You really mean it перевод на турецкий
914 параллельный перевод
- You really mean it?
- Ciddi misin?
Do you really mean it or you're just saying it?
Ciddi misin yoksa öylesine mi söylüyorsun?
When you asked me to marry you, Norval, did you really mean it?
Norval, bana evlilik teklifi yaptığında bu gerçekten kalbinden mi geldi?
Do you really mean it?
- Bunda ciddi misin?
You really mean it?
Gerçekten öyle diyorsun?
- You really mean it, don't you?
- Gerçekten bunu mu istiyorsun?
- You really mean it?
- Gerçekten ciddi misin?
I warn you, it ain't gonna do no good unless you really mean it.
Seni uyarıyorum, gerçekten kastetmezsen bir işe yaramaz.
You really mean it?
Yani gerçekten mi?
There's a great deal to learn right here on this island... if you really mean it.
Bu adada öğrenilecek çok şey vardır sen yeter ki iste.
Did you really mean it about letting me kiss you?
Seni öpmeme izin vermekte gerçekten ciddi misin?
You really mean it?
Gerçekten mi?
You really mean it?
Bunu gerçekten anlamda mı söylüyorsun?
Do you really mean it?
Bunu gerçek anlamda mı söylüyorsun?
- You really mean it, don't you?
- Sen ciddisin, değil mi?
Miss, do you really mean it?
Bayan, gerçekten böyle mi düşünüyorsunuz?
You really mean it.
Sen ciddisin.
- You really mean it?
- Gerçekten mi? - Haydi bakalım.
- Do you really mean it?
- Neler söylüyorsunuz?
It's the first time you've said my name as if you really mean it.
Bu, ciddi olarak adımı ilk söyleyişin.
You really mean it.
Ciddisin.
- You mean you're really going to get it?
- Yani işi gerçekten kabul edecek misin?
- All I'm asking you to do is- - - l believe you really do mean it.
- Sizden tek istediğim... - Ciddi olduğuna inanıyorum.
It's an awful thing. What are you gonna do about it? Well, I thought maybe you could tell Random I didn't really mean it.
Bazı yatırımcılar ona Kaliforniya'ya gitmesini ve Hollywood'da bir gece kulübü açma işini araştırmasını istedi.
- No, Frenchy, you really don't mean it.
- Yapma Frenchy! Ciddi olamazsın!
No, really, I mean, you gave it quite a professional touch... here and there.
Hayır cidden, yani, orada ve burada... kesinlikle o profesyonel duyguyu bana hissettirdin.
Oh. Then it really didn't mean anything to you... to buy me all those things, did it?
Yani bana onca şey almanın senin için bir anlamı yoktu, doğru mu?
Now that would mean either killing him on the train... or, and this is where it really gets fancy, you kill him somewhere else... and put him on the tracks.
Bu da onu trende öldürdüğü, veya daha fantastik şekilde, başka yerde öldürüp cesedi raya koyduğu anlamına gelir.
Then you mean it was really all right?
Yani gerçekten iyiydi, öyle mi?
You really do mean it, don't you?
Gerçekten böyle hissediyorsun değil mi?
You mean it really does that?
Yani gerçekten bunu yaptığını mı söylüyorsun?
It was sweet of you to come and say goodbye, Mrs Rogers. I really mean it.
Gelip bizi uğurladığınız için çok teşekkürler, Bayan Rogers.
You mean, really? You did it!
Yani, Gerçekten sen mi aldın!
Not that I owe her anything, I mean, if you really get right down to it, but she's a crazy.
Aslında ona hiç bir şey borçlu değilim. Eğer gerçekten bu işe karışmak istiyorsan. Ama o kaçığın teki.
Listen, mam, I wish you'd tell him... he really doesn't think that he's guilty, and he should keep it to himself, you see what I mean?
- Kahvaltı hazır. - Şu adam amma da inatçı.. .. suçlu olduğunu kabul etmiyor.
So that you know that I didn't really mean it then.
Patrick geçen günkü olay için özür dilerim.
Really, I mean it. You don't have to pay me.
Gerçekten, bunun için ödeme yapmana gerek yok.
I might convince him that you really didn't mean it.
Onu aslında kendisine gülmediğinize ikna edebilirim
but if you really mean that it is all your fault... then it's up to you to bloody well get us out of here, isn't it?
sorun değil... ama bu sorunun kaynağı sadece sen olacaksın Bu sizin sorununuz olacak, artık bu lanet yerden nasıl kurtulmayı düşünüyorsanız?
I mean, it's something that you won't understand and Susan sure as hell won't, but those five or six weeks, I really felt alive.
Aslında, anlayamayacağın bir şey ve Susan da anlayamaz zaten, ama bu beş ya da altı hafta gerçekten yaşadığımı hissettim.
Fran, you know, when you say "really" in that tone of voice, you usually really mean something by it.
Fran, ne zaman bu ses tonuyla cidden desen, genellikle birşey kastedersin.
You mean, it wasn't really gas?
Gerçek gaz değil miydi?
You really mean to do it.
- Söylediklerinde ciddi misin?
- You mean it, really?
- Sen gerçekten ciddi misin?
What were you going to say? I was gonna say something I thought I should, but I didn't really mean it.
Söylemem gerektiğini düşündüğüm bir şey söyleyecektim ama- -
Really? Do you mean it?
Gerçekten mi?
I mean, it's really saying something, don't you think?
Yani çok anlamlı, değil mi?
I mean, it really gave you the...
Siyah olmanın gururunu yaşattı.
I mean, I feel there will be people, you know there are people out there that really don't dig it.
Demek istediğim, burada olmayıp burada olanı anlayamayacak bir sürü insan var dışarıda.
I mean, if it wasn't started by some kind of device or something... well, you don't really believe someone that close couldn't see who was in Mr. Parks's car, couldn't see that it was Miss Davis that was gonna be killed?
Sunu demek istiyorum : eğer bir tür cihaz ya da benzer bir şey yangını başlatmadıysa... Şey, o denli yakında olan birinin Bay Parks'ın arabasında kimin bulunduğunu, öldürülmek üzere olanın Bayan Davis olduğunu göremeyeceğine gerçekten inanamazsın.
Carter, have you done something when you were mad - I mean really mad - that it was like being in a dream?
Carter, kızdığında, ama gerçekten kızdığında, sanki rüyaymış gibi gelen bir şey yaptın mı hiç?
you really do 96
you really hurt me 29
you really shouldn't have 29
you really 167
you really think so 206
you really want to know 115
you really are 120
you really don't get it 45
you really don't 54
you really think 43
you really hurt me 29
you really shouldn't have 29
you really 167
you really think so 206
you really want to know 115
you really are 120
you really don't get it 45
you really don't 54
you really think 43