Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ Y ] / You don't have to be here

You don't have to be here перевод на турецкий

290 параллельный перевод
I know, Doctor, that in addition to all this, I'm supposed to be supervisor here... but I don't have to tell you how many patients we have here and nurses to take care of them.
Tüm bunların yanı sıra burayı idare etmekle görevli olduğumu biliyorum Doktor Bey ama ne kadar hastamız ve onlarla ilgilenecek ne kadar hemşiremiz olduğunu size söylememe gerek yok.
Because we don't have any 5 : 00 train that stops here, mister. Except today. And that happens to be a special that you don't know about, except that you do.
Çünkü burada duracak bir 17 : 00 treni yok, bayım, bugün dışında ve o da özel bir tren, senin bilmediğin.
Don't you think it'd be wise... to have one of your relatives in England come over here to help you.
İngiltere'den bir yakınınızın size yardım etmek için buraya gelmesi çok iyi olacaktır.
Well, to be perfectly honest with you, kid, I'm kind of new in the neighborhood here and I don't have many friends.
Sana karşı dürüst olacaksam, mahalleye yeni taşındım ve çok az arkadaşım var.
Be the life of the next party you go to... but we don't have opportunity night here.
Partilerde alkış toplayabilirsin. Ama burada yetenek müsameresi yapmıyoruz.
You don't have to be guilty to be here.
Hapis cezası almak için mutlaka suçlu olmak gerekir.
Well, you don't have to be here.
Adamım, senin burada olman gerekmiyor.
Miss Littlejohn, you don't have to be out here either.
Bayan Littlejohn, şayet istemiyorsanız katılmak zorunda değilsiniz.
You don't have to worry, you won't be here.
Endişlenmene gerek yok, burada olmayacaksın.
Freeman, you have to find some way to jettison the dome. It's awfully dark out here, so it would be safer... if you don't blow it up. What?
- Freeman, kubbedeki son yükü atmak için bir yol bulmalısın.
You don't have to be ashamed, we're alone here.
Utanmana gerek yok. Sadece biz varız burada.
SHIT. LOOK, MAN, I TOLD YOU TO HAVE A SPARE TIRE AND DON'T BE COMING OUT HERE IN THE MIDDLE OF NOWHERE.
Bak, adamım, sana yedek tekerlek taşıman gerektiğini söylemiştim ve kimsenin bilmediği bu yere gelmeyelim demiştim.
You don't have to be here when they get here.
Geldiklerinde burada olman gerekmiyor. Hadi, git.
I want you all to know, I could have 25 agents here in 15 minutes, to march in here, snatch your bond and you'd be out of business, if you don't cooperate. Understood?
Bilmenizi istiyorum ki işbirliği yapmazsanız 15 dakikada buraya 25 ajan getirtir, buraya baskın yaptırtır ve sizi işinizden ederim.
You don't have to be here.
Burada kalman gerekmiyor.
i shouldn't have invited you to watch it be... why don't we just... forget we ever came here, all right?
İzlemeniz için sizi davet etmemeliydim... Neden biz sadece.. Buraya geldiğimizi unut, tamam mı?
But I have to tell you that we don't want to be here, and we will not cooperate.
Ama sana, burada olmak istemediğimizi... ve işbirliği yapmayacağımızı da söylemeliyim.
Well, if they don't, there's going to be 1,500 barrels of radioactive waste... buried just a few miles from here... and you might have grandchildren with three heads.
Pekala, dinlemezlerse, 1,500 varil raddyoaktif atık olacak buradan sadece birkaç mil ötede ve üç başlı torunların olabilir.
You don't have to be here yet.
Henüz burada olman gerekmez.
- I don't know why we have to be out here. - Here, I'll give you this wine list.
- Ne diye dışarıda oturuyoruz anlamıyorum.
You don't have to be here.
Yanlarında olmak zorunda değilsin.
Your father isn't here now so you don't have to be afraid.
Baban burada değil, bu yüzden korkmana gerek yok.
You don't have to be here.
Burada olmana gerek yok.
! There don't have to be no ass-whupping. You just take a look right over here
Bela çıkartmaya gerek yok.
You don't have to be here now.
Şu an burada olmak zorunda değilsin.
You don't even have a right to be here.
Burada bulunmaya bile hakkın yok.
You don't have to be crazy to work here, but it helps.
Burada çalışmak için deli olmak şart değil ama faydalı bir özellik.
I don't know if I'm supposed to be on Voyager like you've told me, but it sounds a whole lot better than the life I have here.
Bana bahsetmiş olduğun şekilde, kendimi Voyager'da düşünemiyorum, ama kulağıma sanki, şimdiki hayatımdan daha iyi bir hayatımın olacağı gibi geliyor.
We don't have to be out here, you know.
Burada yapmamıza gerek yok.
- I mean, don't you have to be here?
Ya sen hazır değilken içeri girerlerse?
You don't really want to be here, and we don't really have anything to talk about.
Konuşacak bir şey de yok. - Hiç değilse çaba harcıyorum.
You don't have to be here.
Burada durmayın.
You don't have to be careful here.
Dikkatli olman gerekmiyor.
You don't have to be a hero here.
Kahramanı oynamak zorunda değilsin.
Now, I don't care where you're from, or how you got here or what happened to your homes, but you will have to be physically fit.
Nereli olduğunuz, buraya nasıl geldiğiniz veya evlerinize ne olduğu umurumda değil ama fiziksel olarak güçlü olmalısınız.
Baby, you don't have to be here, but I do.
Bebeğim, senin burada olmana gerek yok, ama ben olmalıyım.
Hey, you know, I'm gonna be coming here a lot, so maybe in the future we don't have to do this whole name thing... and you could just say, "Hey, Jake," and I could say, "Hey, T-Bone."
Hey biliyorsun. Buraya sık sık geliyorum. Bu yüzden artık birbirimize isimlerimizle hitap edebiliriz...
Hey, you have to be awake when I'm asleep and will stay awake when you are a sleep. There are six of us here. Why don't we take turn watching, 50 minutes each?
O yüzden öldür beni!
I know you think you don't wanna be here but you're just dying to throw your arm around me and have a warm and fuzzy.
Burada olmak istemediğini biliyorum. Ama kolunu boynuma dolayıp sıcak bir kucaklama istediğini biliyorum. Hiç zahmet etme.
You don't seem so happy to be here. I have a milk situation.
Sütle ilgili bir sorunum var.
My band's playing here on Friday night... and there's going to be a bunch of cool bands playing... and you don't have to pay... if you show them this flier at the door.
Cuma gecesi bizim grup burada çalacak ve bir sürü sıkı grup da olacak bu konserde. Üstelik bu broşürü kapıda gösterirseniz ücret de vermeyeceksiniz.
- ( Sam ) You don't have to be in here.
- Burada durman gerekmez.
Just'cause you fuckers don't have dicks doesn't make it okay for you to be here.
Siz salakların çüksüz olmanız, buraya gelebileceğiniz anlamına gelmez.
You don't have to be here.
Burda olman gerekmiyor.
You really don't have to be out here like this, broadcasting all your fuckin'porno shit and takin'your pictures puttin'your guns in the air, man.
Sen gerçek bir erkeksin. kendi porno filmini çekip reklamını nasıl yapacağını ve başkalarını sırtından vurmasını iyi biliyorsun.
Listen, sweetheart. I have to leave you here alone tonight but don't you worry, I'll be back first thing in the morning.
Bak bebeğim. Bu gece seni bırakmak zorundayım ama merak etme, sabah ilk iş sana geleceğim.
And if you don't have the honour and discipline to learn your craft, then quite frankly, you don't deserve to be here.
Ve zanaatını öğrenecek onur ve disiplinin yoksa, burada olmayı haketmiyorsun.
You don't understand, how I have to lie to be able to come here.
Buraya gelmek için ne yalanlar söylemek zorunda kaldığımın farkına varamıyorsun.
Obviously you have a great thing going here, and I don't want to be in the way when you 3 start to make out.
Sizin harika bir şey yakaladığınız ortada. Üçünüz oynaşmaya başladığınızda yolunuza çıkmak istemiyorum. Car.
Because it's more dangerous for them to have you here, not that they don't want you, since they feel there should be some counterbalance, some quid pro quo.
Çünkü senin burada bulunman artık onlar için daha tehlikeli. Seni istemediklerinden değil. Bu işi dengeleme gereğini hissettikleri için bir bedel istiyorlar.
Guys, you don't have to be here!
Burada durmanız gerekmez!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]