Translate.vc / испанский → турецкий / Dag
Dag перевод на турецкий
42,422 параллельный перевод
Yo soy la montaña.
Ben de dağım.
Bueno... ¿ La montaña quiere sentarse?
Peki dağ oturmak ister mi?
Alertad a Seguridad Nacional y haced circular la foto.
- DHS'e haber verip fotoğrafını dağıtın.
Los cómputos requeridos para superar los problemas de despegue son más significativos de lo que creímos.
Dağılma sorunlarının üstesinden gelmek için gereken hesaplar sandığımızdan ciddi çıktı.
¿ Y Addy? No sé.
Şu dağın içinde bir yerlerde.
He estado un poco distraído últimamente.
Son zamanlarda biraz dikkatim dağınık.
Nosotros no estamos perdiendo, y no estamos romper Escorpión.
Ne seni kaybedeceğiz ne de Scorpion'u dağıtacağız.
El Gran Servicio de Noticias Nazi ha sabido, en un último cambio de planes, que el Führer pasará las próximas semanas en su retiro montañoso de Austria.
Büyük Nazi Haber Servisi planlardaki, son dakika değişiklerini öğrendi, Führer önümüzdeki bir kaç haftayı geçirmek için Avusturya'daki dağ evine çekilecek.
Ahora solo necesitamos una distracción para echárselo en su coctel. Aja.
Şimdi tek ihtiyacımız dikkatini dağıtmak ve böylece içkisine koyabilelim.
Se dé algo que distraería a toda esta gente de las noticias.
Bu insanların hepsinin dikkatini dağıtacak bir şey biliyorum.
Probablemente por eso me golpeo con ese martillo suyo.
Çekiciyle beynimi de muhtemelen o yüzden dağıttı.
Eso podría haber sido una granada aturdidora para desorientar al enemigo.
Düşmanın dikkatini dağıtmak için yapmışlardır.
Lo juro, doc, mi pie y tu trasero tendrán una cita muy pronto.
Yemin ederim Doktor, çok yakın bir zamanda ağzını burnunu dağıtacağım.
Bueno,
- Eşit ağırlık dağılımı için çocuğu sırtından...
- UH Huh, Yo no quiero estropear el equipo, pero yo tipo de necesidad Ahora que el divorcio,
Seni ülkeden kovdurtmak ve ekibi dağıtmak istemem ama şu anda bir nevi o boşanmaya ihtiyacım var.
Puedes obtenerla si bebes de un manantial en la montaña, o de un pozo de agua. pero ahora ponen cloro al agua para matar las bacterias, así que no obtenemos suficiente,
Bu, bir dağ akarsuyundan ya da kuyudan su içildiğinde yeterince alınabilen bir vitamin ama artık su kaynaklarımızı klorlayıp ne kadar bakteri varsa öldürdüğümüz için artık suyumuzdan pek B12 almıyoruz.
Superar el bache... o desmoronarse.
Ya iyiye gideceksiniz ya da dağılacaksınız.
Separaos.
Dağılın.
Tenemos que hacerlos dispersar.
Onları dağıtmalıyız.
¡ Eso los dispersó!
Bu onları dağıttı!
Ella solía venir aquí a, ya sabes... aclarar sus ideas.
Burası onun kafasını dağıttığı yer.
Um... Entregar dulces, Y fue divertido.
-... şeker dağıtırdık ve eğlenceliydi.
Es caliza que se desmorona, nada mas.
Dağılan kireçtaşları, başka bir şey değil.
Ir al lado lejano
Dağın uzak tarafına gidin.
Además, necesito una distracción.
Ve bugün bir şekilde dikkatimi dağıtmaya ihtiyacım var.
Muy bien, oigan, ¡ divídanse!
Pekâlâ, dağılın!
Dispérsense y encuéntrenlos.
Dağılıp bulun şunları.
Cuando el humo finalmente se disipó, empezamos nuestra redada.
Duman nihayet dağıldığında evi taramaya başladık.
La desgarradora escena del cuerpo sin vida de Simon que está siendo pescado en la bahía.
... cansız bedeninin limandan çıkarılmasının yürek parçalayıcı görüntüleriyle dağılmasına izin vermeyin.
Mira. Uno piensa : "Oh, el coche de James cayendo a pedazos."
Bak. "Ah, James'in arabası dağılıyor" diye düşünüyorsun.
Con el coche de Hammond en el fuego... mina con vida, y James desintegración de nuevo...
Hammond'un arabası patladı... Benimki canlı ve James tekrar dağılıyor...
El caso es que lo siguen haciendo, porque los policías que van en bicicleta, por aquí hay muchos, se las han arreglado para convencer al gobierno de que necesitaban bicicletas de montaña.
Konu şu, yapmıyorlar ve yapmayacaklar da çünkü buradaki bisikletli polisler ki onlardan binlercesi var hükümeti dağ bisikletlerine ihtiyaçları olduğuna dair ikna etmişler.
¡ El país más plano del mundo y necesitan bicicletas de montaña!
Dünyanın en düz memleketi ve ve dağ bisikletine ihtiyaçları var ha!
"Sí, puede que me encuentre una montaña". ¿ Qué?
" Evet, belki karşıma bir dağ çıkabilir. Evet.
Lo mejor es que esto nos brinda la oportunidad de volver a ver la foto de los policías holandeses.
En iyi şey, bunun bize Hollandalı Dağ polislerinin fotoğrafına bir kez daha bakma fırsatı vermesi.
Lo que realmente hizo fue imprimir unas tarjetas, y las distribuyó a su equipo de Le Mans.
Kartvizitler bastırdı ve Le Mans takımına dağıttı.
Tengo una duna del tamaño del monte Everest a mi derecha...
Sağımdaki Everest Dağında bir kumul var,
Y no puedes rodear esa montaña...
Ve o dağın etrafta dolaşamazsın
" Vosotros me distraéis.
" Siz ikiniz, dikkatimi dağıtıyorsunuz.
- Sí. ¿ Cuántos dulces tenemos que repartir antes de que vaya a hacer truco o trato?
"Şeker mi şaka mı?" yapmaya çıkmam için ne kadar şeker dağıtmamız gerekiyor?
¡ ¿ Quién ha hecho eso? ! ¡ Se fue por allí!
Şeker dağıtan tüm evleri geçti.
¿ Cuál va a ser la diferencia de puntos en la próxima Super Bowl?
Bir sonraki Super Bowl'da puan dağılımı nasıl?
Me estaba quedando en el Watergate, pero me tuve que ir.
Watergate'te kalıyorduk ama dağılmamız gerekti.
¿ Quieres que abuelito arregle este desbarajuste?
Bu dağınıklığı büyükbabanın mı düzeltmesini istersin?
Se llama distracción. ¿ Killian...?
Ona dikkat dağıtma denir.
Este tejido se está despedazando en mis manos.
Bu doku parmaklarımın arasında dağılıyor.
Creo que todos nos estamos viniendo un poco abajo.
Hepimiz biraz dağıldık gibi.
Si solo estamos gritando cosas totalmente absurdas, yo quiero mudarme al Everest.
Saçma sapan sebeplere bağıracaksak Everest Dağı'na taşınalım.
Al Monte Everest.
Everest Dağı.
Está regalando salsa de arándanos.
Bedavaya kızılcık sosu dağıtıyor.
Me vas a mantener alerta, ¿ verdad?
Dikkatimin dağılmasına izin vermeyeceksin değil mi?