Translate.vc / испанский → турецкий / Country
Country перевод на турецкий
1,475 параллельный перевод
A nadie le gustaba el country, el rock'n'roll o el rhythm and blues.
Kimse country müziğini, rock'n'roll'u veya rhythm and blues'u sevmezdi.
Paul era un estudioso de la música country.
Paul folk müzik bilginiydi. Hiçbir şey çalmazdı.
Hay una fiesta en el country.
Country club'da parti var,
- En La Castellana, cerca del Country,
- Castellana'da, Country Club'in yakınında,
- Bienvenida al Club Campestre
- Country club'a hoş geldin,
Y cuando el Director la vea en televisión nacional tacleando a su cantante de country favorita, me apoyará.
Ve müdürün seni ulusal televizyonda en sevdiği country-western şarkıcısının burnunu sıkarken gördüğünde beni desteklemesi daha kolay olur.
Y pensé que eran como esos verdaderos bolas azules... Ernest Tubb country mierda o algo así.
Ben sizin blues çalan lanet bir country grubu olduğunuzu sanmıştım.
Esta película está dedicada a las mujeres que participaron en este caso a su valor y dignidad y a la victoria memorable que empezó en Minnesota y resonó en todo el mundo.
Bu film ; bu dava uğruna savaşan kadınlara, onların cesaretine ve onuruna ve North Country'de başlayıp yankıları bütün dünyaya yayılan dönüm noktası niteliğindeki zafere ithaf edilmiştir.
Somos asociados a un Country Club.
Şehir klübünde sekiz yeni kortumuz var.
- La música country es fabulosa.
- Country müzik albümü berbat.
Te digo que las chicas se derriten con las letras country. Son tan buenas como las románticas, pero además son nuevas.
Sana söylüyorum dostum, tek yaptıkları country müzik sözlerini yumuşatmak, ve yeni bir tarz olabilir ancak RB sözleri kadar iyi değiller.
Yo me emborracharé... y comenzaré a cantar mal canciones country, como hago siempre.
Ben dut gibi olurum... Her zamanki gibi, berbat sesimle country şarkıları söylemeye başlarım.
Estamos en Canyon Country, cariño.
Burası çukur bir yer.
Michael estaba investigando el proceso de su Padre en el sector Ingles de Orange Country.
Michael, Orange County'nin İngiliz mahallesinde babasının davasını araştırıyordu.
Se la llevaron en un Toyo Open Country MT 38 15.5 / 18.
Kadın bir Toyota Open Country MT 38x15.5x18 model araçla ezilmiş.
¿ Sabes? , tengo 20 casas, y estoy así de cerca de que me den el campo de práctica del Club de Campo.
20 eve gidiyorum, ve Country Club'daki işi almama... şu kadar kaldı.
Pero si quieres una mansión en Beverly Hills y ser miembro del club de campo y pasar nueve semanas al año en una villa en la Toscana, ¡ entonces he de contestar las llamadas que llegan a las doce del mediodía de un puto miércoles!
Ama Beverly Hills Köşkü ve Country Club üyeliği haftanın dokuz haftası Tuscan Villası'nda olmak istiyorsan çarşamba gününün tam ortasında gelen bu telefona bakmak zorundayım.
Se mudará con Sloan, manejará el Bentley de su papá, y se unirá a un club country que nos restrinja.
Sloan'ın evine taşınıp, babasının Bentley'ini kullanacak ve bizi dışlayan bir kulübe üye olacak.
Martin odia la música country.
Martin country müzikten nefret eder.
Ella dijo que su marido no la dejaba oír música country en la casa.
Evde kocasının country müzik dinlemesine izin vermediğini söylemişti
- ¿ Ella oía música country en la radio?
Country müzik mi çalıyor? Evet.
Kenny me contó más tarde que él y su nuevo amigo pasaron un adorable fin de semana juntos en Wine Country.
Kenny'ni daha sonra söulediğine göre, o ve yeni arkadaşı şarap bağında harika bir hafta sonu geçirmiş.
- Básicamente la vida en Orange County.
- Kesinlikle. Basitçe Orange Country hayatı.
¿ Por qué no iba a estar América fascinada con la vida y amores de los ricos de Orange County?
Neden Amerika Orange Country'nin zengin ve inanılmaz yaşamı ve aşklarından büyülenmesin?
Dijiste que me veía "country". Como Faith Hill.
Bununla köylüye benziyorsun demiştin, Faith Hill gibi demiştin.
Viajan hasta llegar a High Country.
Ta High Country'ye kadar gidiyorlarmış.
Pareces una maldita canción country.
"Country" şarkılarında geçen adamlar gibisin.
Nena, por fin seré una cantante de country.
Sonunda folk şarkıcısı oluyorum kızım.
Tanya, jamás ha habido una cantante de country negra.
Tanya, zenci folk şarkıcısı olmaz.
Pasamos a John Hannafin en la tribuna con una leyenda del country.
Şimdi John Hannafin'e gidelim. Bir country müzik efsanesiyle tribünde.
Gracias, Sean.
Gelmiş geçmiş en büyük country yıldızlarından biriyleyim. Teşekkürler, Sean.
Estoy con uno de los más grandes cantantes de música country de todos los tiempo, Kenny Rogers.
Kenny Rogers.
¿ Por qué no nos representas en el rally cross-country?
Neden Cross Counrty Rallisinde bizi temsil etmiyorsun?
¡ Esto no es country!
Burada halk dansı yapmıyoruz!
Eso parece una canción de música country.
Kulağa kovboy şarkısı gibi geliyor.
No quiero desilusionarlos, pero los del Sur tendrán música country y carreras de coches.
Spoiler vermek istemezdim. Ama Güneyliler, sizde Allman kardeşler var. Ve NASCAR var.
Sobretodo música country thai.
- Çoğunlukla Tayland halk müziği.
Nos metíamos en el terreno del otro al igual que muchos se pasan del country al pop.
İnsanların country müzikten popa geçmesi gibi biz de birbirimizin alanlarına geçtik.
If they find it, you'll get thrown out of the country and you'll never get back.
eğer sende bulurlarsa sınırdışı edilirsin. asla geri dönemezsin.
It's an envious, cruel country.
burası kıskanç ve zalim bir ülke.
I tried with Marconi, Standard... Apparently in this country I " m considered old so I had to swallow my pride and take the test at Pegaso.
herzaman ki gimi Marconi'yi araya sokmayı denedim... görünüşe göre bu ülkede yaşlı gözüyle bakılıyorum bu yüzden gururumu bi kenara bırakıp deneme süreci için işe başladım.
In this goddamn country we're always in crisis.
bu soktuğumun ülkesinde herzaman kriz olur.
We won't be driven out of our own country by the heat, or Pegaso, or the priests, or by this lousy apartment that cost us the sweat of 6 years.
yıllardır kendi ülkemizde ordan oraya, sürülmek zorunda kaldık, son olarak 6 yılımıza malolan bu rezil eve geldik.
Aunque se había reunido con su hijo, Bill, y siempre había estado unida a otro hijo, Joe, entrenador de caballos y aspirante a cantante de country y de western, fue la muerte de su hija Corey la que puso a prueba la voluntad de Teri de sobrevivir.
Her ne kadar oğlu Bill ile tekrar bir araya gelmiş olsa ve at eğitmeni, aynı zamanda da ümit veren bir country şarkıcısı..... olan diğer oğlu Joe'yla her zaman yakın olmuş olsa da, Teri'nin hayatta kalma iradesini sınayan, kızı Corey'nin ölümü olmuştu.
Es que... nos hace parecer a un country club.
Yalnızca... Yalnızca bir ülke klübüne bakmamızı sağlıyor.
Con 2 mil cerdos hacemos un Country Club.
Tüh, 2.000 domuzumu sabah çıkarken evde unutmuşum.
Tenemos que encontrarnos con un tipo en el Country Club.
Şehir kulübüne gidip adamın biriyle tanışmamız gerekiyor.
voy a ser un cantante country.
Country and western şarkıcısı olacağım.
Tú odias la música country.
Country müzikten nefret edersin. Avukatve doktaor olamalarını isterler
¿ Por que no les gusta la musica country?
Siyahlar country müzikten niye hoşlanmaz?
- Country, vieja escuela.
- Country, eskiler ama..