Translate.vc / испанский → турецкий / Cafe
Cafe перевод на турецкий
35,615 параллельный перевод
Seguí Elsbeth de Garfield Park a un café en Randolph.
Elsbeth'i, Garfield Park'taki Randolph Cafe'ye kadar takip ettim.
Te bebiste todo el café, ¿ qué se supone que voy a beber? ¿ Agua?
Bütün kahveyi içmişsin ben ne içeceğim su mu?
- ¿ Café?
- Kahve ister misiniz?
No te pondrá tan nervioso como un café.
Kahve gibi gerginlik yapmaz.
¿ Café?
Ahh, Kahve mi?
Oye, ¿ quieres un café?
Hey, kahve ister misin?
Tráeme café.
Bana biraz kahve getir.
¿ No sabes preparar café?
Kahve yapmayı bilmiyor musun?
- ¡ No te traeré café!
- Sana kahve getirmeyeceğim!
Iré a traerte ese café.
Sana o kahveyi ben getireceğim.
Te hice café.
Sana kahve yaptım.
Café.
Kahve.
¿ Deke, quieres un café?
- Deke, biraz daha kahve ister misin?
¿ Quieres café? Sí.
- Kahve ister misin?
¿ Puede ser un café, negro?
- Selam dostum, sade kahve alabilir miyim?
Toma, café.
Kahve al.
Bebes café, ¿ verdad?
Kahve içersin değil mi?
Ahora este café.
Şimdi de kahve.
- Traje tu café.
- Kahveni getirdim.
Almorzar un día, un café otro día y dejar que se sienta normal, que se vaya haciendo normal.
Bir gün öğle yemeği, bir gün kahve ve normal hissettirmeye çalışıyorum. Normal şekilde geliştirmeye.
Gracias señor por los periódicos. Vayamos a beber café.
- Gazeteler için teşekkür ederim.
Así que él venía y hacía cosas fuera de la casa, y le hacía café y hablábamos mientras trabajaba.
Bize gelirdi, evde bir şeyler yapardı ben ona kahve yapardım o da çalışırken konuşurdu.
Me levanté, le hice café, y como siempre, lo vi trabajar.
Kalktım ve ona kahve yaptım. Her zamanki gibi çalışırken onu izledim.
¿ Café?
Kahve?
No quiero café, quiero saber qué lugar es éste.
Hayır, kahve falan istemiyorum. Buranın neresi olduğunu bilmek istiyorum!
Si te levantas en la mañana y apagas tu alarma y haces café y compras gasolina y usas el cajero automático has tocado sistemas de control industrial.
Sabah kalkıp alarmınızı kapattığınızda ve kahve yapıp, benzin alıp ve ATM'yi kullandığınızda, endüstriyel denetim sistemine dokunmuş olursunuz.
- Café y tacos.
- Kahve ve tako.
- ¿ Quieres café?
- Kahve ister misin?
No esperaba verla, y como me había pasado con el café, arremetí contra ella, lo que interpretó como si no la conociera.
Onu görmeyi hiç beklemiyordum, aşırı kafein almıştım ve üzerine atıldım. O da tanımadığı biri üzerine atılıyor sandı.
Hay quien diría que beber café por la noche produce insomnio.
Kimileri gece kahve içmek uykuyu kaçırır diyebilir.
Huevos fritos, huevos revueltos y tortilla de claras con queso. ¿ Café?
İki tarafı pişmiş, çırpılmış, akı peynirli yumurta. Biraz daha kahve?
- Café, por favor.
- Kahve lütfen.
Tu lista de desayuno y café para llevar.
Senin kahvaltı listen ve senin kahven.
Eduardo puede hacerte un café.
Eduardo sana kahve yapabilir.
- ¿ De cuándo es este café? - Es viejo.
- Bu kahve ne kadar bayat?
Qué buen café.
Kahve çok iyi.
Les he llevado café.
Onlara kahve verdim.
- No, solo quiero café.
- Hayır, kahve alacağım.
Para ampliar y abrir sucursales del Café de Luke.
Luke'un Restoranını büyütmek ve yeni şubelerini açmak.
Incluso lo llama "el Imperio del Café de Luke".
Hatta vasiyetinde adı "Luke'un Restoran İmparatorluğu".
Debo llamar a Ida y franquiciar el café.
Ida'yı arayıp şubeler açmam gerekiyor.
Puedo hacer café, si queréis.
Kahve yaptırabilirim isterseniz.
Que te sirvan el café en el coche es una gran idea, pero Heather y yo vamos a tener que ensayar bastante cómo pasarnos la taza.
Arabaya servis kahveciler çok iyi ama Heather'la bardak verme alıştırması yapmamız gerekiyor.
Supongo que habrá alguien que se ocupe del café en tu ausencia.
Sen yokken mekâna bakabilecek birileri vardır herhâlde?
Un billete de 20 dólares en las manos adecuadas y te remueven el café.
Doğru kişiye para verdin mi çorbanı bile karıştırır.
Habrá ido al café, se habrá inspirado y te convirtió en este antiguo matón.
Restorana uğrayıp senden ilham almış ve seni emekli gangstere çevirmiş.
- O quizá fue Viggo Mortensen... - ¡ Café! ... te observó y llamó a Cronenberg con la idea.
Ya da belki Viggo Mortensen geldi, seni izledi ve David Cronenberg'e fikrini anlattı.
- ¿ Quieres café? - ¡ Sí!
- Bize kahve bulmak ister misin?
Café.
- Evet! Kahve.
No, esta mañana he tomado café.
Hayır, bu sabah kahve içtim.
¿ Me pones un café?
Kahve alabilir miyim?