You're the father перевод на турецкий
941 параллельный перевод
Is your silence formal proof that you're the child's father?
"Bu sessizliğin, kızın babasının sen olduğunun kanıtı mı?"
And Since You Never Married My Father, You're Not Part Of The Family.
Sen babamla evlenmediğin için aile üyesi değilsin.
What if he woke up one day, and my father took away all the automobiles he let him have to sell and said : "You're fired".
Ya günün birinde babam ona sattırdığı arabaları... elinden alır ve ona... "Kovuldun" derse?
You're one of the gang that beat up a boy and stabbed his father, ain't ya?
O çocuğu dövüp babasını bıçaklayan çeteden birisin, değil mi?
You're the only one who did. What about Stephen, the people you work for, and Father Dolan?
Ya Stephen, sana iţ veren insanlar ve Peder Dolan?
Father, you're supposed to be down at the store.
Peder, dükkana inmeniz gerek.
Father, I think you're both giving Johnny the rottenest kind of a deal.
Baba, bence ikiniz de Johnny'ye çok kötü davranıyorsunuz.
You're going to Baltimore in the morning to bring your father home.
Sabahleyin babanı getirmek için Baltimore'a gideceksin.
Dr. Svoboda, you're the only one who can save my father.
Dr. Svoboda, babamı sadece siz kurtarabilirsiniz.
- I assume that you're referring to... my future father-in-law, who happens to be one of the great meat-packers of our time.
- Sanırım kayınbabamın zamanımızın en büyük et imalatçısı olmasına vurgun yapıyorsunuz.
For the first time you're beginning to sound like your father.
İlk defa baban gibi konuşmaya başladın.
Nothing will harm you if you're with the priest. Is that true Father?
Bu doğru mu peder?
Look out, Father, you're in the way.
- Dikkat edin, Peder.
You're the father of a pretty fine boy.
- Çok güzel bir erkek çocuğu babasısınız.
I'm sorry, father... but I'm afraid you're in the wrong.
Özür dilerim, Baba ama korkarım bu konuda hata yapıyorsun.
Dear Father in Heaven, I'm not a praying man, but if you're up there and you can hear me, show me the way.
Cennetteki Baba'mız dua eden biri değilim ama oradaysan ve beni duyuyorsan bana bir çıkış yolu göster.
I'll go over to the church and work on the clock while you're with your father.
Kiliseye gidip saat üstünde çalışacağım.
You're your father's son, Daniel, especially the eyes and the voice.
Aynı babana benziyorsun Daniel. Özellikle gözlerin ve sesin.
The world's better off with your father dead, but you're not.
Dünya babansız daha iyi bir yer ama senin için değil.
Father Silvestro, you're a priest, say the blessing.
Peder Silvestro, siz bir rahipsiniz, bizi kutsayın.
The first time you're out with a man, you tell him your father died of alcoholism.
İlk kez çıktığın bir adama babanın alkolden öldüğünü anlatıyorsun.
You're the first man I've danced with since I've been in America... except my father.
Amerika'ya geldiğimden beri dans ettiğim ilk erkeksin... Babam hariç.
Well, the trouble with us, Father is that I'm a sensitive man and you're a gambler.
Aramızdaki sorun Peder ben duygusal bir adamım siz ise kumarbaz.
- You're the boy's father?
- Çocuğun babası sen misin?
Father thinks you're in the East... and Aron thinks you're dead.
Babam Doğu'da olduğunu... Aron da öldüğünü sanıyor.
Father, I know you're very tired, but there's a patient in the ward, dying.
Peder, çok yorgun olduğunuzu biliyorum, ama koğuşta ölmek üzere olan bir hasta var.
You're the best father I've ever had.
Sen benim en iyi babamsın.
You're the father.
Çünkü babası sensin.
You know, Mr. Horgan, since my father died... you're the only man who ever went out of his way to help me.
Biliyor musunuz Bay Horgan Babam öldüğünden beri... bana yardım etmek için elinden geleni yapan tek kişi sizsiniz.
But Rocco is the thief, Father, and you're trying to protect him.
Rocco bir hırsız, Peder ve sen onu korumaya çalışıyorsun.
Do you know what it's like to be alone in a camp full of rough-neck miners, a father who holds a quiet hatred for you because you're not the son he's always wanted?
Bir kamp dolusu hödük madencinin ve senden nefret eden bir babanın arasında yalnız kalmak nasıl bir şeydir, biliyor musun? Çünkü sen onun hep beklediği oğlu değilsin.
Now, Father, you're living in the past.
Bak baba, sen geçmişte yaşıyorsun.
You're the father, right?
Babası sizsiniz, değil mi?
No, the trouble they're going to to drive you insane makes it look as though your father's had an accident, perhaps and all they're doing is keeping quiet about it.
Haylr, seni delirtmek I § in § ektikleri zahmet babanln bir kaza ge § irmi § olabilecegini gésteriyor onlar da bu konuda sessiz kallyorlar.
- You're the father!
- Sen babasın!
Then you're the father of the new girl?
O zaman yeni kızın babası sen misin?
Father, I came here because you're the only one that can help me.
Peder, sana geldim, bana bir tek sen yardım edebilirsin.
You're not the father.
Babası sen değilsin.
You're the boy's father?
Çocuğun babası siz misiniz?
Would you be so kind as to contact my father in Rabaul and have him inform the parents of the girls'that they're quite safe?
Rabaul'de babamla temas kurup kızların ailelerine çocukların güvende olduklarını söylemesini ister misiniz?
You're in the way, Father.
Yol üzerindesiniz, Peder.
Since you're a friend of her father's, I figured you should be the one to break the news to him.
Babası ile dost olduğunuz günden beri kötü haberi verecek kişinin sen olmasını planladım.
I must say you're the replica of your father.
Adeta babanın bir kopyası olduğunu söylemeliyim.
You're the only father he's ever known.
Sen, baba yerine koyduğu tek kişisin.
Some of you, at one time or another, may or may not have had a higher income, but you have never held a higher position of esteem... in the minds of the world or in your own self-satisfaction... than you now hold, knowing what you're doing... about your Father's business.
Bazılarınız şu ya da bu zamanlarda yüksek bir geliri olmuş ya da olmamış olabilir ama insanların zihninde ya da kişisel tatminiyetiniz için çok fazla saygınız hiçbir zaman olmadı. Ama Tanrı'ya hizmet etme konusunda ne yaptığınızı biliyorsunuz artık.
You can thank your father's influence for the fact that you're not under arrest.
Tutuklanmadığın için babanın nüfuzuna şükredebilirsin.
And I had not the honour, as you're well aware, of knowing your father.
Gayet iyi bildiğiniz üzere babanızla tanışma onuruna da erişemedim.
Do you mean am I sure I'm pregnant or am I sure you're the father?
Hamileliğimden mi yoksa babasının sen olduğundan mı?
I'll tell the Colonel you're here, Father.
Albay'a geldiğinizi söyleyeyim Peder.
You're to pick up my father, Drummond, Edward... at the Manattan Medical Center, Holly Pavilion, Room 806.
Babamı alacaksınız, Drummond, Edward. Manhattan Medical Center'da. Holly Pavilion, oda numarası 806.
You're the only father they've got. I'm not leaving here if I have to leave them in the lurch.
Elinde ölen her hasta için alın yazısı buymuş ya da başkasının hatasından diyor.
you're the best 629
you're the worst 63
you're the boss 305
you're the love of my life 40
you're there 132
you're the devil 36
you're the only one 89
you're the man 199
you're the guy 36
you're the one 134
you're the worst 63
you're the boss 305
you're the love of my life 40
you're there 132
you're the devil 36
you're the only one 89
you're the man 199
you're the guy 36
you're the one 134