You're making перевод на турецкий
9,863 параллельный перевод
You're making a big fucking mistake.
Çok büyük bir yanlış yapıyorsunuz.
"You're making my dong go crazy!"
"Çükümü deli ediyorsun!" diyorduk.
You're not making any sense.
Mantıklı konuşmuyorsun.
You're making me nervous.
Bakınca gerildim biraz.
And you're right, the virus is making things a little funky.
Haklısın, virüs ortamı tuhaflaştırıyor.
- OK, you're really not making sense.
- Tamam.
You're making a mistake.
Bir hata yapıyorsun.
See if you're right about him making his way into someone's pocket.
Birilerinin cebine girdiği konusunda haklı olup olmadığınaza bakın.
And now that I'm trying to make you face it, you're making the room darker, and we're all going to die.
Şimdi ben seni bununla yüzleştirmeye çalışıyorum. Sen de odayı daha da karanlık hâle getiriyorsun ve hepimiz öleceğiz.
Look... If you're some kind of genius lawyer in the making, what are you doing pushing a mop here at Hope-Zee?
Baksana hukuk fakültesine girecek kadar zeki olduğunu düşünüyorsan neden vaktini Hope-Zee'de paspas yaparak harcıyorsun?
Same thing you're doing... making a living.
Seninle aynı nedenden dolayı. Yaşamak için gerekli parayı kazanmak için.
All right, now you're just making excuses.
Tamam, şimdi kendine mazeret uyduruyorsun.
Here, come in. I'm making sandwiches if you're hungry.
Gel hadi içeri, açsan sana sandviç yapabilirim.
I see you're making a spectacle of yourself again.
Görüyorum ki kendine yine büyük bir gösteri hazırlamışsın.
You're making a terrible mistake!
- Korkunç bir hata yapıyorsunuz!
It's a good pitch you're making.
İyi yıkama yağlama yapıyorsun.
No, no. No, you're not, you're playing a game and I don't get it, so it's making me quite nervous.
Bir şeyler çeviriyorsun henüz anlamadım bu yüzden sinirleniyorum.
I think you're making a mistake.
- Bence hata yapıyorsun.
I'm getting annoyed at you! Now, you're making me mad.
Maymun, gitmeme izin ver yoksa senin için kolay olmayacak.
Because you're in the business of making money, And before you say no, I'm gonna give you 20 % off the top.
Çünkü zaten para kazanma işindesin ve hayır demeden önce sana % 20 teklif ediyorum.
Well, looks like you're making yourself comfortable in my offices.
Görünüşe göre ofislerimde kendini evinde gibi hissediyorsun.
You're making my life difficult!
Hayatımı zor hale getiriyorsunuz.
You're making me miss Hawkeye's jokes.
Bana Hawkeye'ın şakalarını özlettiriyorsun.
You're making a face.
Surat yapıyorsun.
Yeah, you don't need distractions while you're making that money back for me.
Tabii, paramı bana geri verene kadar dikkatini dağıtmana gerek yok.
Stop, you're making me wet.
Yapma, beni azdırıyorsun.
You're making Aliyah out to be some kind of terrible influence.
Aliyah'ı kızınızı kötü etkiliyormuş gibi gösteriyorsun.
The body of the message says, "See the huge mistake you're making?"
Mesajda diyor ki, "Büyük bir hata yaptığının farkında mısın?"
You're making the place look untidy.
Burayı dağınık gibi davranmayın.
You're making a good life.
Kendine güzel bir hayat kurmuşsun.
Truth, you're playing the truth battle wrong and making me feel so bad.
Doğruluk : Doğruluk savaşını yanlış oynuyorsun ve kendimi kötü hissettiriyorsun.
I think you're making a huge Jar Jar Binks.
Bence çok büyük bir Jar Jar Binks yapıyorsun.
You're making her uncomfortable!
Onu rahatsız ediyorsun!
- You're making a huge mistake!
- Büyük bir hata yapıyorsunuz!
This is an important choice you're making, Elliot.
Önemli bir seçim yapıyorsun, Elliot.
You're making this a lot easier to leave, Aubrey.
Biliyor musun, gitmeyi çok kolaylaştırıyorsun, Aubrey.
Once you set rules, the key is making sure they're followed exactly the way you want.
Kuralları koyduğunuzda anahtar, onlara istediğiniz gibi uyulduğundan emin olmaktır.
You're the one making a mistake.
Hata yapan sizsiniz.
Looks like you're making progress.
- İlerleme kaydediyorsun.
There's no contemporaneous evidence that the sex between Mallory Greggs and Tate Harrison was not consensual, and you're making assumptions based on...
Mallory Greggs ve Tate Harrison arasındaki cinsel ilişkinin rıza dışı gerçekleştiğine dair eş zamanlı bir kanıtınız yok. ve siz sadece çıkarım yapıyorsunuz...
Why you're making anonymous calls to old C.I.s?
Eski muhbirlere niye anonim çağrılar yapıyorsun?
You're making that up.
Resmen uyduruyorsun.
You're making it up so you don't have to pay.
- Ödemek zorunda olmamak için uyduruyorsun.
You're making this up because you want to make an excuse - for me to go back to prison!
Bunu uyduruyorsun, çünkü hapishaneye gitmem için bahane yaratmak istiyorsun!
Uh, you're making us look bad.
Bizi kötü gösteriyorsun.
And you're making it easy.
Sen de bunu kolaylaştırıyorsun.
You're making your first trip to the Bureau.
Büro'ya ilk ziyaretinizi yapacaksınız.
You're making a lot of noise, and frankly, I'm a little insulted.
Çok gürültü yapıyorsunuz. Açıkçası, onurum kırıldı.
And how do we know you're not making a deal with him, too?
Onunla da bir anlaşma yapmadığını nereden bileceğiz?
You're the one making me curse.
- Küfrettiriyorsun ama.
You're making a big mistake.
Şu an çok büyük bir hata -