Translate.vc / испанский → турецкий / Ak
Ak перевод на турецкий
54,741 параллельный перевод
Ella juega juegos mentales.
- Akıl oyunlarıyla ünlüdür.
"Digamos que se cae, que se lo lleva la corriente. ¿ Qué pasa con eso?".
Düşse de akıntı alıp götürse nasıl olur söylesene? "
Así que digo, "O se va o le corto la molleja y lo tiro a la corriente como había planeado con el capitán Delaney".
O yüzden dedim ki, "Toz ol yoksa kursağını kesip Kaptan Delaney için planladığın o akıntıya atıveririm seni."
¿ Tratas las enfermedades de la mente, doctor?
Akıl hastalığını tedavi eder misiniz Doktor?
Quizá ahora entienda por qué es mejor que se vaya y que deje que estos asuntos sigan su curso.
Belki artık niye gitmenin ve işleri akışına bırakmanın daha iyi olacağını anlarsın.
Por fin. De vuelta al mundo de la razón y la racionalidad.
Sonunda akıl ve mantık dünyasına döndün.
Esta vez, seremos más astutos.
Bu defa daha akıllıca hareket edeceğiz.
Y una multitud de demonios han salido volando del agujero de su cabeza y han caído al río.
Kafasındaki delikten bir sürü şeytan fırlayıp nehrin akıntısına karıştı.
Personalmente, me cuestiono la teoría miasmática del cólera, pero incluso así, es sabio tomar precauciones.
Şahsi olarak kolera teorisinin pisliğini sorgulamama rağmen tedbir almak akıllıca olur.
Así, buena chica.
İşte böyle akıllı kız.
Encuentra un lugar donde la corriente la lleve al amplio océano.
Akıntının onu engin okyanusa götüreceği bir yer bulabilir misin?
Soy un racionalista.
Akılcıyım.
¿ Qué clase de hombre racional cree en la justicia?
Ne tür akılcı bir adam adalete inanır ki?
Mi agente dice que presenció una escena atroz.
Casusum akıl almaz faaliyetler gördüğünü söyledi.
Ahora mismo, mi única amenaza son los estadounidenses, pero he concluido que son el menor de mis tres adversarios, ¿ no crees?
Şimdilik sadece Amerikalılar yüzünden tehlikedeyim. Ancak akıl yürütüp üç düşman içinde en iyisi onlar desem bu fikrime katılmaz mısın?
He registrado toda esta maldita casa excepto el sótano, así que voy antes de que suba la marea.
Kiler dışında bu evdeki her odayı aradım. Demek akıntıya kürek çekmeliyim. Akıntıya kürek çekmeliyim.
Creía que a los hombres les salían canas porque tenían trabajos estresantes con decisiones estresantes que tomar.
Stresli bir işi olanların veya zor kararlar verenlerin saçına ak düştüğünü sanırdım.
Pero si se mantienen alertas, si tienen fe en sus habilidades, si tienen fe en la habilidad de los hombres a su alrededor, ¡ saldrán de esto!
Ama aklınızı başınıza devşirir, becerilerinize güvenir ve yanınızdakilerin becerilerine inanırsanız bu işten alnınızın akıyla çıkarsınız!
Se ha pasado volando.
Akıp geçti resmen.
Este lugar costó una fortuna.
Baya para akıttırdı bura için.
Lo haría, tratándose de Bonnie y Abigail, pasaría del tema.
Mevzu Bonnie ve Abigail ise akışına bırakırdım.
Veamos como va.
Akışına bırak ya.
Mientras los manifestantes subían al Capitolio, el presidente Kennedy intentó aplacar la polémica.
Protestocular akın akın hükümet binasına gelirken Başkan Kennedy bu gergin ortamı yatıştırmaya çalıştı.
¡ Es más mentiroso que Pinocho y toda su familia!
Ağzını geçtim, paçalarından yalan akıyor!
Esta noche, el increíble caso de Madalyn Murray O'Hair.
Bu gecenin konusu, akılalmaz Madalyn Murray O'Hair vakası.
¡ Si luchas inteligentemente hasta una espada de hierba será una flecha!
'Akıllıca savaşırsanız otun sapı oka dönüşür.'
El templo estaba lleno de devotos.
Tapınağa hayranları akın ediyordu.
Eres el arroyo. Eres el arroyo.
"Sen o akıntısın." "Sen o akıntısın."
"Tú eres esa corriente de néctar."
"Sen yaşam özünün akıntısısın."
Cuando veo a Devsena ya no está esclavizada... Las venas en mi cráneo estallan para estallar, padre.
Devsena'nın artık köle olmadığını gördüğümde kafatasımdaki damarlar patlayacakmış gibi akıyor, baba.
Tú y yo hemos llevado a nuestros hombres a hacer cosas impensables para llegar tan lejos.
Buraya kadar gelmek için adamlarımıza akıl almaz şeyler yaptırdık.
No eres tú quien ha vivido con ellos ni bebido con ellos ni sangrado con ellos.
Onlarla beraber yaşayıp sarhoş olan ve kan akıtan sen değildin.
Hay una victoria increíble a nuestro alcance, y llevaré esto hasta el final por cualquier medio del que disponga.
Ulaşacağımız akıl almaz bir zafer var ve ne pahasına olursa olsun bunu göreceğim.
¿ No eres tú el más listo?
Bir akıllı sen misin?
No es muy sutil lo que estás haciendo con Sylvia.
Sylvia ile yaptıkların çok da akıllıca şeyler değil.
¡ Estuviste jodidamente brillante!
Akıllarını aldın!
En realidad es un poco molesto que te veas así y que seas lista y culta e inteligente y compasiva.
Aynı anda bu kadar güzel, akıllı, eğitimli, kültürlü ve sempatik olman biraz rahatsızlık veriyor.
Es un... muchacho muy listo.
Çok akıllı bir çocuk.
¡ Cuidado con la corriente en la desembocadura!
Boğazdaki akıntıya dikkat edin.
Este armatoste de 80 toneladas de metal, asientos acojinados y cócteles Bloody Mary no tiene derecho a surcar los cielos, pero llega Newton explicando algo sobre que el aire fluye sobre el ala haciendo que se eleve o no sé qué movida, lo cual no tiene ni una pizca de sentido, pero ahí tienes a 82 pasajeros que creen firmemente en ello, y el avión continúa su trayecto a salvo.
Bu 80 tonluk metal yığını, koltuk minderleri ve Bloody Mary karışımının havada süzülmeye hiç hakkı yok ama gel gelelim Newton'un kanat üzerindeki hava akışının yukarı kaldırma oluşturması ya da öyle boktan bir şeyle ilgili açıkladığı bir şeyler ki hiçbiri gram anlam ifade etmiyor ama şiddetle inanan arkadaki 82 yolcuyla birlikte uçak güvenli bir şekilde yolculuğuna devam ediyor.
Siempre hay trabajo para un tipo lo suficientemente listo como para saber que está mejor dejando a la gente pensar que es imbécil.
Milletin kendisini aptal sanmasına izin verecek kadar akıllı bir büyük adam için her zaman iş vardır.
Controlamos el flujo.
Akışı biz kontrol ediyoruz.
Somos el flujo.
Akış biziz.
Debía ser el doble de buena, el doble de inteligente el doble de contundente.
İki katı kadar iyi olmalıydı. Iki kat daha akıllı, iki kat daha güçlü.
Pero a un auténtico locutor le interesa la fluidez, la continuidad, y el bloque.
Ancak gerçek bir disk jokeyi akışla ilgileniyor, Sıralamada, blokta, eğer istersen.
Los errores nos hacen más listos.
Hatalar seni daha akıllı yapar.
Algunas personas no quieren que... los extraños se metan con su cabeza, chicos.
- Bilemedim şimdi. - Bazıları, yabancıların akıllarını kurcalamasını istemeyebiliyor.
Seamos listos Aunque para ti será difícil
♪ Şimdi herkes akıllı olsun ♪ ♪ Bu her ne kadar senin için zor olsa da ♪
Quizá nos conocemos, pero no tienes una cara muy memorable.
Tanışmış olabiliriz ama pek akılda kalıcı bir tipin yok.
¿ Soy el único en esta compañía con cerebro?
Bu şirkette akıl sahibi tek kişi ben miyim?
Y aun así sois un racionalista.
- Ama yine de akılcısınız.