Translate.vc / испанский → турецкий / Embargó
Embargó перевод на турецкий
41 параллельный перевод
¿ Cuántos salarios embargó?
Kaç tane maaşa haciz koydurdunuz?
Nunca olvides lo que escribió tu padre, ni cuando le embargó el terror... al pensar que el Mesías podría destronarle un día.
Babanızın yaptıklarını unutmayın. Babanız, Mesih'in onu bir gün tahttan indireceğini duyunca dehşete kapıldı.
- Sí, desprestigiado. Desde el momento en que Jane Osgood embargó la vieja 97... has actuado como si lucharas contra una organización... de tamaño aproximado al del gobierno federal.
Jane Osgood'un, Yaşlı 97 trenine bulaştığı andan bu yana federal hükümet kadar büyük bir organizasyona sahip olarak sanki savaşa girmiş gibi davranıyorsun.
¿ Embargó ya el barco de Richter?
Nehirdeki tekneden ne haber? Henüz haczetmediniz mi?
Me embargó un sentimiento de vacío... como si me acercara a una región helada aún inexplorada... que entumeció mi vida.
"Ölü bir boşluk hissettim." "Bomboş tarlalarda uyuşuk..." "... gibi hissettim. "
Me la embargó el banco.
Banka elimden aldı.
Un oscuro presentimiento la embargó.
İçini bir felâketin önsezisi kaplamıştı.
Me embargó una especie de paz, junto con el temor a no poder controlar el momento.
Endişeyle karışık bir huzur kaplamıştı içimi o yüzden yaşana an, kontrol edilmez bir hale bürünmüştü.
Porque un hombre con una grúa embargó mi auto.
( Music ) Çünkü bir adam çekiciyle arabamı kaldırmış ( Music )
No pudo mover la cabeza durante tres días. - ¡ Le embargó!
Başını iki veya üç gün hareket ettiremedi.
Ella me embargó el sueldo para mantenerlo.
Katılmak mı? Maaşım, çocuk yardımına gidiyor.
- ¿ La que nos embargó el banco?
- Bankanın geri aldığı kulübe mi?
Algo me embargó - Una urgencia increíble de acercarme a hablar contigo.
Bana birşeyler oldu... senin yanına gelip konuşmak için bir istek doğdu.
Una profunda felicidad embargó mi corazón, en cuerpo y alma.
Derin bir mutluluk kalbimi vücudumu ve ruhumu sardı.
En'77, el Centabank le embargó su granja.
1977'de CentaBank... ailesinin çiftliğine el koymuş.
En mayo de 2008, el banco embargó la propiedad tras 6 meses de impago
8 mayısta banka 6 aylığın ödenmemesi yüzünden mülkü satışa çıkarmış, ve ondan beri boş.
El estado me embargó el salario y...
Devlet maaşıma el koydu.
Entonces, el banco embargó la casa y se llevaron el auto.
Ve sonra, bilirsin, banka eve haciz koyar, ve karavan elden gider.
Supongo que me embargó la emoción porque tuvieron que ayudarme a salir del campo.
Zannediyorum birden duygu yüklemesi oldu. ... çünkü golf deliğinin oradan kalkmak için yardım ettiler.
Es que de pronto me embargó una pena increíblemente profunda...
Aniden içimi saran inanılmaz keder yüzünden ezildiğimi hissettim.
Me embargó la dicha.
Birden için neşe doldu da.
El banco embargó mi casa.
Banka evimi elimden alıyor.
La marca del rancho que tenía mi familia. Hasta que el banco lo embargó.
Ailemin banka hakkımı düşürene kadar sahip olduğu çiftliğin işareti.
Esta es la lista de pertenencias que su bufete embargó en la casa de la familia Tobin.
Tobinler'in evinden haczettiğiniz malların listesi.
El banco le embargó su BMW después de no pagar las letras hace ocho meses.
Sekiz ay önce, ödemelerini aksatınca, banka BMW'sini geri almış.
El banco embargó su casa en Bridgeport unos meses atrás, y no hay ninguna dirección de reenvío.
Banka birkaç ay önce Bridgeport'taki evine icra getirmiş başka ulaşım adresi de yok.
Le embargó el amor paternal.
Babalık duyguları kabarmıştır belki de.
Sin embargó, ella no gritó, ya que nadie intervino.
Buna rağmen hiç çığlık atmamış, hiç kimse araya girmemiş.
Sin embargó abandoné el hangar cinco minutos antes de que explotara la bomba.
Aslında, bomba patlamadan beş dakika önce hangardan ayrılmıştım.
Según los registros de bancarrotas, al padre, Harry, se la embargó el banco en 1984.
İflas kayıtlarına göre baba Harry çiftliği 1984 yılında bankaya kaybetmiş.
Estuvo allí siete años, la compró del banco que se la embargó a Amelia Porter, una famosa asesina del estado.
Evi bankadan almış ve 7 yıl orada yaşamış, banka da azılı katil Amelia Porter'ın eviyken el koymuş. O ismi hatırlıyorum.
El banco la embargó una semana antes de que muriera.
Banka, o ölmeden 1 hafta önce eve haciz koydu.
Un sentimiento genial de logro me embargó.
Başarmanın muhteşem duygusu her yanımı sardı.
Pero en ese momento, me embargó una negación completa y me dije que era muy absurda de considerar.
Ama o an için, tamamen inkara yöneldim ve kendime tahayyül etmenin bile saçma olacağını söyledim.
La policía embargó este lugar hace una semana.
Binaya bir hafta önce NYPD uyuşturucu baskınında ele geçirdi.
EE.UU. embargó a China.
ABD'nin Çin'e ambargosu var.
Borns embargó la casa cuando Ryan se les unió.
Ryan şirkete girdiğinde müşterek imza atmışlar.
Oh, y odiaba a nuestro abogado, el banco que embargó nuestra casa, la gente que la compró por la mitad de lo que pagamos por ella.
Avukatımızdan nefret ediyordu, evimize el koyan bankadan ve bizim ödediğimizin yarı fiyatına satın alan insanlardan.
El FBI embargó mi equipo.
FBI ekipmanımı ele geçirdi.
El Gobierno lo embargó.
Hükümet hacizliyor.
Es una cubierta y si no me crees, grabé conversaciones con Peter lannone Kurt Hueig y Myra Mawk y pueden atestiguar que ella embargó el archivo para proteger al esposo.
Üzerini örttü. Bana inanmıyorsan, Peter lannone ile olan konuşmaları kaydettim.