You feel it перевод на турецкий
12,963 параллельный перевод
Can you feel it?
Hissedebiliyor musun?
There. Do you feel it?
Hissettin mi?
- Yeah, but you feel it, though, right? - Yeah.
Ama hissediyorsun, değil mi?
You feel it.
Hissediyorsun. Evet.
Now you feel it.
Hissediyorsun.
Can you feel it?
Hissedebilir misin?
- Can you feel it?
- Kırıldığını hissediyor musun?
Now, Lisa, when you feel it... when you feel a contraction, I need you to push, okay?
Şimdi, Lisa, hissettiğinde.. Bir kasılma hissettiğinde Ikınmanı istiyorum, tamam mı?
There are times when you feel it push back, you know?
Bazen onun seni ittiğini hissediyorsun.
You feel it.
Hissediyorsun bunu.
- It's gonna make you feel better.
- Bu senin daha iyi hissetmeni sağlayacak.
How is it you understand how I feel?
Neler hissettiğimi nereden biliyorsun?
But I feel like it's always animals that are coming in and push, you know...
Ama sürekli hayvanlar gelip gidiyor.
- Wow, well tell me how you don't feel about it, honestly.
Vay canına! Dürüstçe nasıl hissettiğini söyle.
Ray, when Marnie told me that you should be here, I thought it was a mistake, and, you know, maybe it still will be a mistake, but right now I feel like I'm happy that you're here.
Ray, Marnie bana burada olman gerektiğini söylediğinde hata yapıyor sanmıştım ve hâlâ hata yapıyor olabilir ama şu anda burada olduğun için mutluyum.
- Um, no, you can think it all you want, but don't feel the need to share it with me.
- Hayır, istediğini düşün, ama benimle paylaşma gereği duyma.
I know how hard it's been for you and I understand how you feel.
Senin için ne kadar zor olduğunu ve nasıl hissettiğini anlıyorum.
♪ You can feel it ♪
# Hissedebilirsin #
You just feel guilty'cause it's just me and you.
Sadece suçlu hissediyorsun çünkü sadece sen ve ben varız.
It's a fake connection that you feel with someone... and marriage should never happen.
Biriyle hissettiğin sahte bir bağ.... ve evlilik asla olmamalı.
And their bodies...'cause you don't exactly know what they're gonna look like... or smell or feel like... until you do it.
Ve bedenleri... Çünkü neye benzediğini tam olarak bilmiyorsun... ya da koku veya öyle gibi hissetmek... sen yapana kadar.
Once you feel comfortable, it'll all come naturally, so just practice a bunch.
İlk olarak rahat ol sonra hepsi doğal olarak geliyor, bir sürü pratik yap.
It always makes you feel better.
Her zaman seni iyi hissettirir.
But it does feel like you've exhausted all other options.
Ama anlaşılan diğer bütün seçenekleri denemişsin.
And, Mr Pine if an accident was to happen to me, as accidents do happen more and more these days, you should feel free to take it to your friend, Mr Ogilvey.
Ve Bay Pine, başıma bir kaza falan gelirse ki bugünlerde kazalar gitgide daha çok oluyor belgeleri arkadaşınız Bay Ogilvey'e götürmekten çekinmeyin.
Why don't you practise a few signatures, get the feel of it?
Alışmak için neden birkaç imza çalışması yapmıyorsun?
So how does it feel knowing that for the next 24 hours you own enough weaponry to start a war?
Önümüzdeki 24 saat içinde bir savaş başlatmaya yetecek kadar silah sahibi olduğunu bilmek nasıl bir duygu?
The evil you felt that night... that you always feel... that you keep running away from, it comes from inside of you.
O gece hissettiğin kötülük, her zaman hissettiğin kaçamaya devam ettiğin kötülük senin içinden geliyor.
Doesn't it make you feel uncomfortable?
Bu seni rahatsız etmiyor mu?
Such a long time to be separated, you must feel it.
Çok uzun süre ayrı kaldınız, özlemişsindir.
Mom, you can't just yell at me every time you feel like it.
Canın istediği gibi bana bağıramazsın, anne.
This guilt you feel, the anguish, the horror, the pain... it's remarkable, a thing of beauty.
Hissettiğin bu acı. ... ıstırap, korku, suç çok güzel.
If it makes you feel any better, you're not the first person to go out on a limb for him.
Seni rahatlatacaksa eğer, onun için kendini riske atan ilk kişi sen değilsin.
I am saying'it to make you feel better.
Tabii ki iyi hissedesin diye diyorum.
I'm trying to explain it to you and I feel like you're not even listening. I-I... :
- Açıklıyorum işte sana ama sen dinlemiyorsun bile.
I-I feel like you're saying you get it, but you don't get it.
Anladığını söylüyorsun ama anlamıyorsun gibi geliyor.
It's kind of like how I carry a little piece of onion around with me to elicit tears, you know, in case someone needs me to feel something about what they said or are doing, you know what I mean?
Olur da birisi, söylediği veya yaptığı bir şeyden dolayı bir şeyler hissetmemi isterse falan diye işte.
But, hey, if it makes you feel any better, I-I read all those letters, and he never once said that he loved you.
Ama seni iyi hissettirecekse, o mektupları okudum ve bir kere bile seni sevdiğini söylemedi.
How do you imagine she would feel if she were told you were suffering some awful, degrading abuse and that the only way she could end it would be to betray your trust?
Sence, ona dayanılmayacak işkenceler gördüğünü ve buna son vermesinin tek yolunun, güvenine ihanet etmesi olduğunu söyleseler, nasıl hissederdi?
# Conquer it to feel you're higher... # As she basked in sublime adoration, being numb to the world finally lost its appeal.
Bu yüce hayranlığın tadını çıkardığı için dünyaya karşı uyuşuk olmak sonunda cazibesini kaybetmişti.
You can't see it in the air, but you can feel... the wetness.
Havada göremezsin ama o ıslaklığı hissedersin ya hani.
Are you doing that thing, the... the blabbing hand? I can't see it, but I can feel it, you know.
Görmüyor olabilirim ama hissedebiliyorum.
- That's fair. You know, we feel it, and I don't want to go through that.
- Biz de hissedebiliyoruz ve böyle olsun istemiyorum.
It makes me feel so close to you.
Bu beni sana çok yakın hissettiriyor.
Would it make you feel better if I was in the night club business?
Gece kulübü işine girsem daha iyi hisseder misin?
How did it make you feel, being on the outside looking in?
Dışarıdan içeriye bakarken kendini nasıl hissederdin?
That's all you ever care about, isn't it? How I look, never how I feel.
Her zaman tek derdin nasıl göründüğüm oldu ne hissettiğimin ne önemi var, değil mi?
- But that's what you feel, isn't it?
- Ama böyle hissediyorsun, değil mi?
And you feel you have to see it through because he died saving you.
Sen de, seni kurtarırken öldüğü için işini tamamlaman gerektiğini düşünüyorsun.
I feel like you should go for it!
Üstüne gitmen gerektiğini hissediyorum.
But does it make you feel positive?
Seni pozitif hissettiriyor mu?
you feel me 201
you feeling better 72
you feel better 80
you feel better now 24
you feeling okay 78
you feel bad 27
you feeling any better 33
you feel so good 17
you feel okay 24
you feel good 50
you feeling better 72
you feel better 80
you feel better now 24
you feeling okay 78
you feel bad 27
you feeling any better 33
you feel so good 17
you feel okay 24
you feel good 50
you feel guilty 27
you feel that 128
you feeling all right 58
you feel 41
feel it 211
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
you feel that 128
you feeling all right 58
you feel 41
feel it 211
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's cold 680
it is good 116
it's warm 139
it's over 4654
it's ok 4874
it's okay 22028
itchy 49
itis 22
it's been so long 173
it's cold 680
it is good 116
it's warm 139
it's over 4654
it's ok 4874
it's okay 22028
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's all right 8832
itch 25
it's not 5855
itself 24
it's about damn time 34
items 25
italy 247
italian 217
it was 5878
it's all right 8832
itch 25
it's not 5855
itself 24
it's about damn time 34
items 25