C перевод на турецкий
913,536 параллельный перевод
Me acerqué, y empezamos a hablar, y la gente se asombró de vernos juntos.
Yanına gittim, biraz konuştuk ve millet bizi birlikte görünce çıldırdı.
De entre la multitud, que nos miraban boquiabiertos, surgió un rostro conocido.
Onca izleyenin arasından tanıdık bir yüz çıkageldi.
Uno de los blancos dio un paso al frente y dijo : " Eso no me gustó nada.
Ama beyazlardan biri öne çıkıp " Bu hiç mi hiç hoşuma gitmedi.
Y otro blanco dijo : " ¡ Sí!
Bir beyaz daha çıkıp " Evet!
Recuerdo que cuando surgió el ébola, dos médicos estadounidenses se contagiaron en África.
Ebola'nın başlangıcını hatırlıyorum. İki Amerikalı doktor Afrika'da yakalanmıştı.
Yo que pensaba que el antiguo sida funcionaba bien y ya sacaron uno nuevo.
Ben eski AIDS'in hâlâ gayet güzel iş gördüğünü düşünürken... yenisini çıkarmış adamlar.
¿ No es extraño que haya una enfermedad que recién apareció en 1980 y que solo mata a los negros, los maricones y los drogadictos?
Durduk yerde 1980'de bir hastalığın ortaya çıkıp sadece zencileri, ibneleri ve keşleri öldürmesi garip değil mi?
Fue más confuso que exasperante.
Sinir bozucudan ziyade kafa karıştırıcıydı.
Era el dueño de los Clippers. Lo filmaron con una cámara oculta diciendo cosas muy desagradables sobre los afroamericanos.
Clippers'ın sahibiydi ama sonra Afro-Amerikalılar hakkında epey tatsız söylemlerde bulunduğu, gizlice alınmış bir ses kaydı ortaya çıktı.
Eso nos deja una lección.
Buradan çıkarabileceğimiz bir ders var.
Quizás ella está desnuda, de rodillas, haciéndome una paja. Me gustan las pajas.
Belki de çırılçıplak ve tek dizinin üzerine çökmüş, eliyle beni tatmin ediyor, ki bunu çok severim.
Les dijo exactamente lo que había hecho, así que no pueden cambiar su fallo solo porque el video salió a la luz.
Mahkemede ne yaptığını tüm çıplaklığıyla anlatmış. Sırf kaset çıktı diye de mahkeme kararını değiştiremiyorlar.
Es una locura ", pero luego, cuando vieran el video, me dijeran :
Çılgınsın, " dese. Ama sonra bunu yaparken çekilmiş videomu izleseler...
Soy blando, cálido y maleable, como la caca.
Yumuşacık, sıcacık ve baştan çıkarıcıyım, tıpkı gerçek bir amcık gibi.
Dale un poco de agua o no tendrá la concha mojada cuando lleguen a casa.
Ona biraz su içirin yoksa evde karşınıza kupkuru bir amcık çıkacak.
¿ La palabra "concha" es ofensiva?
"Amcık" kırıcı bir sözcük mü?
Le pregunté lo mismo al público de Denver. Todos me dijeron que no, excepto por dos personas.
Denver'daki seyircilere "'Amcık'kırıcı bir sözcük mü? " dediğimde iki kişi hariç herkes hayır demişti.
No dijo que se sentía ofendida, sino "Me siento incómoda con esa palabra".
Kırıcı olduğunu söylemedi. Dedi ki, "O sözcükten hazzetmiyorum."
Es un conflicto de intereses.
Çıkar çatışması var resmen.
La palabra "concha" solo ofende a los viejos.
"Amcık" sözcüğü sadece yaşlıysanız kırıcı.
Suena una canción en la radio :
Radyoda şu şarkı çıkınca...
Destrozo esa concha
Amcığa yapıştırdım Radyoda çıkıyor.
" Soy Larry Merchant, estoy con la concha junto al cuadrilátero, luego del combate devastador con 50 Cent.
" Merhaba, ben Larry Merchant, 50 Cent'le yaptığı sarsıcı müsabaka bitiminde amcıkla ringin yanındayız.
Si estuviera con una chica en un jaccuzi y me diera cuenta de que tiene la concha jugosa, mientras estamos allí adentro, probablemente saldría del jacuzzi.
Çünkü bir kızla jakuziye girsem ve jakuzideyken amcığının sulu sulu olduğunu fark etsem... muhtemelen jakuziden çıkardım.
Si a eso le sumamos la homosexualidad, obtenemos un cóctel explosivo.
Üzerine bir de geyliği eklerseniz acayip yıkıcı bir şey.
Revolví toda la casa en busca de una videocasetera.
Bütün evi altüst ettim, kaset oynatıcı bulacağım diye.
Cuando me voy, siempre me dicen alguna mierda pasivo-agresiva.
Engelli park yerinden çıkarken hep pasif agresif bir lafları oluyor.
Salí corriendo de la casa, me subí al auto y me fui.
Hemen çıktım evden. Arabaya atladım, bastım gittim.
Se requiere mucho amor y disciplina irse de la habitación con la verga dura.
Taş gibi sert bir sikle o odadan çıkmak büyük sevgi ve disiplin ister.
Señor, se presentó un nuevo testigo en el caso de Reven Wright.
Efendim, Reven Wright davasında yeni bir tanık ortaya çıktı.
Lo que sea que haya adentro, nadie apareció a reclamarlo.
İçindeki her neyse, onu almak için kimse ortaya çıkmadı.
Presentarse ante la policía es difícil.
Ortaya çıkmak zor.
Lo que sea que fuera... estaba saliendo de su casa.
O her ne idiyse... Onun evinden dışarı çıkarılıyordu.
Es increíblemente buena.
Şaşırtıcı derecede iyi.
Tengo que admitir que siempre he estado un poco seducido por la idea.
İtiraf etmeliyim ki, bu fikir beni hep baştan çıkartmıştır.
Te dije que los cuerpos que desenterré te destruirían, que cada uno contaría una historia.
Gün yüzüne çıkardığım cesetlerin seni mahvedebileceğini, her birinin bir hikaye anlatacağını söylemiştim.
Un traficante de armas internacional, un contrabandista, partícipe de casi cualquier trato ilícito que uno podría imaginar.
Uluslararası silah satıcısı, kaçakçı, birinin hayal edebileceği neredeyse her yasadışı ticaretin adamı.
Verás, si lo decido, simplemente te borraré de la ecuación.
Görüyorsun, müdahale edeceksem, ben sadece denklemden çıkarırım.
Y sabía que sería un evento del que uno de nosotros no se recuperaría.
Ve bunun, birimizin sağ çıkamayacağı bir olay olacağını biliyordum.
A menos que quieran unirse a una guerra civil, tienen que salir por el bosque.
İç savaşa katılmak istemiyorsan arkadan ormana çıkmalısın.
Reddington estaría totalmente expuesto.
Görev gücü olmadan, Reddington tamamen açığa çıkacaktır.
En cuanto lleguemos a la carretera, hallaremos la manera de llegar al avión.
Yola çıkar çıkmaz jete doğru bir yol bulacağız.
Tendremos que encontrar otra salida.
O zaman buradan başka bir çıkış yolu bulmamız gerekecek.
Estoy seguro de que la investigación confirmará eso.
Eminim soruşturma bunu ortaya çıkaracaktır.
qué hizo, cómo lo hizo, qué recuerdos implantó en la consciencia del agente Ressler y qué eliminó.
Ne yaptığını, nasıl yaptığını, Agent Ressler'ın bilincine hangi anıları eklediğini hangilerini çıkardığını bilmek istiyorum.
Digamos que habías descubierto cierta verdad sobre Raymond Reddington.
Diyelim ki, Raymond Reddington hakkındaki kesin gerçeği ortaya çıkarmıştın.
Salgan del auto.
Çıkar mısınız?
Pero hizo algo bastante jodido.
Ama bokunu çıkardı yani.
No puedo dejar que se la lleven sin una orden.
Bir emir çıkarmadan almanıza izin veremem.
Saque papel y lápiz
Bir kalem ve kağıt çıkar.
Está listo para transportarlo.
Onu çıkarın. Nakliye için hazır.