Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / испанский → турецкий / Fosa

Fosa перевод на турецкий

874 параллельный перевод
Se descubre una fosa con muchos restos en su propia villa. ¿ No hay ni una persona que quiera saber la verdad?
Kasabalarında kemik mezarlığı bulunmasına rağmen gerçeği öğrenmek isteyen hiç kimse yok.
¿ Esto es acerca de la fosa?
Kemik mezarlığı için mi geldiniz?
Cuando vine a hablar con usted sobre la fosa de huesos. en ese momento me puse así.
Kemik mezarlığı için görüştüğümüzde bu hastalığa yakalandım, değil mi?
Nadie en este pueblo volverá a hablar sobre esa fosa.
Evet. Kasaba halkı artık kemik mezarlığından bahsetmeyecek.
¿ Dicen que la Excelencia Choe les dijo que cubrieran la fosa?
Lord Choi mi o kemik mezarlığını doldurttu?
¿ Qué quiere decir con la fosa?
Kemik mezarlığı mı?
No hay dinero en la fosa.
Orada para yok.
por eso cavan la fosa en el medio del camino por donde la gente pasa todo el tiempo.
Bu yüzden mezarları yolun ortasına kazıyorlar insanların sürekli geçtiği yerlere. Karayipler'den sana neşeli bir karşılama.
Al comentarle a los pilotos de su viaje a Varsovia, Siletsky cavó su propia fosa.
Siletsky, o pilotlara Varşova gezisini anlattığı an kendi ipini de çekmiş oldu.
La fosa está bien abierta para ellos.
Mezar, ağzını onlar için açıyor.
Y esto es una fosa de cal, donde enterraban a centenares de hombres... mujeres y niños con vida.
Ve bir ölüm odası. Yüzlerce kadın, erkek, çocuk canlı gömülüyor.
¿ No te dije que la fosa debe ser de 2,5 x 0,75 metros?
2 x 1,5 x 0,5 metre olacak demedim mi?
"Daniel en la fosa de los leones", por ejemplo.
"Daniel'i aslan çukuruna attılar" örneğin.
Estás cavando tu propia fosa.
Kendi mezarını kazıyorsun.
Conozco una vieja fosa.
Orada bildiğim eski bir çakıl ocağı var.
"Una vieja fosa, lo enterraré allí." Sentí escalofríos.
"Eski çakıl ocağı" ile ödümü patlattın kardeşim.
¡ Como lo pierdas irás a una fosa común!
Onu kaybedersen kimsesizler mezarlığını boylarsın.
Mire, Tiger... si me entierran en una fosa común... me muero.
Dinle, Tiger, kimsesizler mezarlığına gömülecek olursam... Bu beni öldürür.
La enterrarán en una fosa común.
Sabah kimsesizler mezarlığına gömülmüş olur.
Estás cavando una gran fosa y nos vas a meter a todos dentro.
Büyük bir çukur kazıp, hepimizi onun içine itiyorsun.
Hay una fosa que cavar aún.
Mezar kazılacak duruyor hala.
Estando Curt fuera, también cavarás la fosa.
Curt gittiği için mezarıda sen kazacaksın.
Te vas a quedar hasta que cave la fosa.
Ben mezarı kazana kadar kalıyorsun.
¿ Has terminado la fosa?
Mezarın işini bitirdin mi?
Le encontré en la fosa séptica.
Onu kalıntıların arasında buldum.
Podría caer en la fosa negra del Hades y salir con los brazos llenos de luz del sol.
Hades'in kara cukuruna bile düssen kollarin günes dolu olarak cikarsin.
Vacié todo en la fosa.
Herşeyi gidere boşalttım.
- ¡ Esto es una fosa común!
- Bu ortak mezardır.
El gigantismo puede resultar de un lóbulo hiper activo de la fosa pituitaria, como usted sabe.
Devleşme bildiğin gibi hipofiz çukurunun ön lobundaki aşırı tepkiden dolayı oluşabilir.
Irá a la fosa común, Dr. Nosotros nos encargaremos.
Fukara mezarlığına gömülür doktor, ama cenazeyi düzenleriz.
Fuera hay un tipo cavando una fosa.
Dışarıda mezar kazan bir adam var.
Cava una buena fosa, abuelo, a ella le gustará estar cómoda.
Mezarı daha büyük kaz dede, kadın rahat etmek ister.
Es el punto medio entre la luz y la sombra,... entre la ciencia y la superstición. y yace entre la fosa de los temores del hombre... y la cima de su conocimiento.
Işıkla gölgenin ve bilimle batıl inancın kesişme noktasıdır ve insanın korkularının dipsiz kuyusuyla, bilgisinin zirvesinin arasında bulunur.
Un hombre fantástico en abrigo negro que puede ayudar a un hombre... a salir de una fosa,... o a otro hombre a caer en una.
Bir adama dipsiz bir kuyudan çıkmasında ya da bir diğerine, oraya düşmemesinde yardım edebilen siyah frak giymiş, ufak tefek, garip bir adam.
Aguantaremos la presión de la fosa de las Mariana.
Mariana Çukurunun basıncına dayanabiliriz.
¿ Llevarlas a una fosa y dispararles?
Hepsini bir hendeğe doldurup vuracak mıyım?
Se abrieron paso por la fosa lenticular.
Lens deliklerini kırmışlar.
Mona, espero no haberme cavado mi propia fosa.
Mona, umarım şu yemekten dolayı zehirlenmemişimdir.
Más de ellos para la fosa.
Çukur için biraz daha yakacak.
Se alimentan de los más débiles y los abandonan para la fosa.
Zayıflarla beslenip, çukura atmam için terk ediyorlar.
Las calles desbordan de cadáveres que lanzan a esa terrible fosa.
Sokaklar, ölü bedenleri lanet olası çukura atacak olan kamyonlarla dolu.
Suponer que alguno de vosotros sólo tuviera una oveja. Si se le cae a una fosa en sabath, ¿ acaso no irá a sacarla?
Hanginizin bir koyunu olur da Şabat günü çukura düşse onu tutup çıkarmaz?
Hemos cavado una fosa detrás del granero.
Ahırın arkasına bir mezar kazdık.
"Los fundidores mismos deben cavar la fosa de fundición".
"Dökümcüler kalıp çukurunu kendileri kazmalı."
Piense que el pobre murió y acabó en una fosa común como un perro.
Bir düşünün. Zavallı öldüğünde çöplüğün tekine atılmış, sanki bir köpek gibi.
Cuando cave la fosa, ¿ vendrás a leer algo?
Ben çukuru kazdıktan sonra sen kitabı okur musun?
Arrójenlo al fuego, en una fosa profunda. Así no puede volver a levantarse.
Başlarına ateşler sal... çukurlara düşsünler... asla çıkamasınlar.
Vamos, llenen la fosa.
- Pekala, gömün şunu. - İşte böyle. Devam edin.
Nos la comemos. Si después se siente mal... abrimos una fosa y vomita.
Onu yeriz sonra kendinizi suçlu hissederseniz bir mezar kazarız, onu oraya kusarsınız.
Pero si quieres una fosa y una cruz con tu nombre... dime cómo te llamas.
Ölmek isteyen birine yapılacak son iyilik üzerinde isminin yazdığı bir haç vermektir. - Bana ismini söylersen senindir.
Quédate donde estás si no quieres que te metan en la fosa en dos pedazos.
- Olduğun yerde kal tabii iki parça olmak istemiyorsan.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]