Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / испанский → турецкий / Copenhagen

Copenhagen перевод на турецкий

94 параллельный перевод
Hizo reservas para Estocolmo y Copenhague.
Stockholm ile Copenhagen'de yerimizi çoktan ayırtmıştı sanırım.
- ¿ En Copenhagen?
- Daha yakın.
Los británicos comenzarán diciéndonos que en Oslo y Copenhague se hablará ingles, mi proyecto favorito!
İngilizler bize Oslo ve Copenhagen'da... İngilizce konuşulacağını söyleyecekler, en sevdiğim projem!
Copenhagen.
Kopenhag.
La señorita Signe. Una sobrina mía de Copenhague. La señorita se quedará a vivir con nosotros.
Ve bu da Copenhagen'dan yeğenim Bayan Signe.
Simplemente tengo que irme.
Sadece Copenhagen'ı özledim.
De aquí a diez mil años, talvez ciudades como Montreal, Detroit o Copenhague estarán enterradas sobre una montaña de hielo de una milla de altura se está moviendo.
Günümüzden 10 bin yıl sonra belki Montreal, Detroit ve Copenhagen'ın bulunduğu bölgeler bir kez daha 2 km'lik bir buzun altında gömülü yatacak. Hareket ediyor.
Copenhagen William... y su caballo Same Deal.
Kopenhag'lı William ve atı Same Deal.
Oh, creo que está en Copenhagen, cierto?
Oh, sanırım o Kopenhag'da.
¿ Eres de Copenhagen?
Kopenhag'lı mısın?
He aplicado para un aprendizaje en Copenhagen.
Kopenhag'ta bir staj için başvurmuştum.
Ese aprendizaje en Copenhagen suena bien.
Şu Kopenhag'taki stajyerlik kulağa hoş geliyor.
He aplicado para ser una platera en Copenhagen.
Kopenhag'da gümüş işçiliği için başvurmuştum.
- ¿ Entonces vas a venir a Copenhagen?
- Demek ki Kopenhag'a geliyorsun?
Cuando llegues a Copenhagen... llámame.
Kopenhag'a geldiğinde... Beni ara.
¿ Extrañé mi vida en Copenhagen?
Copenhagen'daki yaşantımı özlüyor muyum?
Primero tomé un tren a Copenhagen y después a Christiania para entregarle la mercancía a nuestro distribuidor.
Kopenhag'a gitmek için trene binişimden satıcıdan malı almak için Christiania'ya geçişime kadar.
Nos hicimos amigos en 2º curso, cuando vino de Copenhagen.
Onunla ikinci sınıfta tanıştım. Kopenhag'dan gelmişti.
- Pero todavía puedo ir a Copenhagen...
- Fakat hâla Kopenhag'a gidebilirim...
Por otro lado, en cuestión de 24 horas, una parte normal de Copenhagen se convirtió en su propia ciudad dentro de la ciudad.
Yirmi dört saat içinde, önceden Kopenhag'ın normal bir parçası olan yer birden şehir içinde bir şehir olur.
Con lo único que se pusieron de acuerdo es que la Zona está en Copenhagen.
Hemfikir oldukları tek konu Kopenhag'da bir "Bölge" olduğudur.
La vida siguió, y la Zona se convirtió en una parte integrada de Copenhagen.
Hayat devam eder ve "Bölge" Kopenhag'ın bir parçası haline gelir.
Bajo el pretexto de una entrevista nuestro asistente le traerá a Copenhagen.
Bir röportaj bahanesiyle yardımcımız onu Kopenhag'a getirmeye çalışacak.
Han sido robadas y puestas en la Zona en Copenhagen, Dinamarca.
Çalınıp Danimarka Kopenhag'ta "Bölge" denen yere kapatıldı.
Comandante Jan Hansen, comisaría central, Copenhague.
Komutan Jan Hansen, Copenhagen, Birinci Bölgeden.
Estaba esta mañana en Copenhagen y recordé que tengo clases de mambo.
Birden hatırladım ki saat dörtte mambo dersim vardı. Dönmene çok sevindim.
Quieren que vayas a Copenhagen.
- Kopenhag'a gitmeni istiyorlar.
No he estado en Copenhagen tan seguido desde la universidad. Repartía papeles. ¿ Si?
Üniversite döneminden beri Kopenhag'a bu kadar sıkça gelmiyordum.
- Kirsten me mostrará sus lugares favoritos de Copenhagen.
- Kirsten bana Kopenhag'da en sevdiği yerleri gösterecek de.
Buenos días, Copenhagen.
Günaydın Kopenhag.
La oficina de pago pagó el dinero pero fue en conexión con informes medioambientales preparados para universidades en Copenhagen.
Ödeme ofisi aylık ödeme yapmış ama ödeme Kopenhag'daki okullar için hazırlanan çevre raporlarıyla ilgili yapılmış.
Cuatro semanas después del incidente en Copenhagen,
Kopenhag'daki kavgadan dört hafta sonra
Un pasaje de tren a Copenhagen.
Tren bileti için. - Nereye?
- ¿ A qué vas a ir a Copenhagen?
- Niye gidiyormuşsun Kopenhag'a?
Mis padres me dieron la espalda, así que me fui a Copenhagen.
Ailem bana sırtını döndü, Kopenhag'a kaçtım.
Nació Copenhagen, su padrino era el Rey de Dinamarca.
Kopenhag'da dünyaya gelmiş olup, vaftiz babası Danimarka Kralı'dır.
En Copenhague.
Copenhagen'de.
"Ella vive en Copenhagen donde está estudiando para ser profesora"
O, öğretmen olabilmek için okuduğu Kopenhag'da yaşıyor.
Copenhagen,'83.
Kopenhag,'83.
No tengo miedo, pero me pregunto por qué yo monto a Nehi y usted a Copenhagen.
- Korkmuyorum, ama... Neden benim Nehi'a,... ve seninse Copenhagen'a bindiğini merak ediyorum.
Por tabaco para mascar.
Dip, Skoal ve Copenhagen.
A Tiddly-pops le gusta el pollo, y a Copenhagen le encantan los riñones, ¿ no, Copey?
Küçük Pops tavuk sever. Kopenhag da böbreğe bayılır. Öyle değil mi, Kopi?
Copenhagen me lo hizo notar el otro día, ¿ verdad, Copey?
Kopenhag göstermişti onu bana. Öyle değil mi, Kopi?
- sí. de Copenhagen.
- Evet. Kopenhag'dan.
Copenhagen, colándonos en el palacio de Amalienborg, codeándonos con la familia real.
Kopenhag, Amalienborg Sarayı'na sızıp kraliyet ailesiyle takılmıştık.
Quemaste ese puente en Copenhagen.
Aramızdaki ilişkiyi Kopenhag'da bitirdin.
Hora de irse a Copenhagen.
Kopenhag zamanı. Hadi Mike.
No son las 7 : 00 A.M. en Copenhagen.
Kopenhag'da sabahın 7'si değil.
James en la estación de omnibús. Giulia en el aeropuerto de Copenhagen.
James otobüs terminalinde ve Giulia da Kopenhag havaalanında.
- Copenhagen.
- Kopenhag.
, Copenhagen.
Kopenhag dı değil mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]