Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / испанский → турецкий / Antigua

Antigua перевод на турецкий

8,259 параллельный перевод
Esta es la antigua casa de Nana.
- Burası büyük annenin eski evi.
Las rutas de acceso a la antigua mina.
Eski maden geçit yolları.
Prefiero antigua maestra dominical de escuela.
Eski pazar günleri okul öğretmenini tercih ederim.
Intentaré una aproximación a la antigua... pies en el suelo.
Ben daha eski bir yolla onları bulmaya çalışacağım... yürüyerek.
No, lo hará alguno de mi antigua unidad.
Hayır, olmaz. Eski birliğimdeki elemanlardan biri kullanır.
En mi antigua casa, en la comisaría, él dijo que quería que yo eligiera.
Eski evimde, karakolda, hep benim karar vermemi istediğini söyledi.
Lo encontraron una semana después en los túneles de debajo de la ciudad antigua.
Bir hafta sonra eski şehrin oralardaki tünellerde bulundu.
Tener un niño... a la manera antigua.
Çocuk yapmanın. Eski usul.
Así que una persona con la que trabajé ha desaparecido, otra antigua compañera de trabajo... intenta contratarme para que lo investigue... y de alguna manera, Sherlock, acaba trabajando en el caso.
Eskiden birlikte çalıştığım biri kayıp ve başka bir eski iş arkadaşım onu bulmam içi beni tutmaya çalışıyor. Ve nasıl oluyorsa davayı Sherlock alıyor.
Vieja, antigua, sembrada de sal.
Güneşli, kumlu. Eskimiş, yıllanmış ve tuz ekilmiş.
Una historia antigua.
Eski bir hikaye.
Si es tan antigua, ¿ por qué no la ha oído el Rey?
Eğer eski bir hikayeyse, neden Kral bilmiyor?
Vengo de la antigua Alemania del Este.
Biz eski Doğu Almanyalıyız.
Te ves con los miembros de mi antigua compañía, ¿ no?
Eski şirketimden birilerini tanıdığını yazmışsın.
Verán, en la antigua Roma, los jóvenes amantes tenían prohibido hablar en público.
Antik Roma'da genç âşıkların halk içinde konuşması yasaktı.
Por supuesto. ¿ Pero quién haría esto...? ¿ Mataría a alguien por una daga antigua?
Kesinlikle ama kim eski bir hançer için birini öldürür ki?
¿ Qué estaba Blair Dryden haciendo con una antigua daga romana?
Blair Dryden'ın tarihî Roma hançeriyle ne işi varmış?
Gracias, pero no creo que una antigua maldición... siguiera a Blair en el Central Park y la asesinara.
Teşekkür ederiz ama tarihî bir lanetin Blair'i Central Park'a kadar takip edip öldürdüğünü sanmıyorum.
No les importan los tratos hechos... con la antigua administración.
Eski yönetimle yapılan anlaşmaları pek önemsemiyorlar.
¿ Sabías que en la obra "Julio César", Shakespeare escribió una línea sobre un reloj marcando las tres, cuando los relojes aún no existían en la Antigua Roma?
"Julius Caesar" oyununda Shakespeare bir satırda üç kez'saat'yazmıştı ama Antik Roma'da o saatlerden yoktu.
Es como si hubiese recuperado mi antigua vida.
Sanki eski hayatımı yaşıyorum.
- Siempre dice que la magia, - la magia antigua, ya no era posible.
- Fakat siz eski büyülerin artık mümkün olmadığını söylerdiniz.
Sí, ¿ quién no querría tomar parte en la antigua tradición de misoginia y homofobia?
Evet, kim homofobik ve kadın düşmanı olan geleneğin bir parçası olmak ister ki?
Escrita por los Esenios, una antigua secta religiosa... que vivió en el desierto cerca del Mar Muerto.
Esseniler tarafından yazılmış, kadim bir dini mezhep Ölü Deniz'in yakınında çölde yaşarlarmış.
Y yo creía que esto era historia antigua.
- Ben de bunun geçmişte kaldığını sanıyordum.
Sí. Mi antigua movida me hizo la vida agradable.
Benim eski oyunlar bana iyi bir yaşam sağlıyor.
No, la antigua partida era muy seria.
Hayır, eski oyun oldukça ciddi'idi.
Al final de la autopista antigua.
- Eski otoyolun orada.
Es una antigua tradición que reyes y reinas usaban emparejar a su hijos.
Çocuklarını tanıştırmak için kral ve kraliçelerin uyguladıkları eski bir gelenek.
Y en lo alto de la lista está el amor a la antigua.
Ve bu listenin başında o güzelim eski moda aşk gelir.
A la antigua, rastreé sus movimientos en el iPad, basándome en el borde a la izquierda de su pantalla.
Eski tarzda hareketlerini inceledim, iPad'de, ekranda kalmis kucuk bir detaydan.
Es historia antigua.
Tarih olmuş o.
Es una antigua base naval japonesa en el Pacífico Sur.
Güney Pasifikte bulunan eski bir Japon deniz üssü.
Está en Long Island con mi antigua señora.
Long Island'da eski hanımımın yanında kalıyor.
Mi antigua señora cuida de él.
Eski hanımım onunla ilgileniyor.
Así que no solo Abbudin ha sido el cruce de caminos de la economía mundial durante milenios, es también la fuente de una antigua cultura compartida por todos los que llamamos a Abbudin hogar.
Abbudin bin yıldır dünya ekonomisinin dönüm noktasında olmakla kalmayıp Abbudin'i yuvası bilen insanların kadim kültürüne de ev sahipliği yapıyor.
Los chinos están tomando el control de nuestra antigua embajada.
Çinliler eski elçiliğimizi devralıyorlar.
Acero de Damasco, hecho en la antigua Persia.
Antik İran yapımı Şam çeliği.
Es antigua pero... también moderna.
Antik ama aynı zamanda modern.
Pero ella me dijo que podía quedarme en su antigua iglesia.
-... onun kilisesinde kalabileceğimi söyledi
El Sol pudo haberse puesto para la Antigua República pero una nueva libertad puede ser ganada si son suficientemente valientes como para luchar hoy por ella.
Eski Cumhuriyet'in üzerine güneş batmış olabilir fakat yeni bir özgürlük kazanılabilir tabii eğer bugün bunun için savaşacak kadar cesaretimiz varsa.
El Sol pudo haberse puesto para la Antigua República pero una nueva libertad puede ser ganada...
Eski Cumhuriyet'in üzerine güneş batmış olabilir fakat yeni bir özgürlük kazanılabilir...
Dijo "Antigua República" y "una nueva libertad".
"Eski Cumhuriyet" ve "yeni bir özgürlük" dedi.
Está pintado en el mundo dentro ¡ del edificio del Senado de la Antigua República!
Eski Cumhuriyet Senato binasının... içinde bulunan duvara resmedilmiştir!
- La antigua red de seguridad.
- Eski emniyet ağı...
Poseen una antigua civilización, Sr. Bohannnon.
Eski bir medeniyet Bay Bohannon.
Puedes quedarte con tu antigua habitación.
Eski odana geçebilirsin.
Lo último que supe es que estaba en Tulsa con su antigua estudiante.
Ondan son haber aldığımda eski öğrencisiyle Tulsa'daydı.
Lo último que escuché es que estaba en Tulsa con su antigua estudiante.
Ondan son haber aldığımda eski öğrencisiyle Tulsa'daydı.
¿ Recuerdas a ese tío del supermercado con la antigua serie D?
Marketteki ihtiyarı hatırlıyor musun? D-serisi olan vardı ya?
Los nómadas. Tienen una antigua planta de turbinas llena de material.
Göçebelerin böyle şeylerle dolu eski bir türbin santrali var.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]