Translate.vc / испанский → турецкий / Duró
Duró перевод на турецкий
1,853 параллельный перевод
Fue divertido mientras duró.
Bitene kadar eğlenceliydi.
Le hicieron una sutura de 30 puntos y una fiebre que duró varios días.
30 dikiş atılmış. Ve günlerce ateşler içinde yatmış.
¿ Cuánto tiempo duró su matrimonio con Dwight?
Dwight'la kaç yıl beraberdiniz?
Sólo duró durante un mes hasta que cambiamos de parecer.
Sadece bir ay sürdü. Sonra fikrimizi değiştirdik.
- No duró mucho.
- Çok uzun sürdürmedin?
Mi exilio en el Piamonte duró casi un año.
Piedmont`taki sürgünüm 1 yıl kadar sürdü.
Mi padrastro, señora, el almirante, hizo una vez una travesía en pleno invierno con un viento tan suave que el viaje duró un mes más de lo esperado.
Üvey babam, amiral, hanımefendi, bir kış deniz yolculuğu yapmıştı, oldukça yumuşak bir havaydı fakat yolculuk beklenenden bir ay fazla sürdü.
El viaje duró varias generaciones y los trajo hasta aquí.
Yolculuk birkaç nesil boyunca devam etti ve onları buraya getirdi.
La reunión duró 7 horas, 7 horas de tira y hala
Toplantı 7 saat sürdü. Saçma sapan 7 saat.
El de hace unos años duró casi dos días.
Birkaç yıl önce tam iki gün gelmemişti.
Que duró un mes.
Bir ay sürdü.
Tuskegee duró por 28 años después de la Segunda Guerra Mundial.
Tuskegee kampı 2. dünya savaşından sonra 28 yıl daha açık kaldı.
Y... ¿ Y cuánto...? ¿ Cuánto duró?
Peki ne kadar olmuştu?
Pero su reino de poder no duró mucho.
Ama gücünün saltanatı uzun sürmedi.
Pensé que la actuación era demasiado exagerada. Y pensé que duró una hora de más.
Bence hikaye saçmaydı, oyunculuk abartılıydı ve film bir saat kadar uzundu.
Hemos hablado dos veces. Una en frente de la cámara que duró sobre 20 minutos.
İki kere konuştuk - biri kamera önünde... muhtemelen yaklaşık 20 dakika.
Estuve casado antes y sólo duró unos meses, pero terminó de forma bastante amistosa.
Daha önce evlendim. Sadece birkaç ay sürdü ama dostça ayrıldık sayılır.
La reunión no duró mucho, sin embargo el mayor de los Meade fue rápidamente trasladado, detenido por el homicidio de la antigua editora de Mode, Fey Sommers.
Ancak kavuşma uzun sürmedi. Yaşlı Meade, Mode'un eski editörü Fey Sommers'ı öldürdüğü iddiasıyla apar topar hapishaneye gönderildi.
Bueno, esto fue... divertido, mientras duró.
Bu, gittiği yere kdar... çok eğlenceliydi.
¿ Cuánto duró, como, un segundo?
Bu ne kadar sürdü, bir saniye mi?
No duró cinco minutos.
Beş dakikadan kısa sürdü.
Amigo, el flashback no duró tanto.
Ahbap, hikaye hiç de uzun değildi.
Oye, al menos duró tres días.
Hey, en azından üç gün dayandı.
- Vi gente que duró cuatro horas. - Sí, pero...
- Dört saat dayanan insanlar gördüm.
Ah, sí, Jessica Chan. ¿ Y cuanto duró la eternidad para ustedes dos?
Sizin için sonsuzluk ne kadar sürmüştü?
Oh, la llamada no duró lo suficiente, así que...
Telefon çok kısa sürdü, bu yüzden...
Era delicado y duró algún tiempo.
Bir süreliğine tehlikeli bir durum oldu.
Parece que cada llamada sólo duró un par de segundos antes de cortarse.
İkisi de sadece birkaç saniye sürmüş, sonra kesilmiş. 2 numaralı otoyoldaymış.
¿ Recuerdas Fish, esa serie que no duró nada?
Şu kısa süren "Balık" adlı sitkomu hatırlıyor musunuz?
Junto con otros dos pobres sirvientes, quienes también contrajeron y también murieron por la fiebre y sudor que les duró 24 horas.
Onu defnedenler de William gibi vebaya yakalanıp öldüler.
¿ Cuánto duró?
Ne kadar süredir?
Su estado de éxtasis duró 2 horas y 15 minutos.
Bu trans hali 2 saat 15 dakika devam etti.
No duró mucho. Radiación de Denver.
Denver'daki radyasyondan sonra, fazla dayanamadı.
No duró mucho.
Fazla uzun yaşamadı.
- ¿ Cuánto duró?
- Ne kadar?
Pero no duró.
Sonra, kör talihim güldü şarkıcı oldum.
- ¿ Cuánto tiempo duró?
- Ne kadar sürdü?
Pero fue una buena carrera mientras duró.
Ama son ana kadar oldukça iyi bir yarıştı.
Toda la Campaña duró 4 meses y cobró la vida de 6000 personas en ambos bandos.
HAREKATIN TÜMÜ 4 AY SÜRDÜ VE HER İKİ TARAFTAN 600,000 CAN KAYBINA MAL OLDU
Bien, fue divertido mientras duró.
Çözmeyi bitirmen eğlenceliydi.
El don de la vida del Pastelero duró sólo un precioso minuto, un minuto que compartió ávidamente con la Chuck de su vida, para darle sólo medio minuto para recuperar toda una vida con un padre desaparecido tiempo atrás.
Sıra sende. Turtacı'nın kıymetli yaşam hediyesi ancak bir dakika sürüyordu, hayatının kadını Chuck ile memnuniyetle paylaştığı bu bir dakikanın ; Chuck'ın uzun zaman önce kaybettiği babası ile sohbet edebilmesi için ancak yarısını verebiliyordu.
Duró bastante.
O çok iyi giderdi.
El juez Rittenband se había encargado del juicio de paternidad contra Cary Grant, el divorcio de Priscilla y Elvis, el juicio de Marlon Brando por una custodia que duró una eternidad.
Yargıç Rittenband Cary Gran in babalık davasına bakmıştı. Priscilla ve Elvis'in boşanmasına bakmıştı. Marlon Brando'nun yıllar süren vesayet davasına bakmıştı.
¿ Cuánto te duró ese último trabajo en Salud y Seguridad?
En son, İşçi Sağlığı ve Güvenliği'nde ne kadar süre çalıştın?
Suleyman fue ahí también. Duró dos años.
İki sene de Balkan harbi sürdü.
La batalla duró días.
Savaş günlerce sürdü.
- Sólo duró un minuto.
- Sadece bir dakika sürdü.
- Por supuesto que duró un minuto porque fuiste demasiada rápida.
- Doğru, sadece bir dakika sürdü çünkü sen çok hızlıydın.
El trabajo de la finca, en Arizona, tampoco duró mucho.
Arizona'daki çiftlik işi. O da pek uzun sürmedi.
- ¿ Cuanto duró?
- Ne kadar sürdü?
Pero no duró.
Neyse ki uzun sürmedi.