parça alınmadan önce ojelerinin kuruması için de bize zaman kazandırmış olur
I-I know money wasn't the reason you quit my case, but maybe it'll be the reason you come back.
Davayı bırakma sebebinizin para olmadığını biliyorum. Ama belki de geri dönmeniz için bir sebep olur.
You know what, maybe another time it'll be a good idea, but not right now.
Başka bir zaman için bu daha iyi bir fikir olabilir. Ama şimdi olmaz.
And I want you to know that even though that we've had our differences and I'm not entirely clear on what the function of your special OS is, I'll try and do it justice at the demo.
Ve şunu bilmeni isterim ki, her ne kadar çok farklı olduğumuzu düşünsem de ve senin özel işletim sisteminin önemi konusunda tam olarak açık olmasam da tanıtımda deneyeceğim ve adaletli olacağım.
You might be able to do a deal with Intel in bulk if you know who to talk to, but it's the same guy who manages IBM's bulk deal, so it'll take some massaging.
Eğer kimle konuşacağını bilseydin Intel ile toplu alım için pazarlık edebilirdin ama aynı adam IBM'in de toplu alımlarını yönetiyor, ona birkaç mesaj göndereyim.
The whole thing, it was not cheap. But if it works, it'll be worth it, you know?
Hepsi çok pahalıydı ama işe yararsa verdiğim paraya değecek.
I have to take care of this witch, but it's gonna be all right, and I'll be back before you know it.
Bu cadının icabına bakmam gerek. Ama her şey yoluna girecek... -... ve sen daha fark etmeden geri döneceğim.
It'll be fun, you know?
Eğlenceli olacak.
I'll just let you know what it says.
Ne yazdığını ben söyleyeyim.
I'll be out before you know it.
Sen farkına varamadan çıkmış olacağım.
You know what? I'm not really looking for investors, given the almost embarrassing level of success I've attained, but I'll consider it.
Aslında yeni yatırımcı aramıyorum bu ulaştığım neredeyse utanç verici başarı seviyesini düşününce.
But maybe if you hear what really happened that night, it'll give you some peace and, uh, I don't know, let you end this.
Ama belki o gece gerçekten neler olduğunu duyarsan bu sana biraz huzur verebilir. ve, aa, bilmiyorum, buna bi'son verirsin.
You know, you and I will celebrate another time, and it'll be like having two birthdays.
İkimiz başka bir zaman kutlayacağız. İki tane doğum günün varmış gibi olacak.
I know you, you'll tell my mom, but that's about it?
Seni tanıyorum, anneme söyleyeceksin o kadar, değil mi?
I get in scuffles with my family, my girlfriend, and, you know, when you spend too much time with, you know, your friends, or so on and so forth it's like, well, you'll never understand.
Ailemle ve kız arkadaşımla didişiyorum ve bilirsiniz arkadaşlarınızla çok vakit geçirdiğinizde anlayamazsınız :
You know, Owen, it'll be fine.
Sakin ol Owen, her şey yolunda.
you'll know it when you see it 17
you'll know 126
you'll know soon enough 17
you'll know what to do 26
know it 54
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
you'll know 126
you'll know soon enough 17
you'll know what to do 26
know it 54
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it is good 116
it's okay 22028
it's ok 4874
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it is good 116
it's okay 22028
it's ok 4874
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's not 5855
it's all right 8832
itch 25
it's about damn time 34
itself 24
items 25
italy 247
italian 217
it was 5878
it's not 5855
it's all right 8832
itch 25
it's about damn time 34
itself 24
items 25