You know what it means перевод на турецкий
773 параллельный перевод
" The noble Mikado sends You this gift... You know what it means...
" Soylu Mikado, size bu hediyeyi gönderdi...
- Well, you know what it means -
- Bunun ne demek olduğunu biliyor...
You know what it means to me if I let you go and you don't come back.
Senin gidip te geri dönmemenin benim başıma ne iş açacağını biliyorsun.
Mr. Parker, do you know what it means to feel like god?
Bay Parker kendini tanrı gibi hissetmenin ne anlama geldiğini biliyor musunuz?
But you know what it means.
Fakat ne anlama geldiğini biliyorsun.
Sounds all right if you know what it means.
Anlamını bilirsen kulağa iyi gelir.
Don't you know what it means for people like us to be in trouble?
Bizim gibi insanların sıkıntıya düşmesinin ne demek olduğunu bilmiyor musun?
You know what it means?
Bu ne demek biliyor musun?
Don't you know what it means if you're caught?
Yakalanman ne anlama gelecek bilmiyor musun?
You know what it means to the work, to the lives of thousands of people that I continue my work.
Çalışmalarıma devam etmemin, binlerce kişinin hayatı için ne kadar önemli olduğunu biliyorsun.
You know what it means?
Ne anlama geldiğini biliyor musun?
- Do you know what it means?
- Ne anlattığını biliyor musunuz?
Do you know what it means to earn 400 quid?
400 papel kazanmak nasıl bir şey biliyor musun?
But another deal like this, and you know what it means.
Lâkin bunun gibi bir olay daha yaşarsan, onun hangi kapıya çıktığını biliyorsun.
Do you know what it means?
Bu ne demektir biliyor musun?
Do you know what it means?
Anlamını biliyor musun?
Do you know what it means to take a patron?
Bir patrona sahip olmanın ne demek olduğunu biliyor musun?
Do you know what it means, Tim?
Bunun anlamını biliyor musun, Tim?
" Do you know what does it means, you?
" Bu ne demek sen biliyor musun?
Besides, if you're seen around here with us... it'll break your parole, and you know what that means.
Randevumuz var. Ayrıca bizimle birlikte görünürsen bu senin şartlı tahliyeni tehlikeye sokar bunun da ne demek olduğunu biliyorsun?
You fellows don't know what it means to a girl, getting married.
Siz erkekler, bir kız için evlenmenin ne anlam ifade ettiğini bilmezsiniz.
It's a long time, you know that? Oh, think what it means, gordon.
Gerçeği anladığı zaman ne hale gelecek bir düşünsene.
You don't know what it means to be up against it.
Ümidini kaybetmenin ne demek olduğunu bilmiyorsun.
You don't know what it means to feel that sense of loss.
O duygunun ne demek olduğunu bilemezsiniz.
You don't know what it means to be hungry.
Aç kalmanın ne demek olduğunu bilmiyorsunuz.
You don't know what it means to be out of work!
İşsiz olmanın ne demek olduğunu bilmiyorsunuz!
I don't know about you, my dear... ... but I do know what it means to repress yourself, starve yourself... ... through what you conceive to be your duty to others.
Seni tanımıyorum canım ama sırf görev duygusuyla kendini bastırmanın ne demek olduğunu biliyorum.
You don't know what it means to me.
Benim için anlamını bilemezsiniz.
You're like all the rest, you don't know what it means to stick.
Diğerleri gibisin, bağlanmak nedir bilmiyorsun.
Do you know, we had almost forgotten what peace was until you came into this house. I can't tell you how much it means to me.
Biliyor musunuz siz gelene dek bu evde bir sessizlik vardı.Bunun ne anlama geldiğini size tarif edemem.
Walter, you wouldn't know what it means to want to be respectable and live a halfway normal life.
Saygın olmak ve yarı normal bir hayat yaşamanın anlamını sen ne bilirsin ki.
Helen, you don't know what it means to me just to see you.
Helen, benim için seni görmenin nasıI olduğunu bilemezsin.
You don't know what it means to know that people.... That the whole audience doesn't want you.
Bütün insanların, bütün seyircilerin seni istememesi nasıl bir histir bilmiyorsun.
You don't know what it means to be tormented this way.
Bu şekilde işkence görmek nedir anlayamazsınız siz.
When you look on the tortured bodies of those who stood against the Khan, you'll know what it means to rebel.
Hakan'a karşı gelenlerin işkence görmüş vücutlarına bakarsan isyan etmenin ne olduğunu anlarsın.
- you don't know what it means to me. - Get out of here!
- Bunun benim için ne kadar önemli olduğunu bilmiyorsunuz.
Oh. Well... I see you don't know what it means... to be up to your neck in nuns.
Rahibelerle uğraşmak ne demek, bilmediğiniz çok açık.
Okay, but I bet you don't know what it means, either.
Bahse varım anlamını sen de bilmiyorsundur.
You know what that means. - It's his concern.
- Bu onun sorunu.
Oh, you don't know what it means to hear that, Letty.
Letty.
We know what it means to you.
Tatilin senin için anlamı fazla.
You know exactly what it means to me.
Benim için ne anlam ifade ettiğini gayet iyi biliyorsunuz.
You bet I know what it means.
Bildiğimden emin olabilirsin.
You should know what it means to want a little peace and quiet.
Biraz huzur ve sessizlik istemenin ne anlama geldiğini biliyor olmalısın.
No, you don't know what it means to see your only child grow farther, farther, and farther away from you.
Hayır, tek çocuğunun senden çok, çok ama çok uzaklaştığını görmenin ne anlama geldiğini bilemezsin.
I know what it means to you.
Senin için olan önemini biliyorum.
You don't know what it means to know that you want me.
Beni istediğini bilmek nasıl, bilemezsin.
You don't know what it means.
Benim için anlamını bilmiyorsunuz.
You don't know what it means to be married to a woman like Lottie... but I'll tell you this.
Lottie gibi birisiyle evli olmanın ne demek olduğunu bilemezsin. ama sana her şeyi söyleyeceğim.
You don't know what it means to be afraid.
Korkmak nedir bilmiyorsun.
Honey, you wouldn't know what psychosomatic means. It means when your mind gets sick of your body, it does something to it. I do too.
Psikosomatiğin ne demek olduğunu bile bilmiyorsundur.