Translate.vc / испанский → турецкий / Hali
Hali перевод на турецкий
4,267 параллельный перевод
La última de él vivo.
Onun son canlı hali.
Multiplícalo por tres vendas.
Üç kemerle çarpılmış hali.
Si, pero al final sentí como si estuviese esperando que pasase algo y solo fuesen las tonterías de tu cabeza cuando intentas pasar el rato.
Daha çok bir yerde sıra beklerken akla gelen her türlü saçmalığın yazıya dökülmüş hali gibiydi.
Estoy muy seguro De que siempre es algo gigante.
Hali hazırda çok tuttuğundan eminim.
Verá, solo fingimos preocuparnos por otros porque nos dicen que esa es la condición humana.
Anlayacağın, sadece başkaları hakkında önemsiyor görünüyoruz..... çünkü bize bunun insanlık hali olduğu söylendi.
Bastante golpeado también.
Fena hırpalanmış bir hali vardı.
Un ajuste de cuentas del mundo, Sr. Collier.
- Yeni dünyanın hali, Bay Collier.
Eso no es diferente a Nick Rinaldi, es solo más dinero y zapatos más limpios.
Bu yaptığımız Nick Rinaldi'nin daha pahalı ve temiz ayakkabılı hali.
¿ Qué pasa con Travis?
Travis'in hali ne öyle?
¿ Qué pasa con la chica de las tetas grandes de ahí fuera saltando a la comba, con las tetas moviéndose?
Dışarı da ip atlayan o koca memeli kızın hali ne öyle?
Aunque la casa no estaría libre de plagas mucho tiempo.
Ama evin böceksiz hali fazla sürmeyecekti.
Pero la alegría fue temporaria. NO DISPONIBLE TRAS LAS REJAS
Ama bu mutluluk hali geçiciydi.
"Pero siempre está de buen humor."
Ama bu her zaman en iyi ruh hali.
Parece una forma civilizada de viajar, ¿ no crees?
Seyahat etmenin medeni hali, sence de öyle değil mi?
Es solo chocolate con colorante alimentario, idiota.
O dediğin çikolatanın gıda boyalı hali, seni moron.
No. Es el Rodney de siempre.
Rodney'nin doğal hali bu.
De qué humor estás, si vas a drogarte o no, si vas a trabajar como un adulto o vas a tener una pataleta.
Nasıl bir ruh hali içindeysen kafayı bulsan da, temiz olsan da bir yetişkin gibi çalışsan da ya da öfke nöbeti geçirsen de.
Interpreto a Gretchen Vanderhausen, una sexy Presidente de 20 y tantos.
Gretchen Vanderhausen'ı oynayacağım başkanın en seksi 20 hali.
Esto es una especie de Scotch.
Bu, viskinin üzerinde oynanmış hali.
Exacto. Yo estaba estremecida porque nuestro grupo se estaba como alucinando en eso yo estaba como sorprendida por algunas maneras de como el grupo y yo estábamos siendo yhabía momentos en los que yo pensaba :
Grubumuzun girdiği bu yoğunlaşma hali beni çok şaşırtmıştı ve grubumuzun içine... girdiği bu halin bazı yönleri tüylerimi diken diken etmişti ve sonra şunu düşündüğüm anlar oldu ;
Noventa y nueve por ciento de toda la información disponible al público sobre éste tema es desinformación bien construida diseñada para asustar a la gente para apoyar la siguiente fase en una guerra global.
Bu konuda, halka açık tüm bilginin % 99'u küresel savaş hali için bir sonraki aşamayı desteklemek üzere insanları korkutmak amacıyla düzenlenmiş ustalıkla tasarlanmış yanlış bilgidir.
Porque si fuera Escolta, sabes... no tendríamos que cambiar el nombre del bebé...
- Özel korunmaya. Çünkü tanık korunmaya alınırsam bebeğin hali hazırda bir ismi olmadığı için değiştirmemiz de gerekmezdi.
El mundo aparenta ser el mismo que hace 10 años pero por debajo de todo se ha vuelto realmente extraño.
Dünya aynı 10 yıl önceki hali gibi görünüyor ama onun altında çok garip oluyor.
Pero el humor de Elvis ha cambiado.
Ama Elvis'in ruh hali değişmiş.
¿ Qué significa esa cara?
Doğru. Peki, yüzünün hali ne?
No ha podido escaparse.
Kaçıp gidecek hali yok.
Bueno, tiene que ser algún tipo de jabón de carácter básico formado al verter algún hidróxido en el barril que disolvió las grasas de nuestra víctima, que es la forma de obtener jabón.
Görünüşe göre tuz bazlı bir hidroksitin varile dökülmüş hali, bu durum kurbanımızın yağını eritmiş, işte bu nasıl sabun olduğunu gösterir.
Incluso más encantadora en persona.
Güzelliğin vücut bulmuş hali!
Tiene náuseas le falta el aliento, sangre en la orina, enfermedad severa y muerte.
Mide bulantısı var, nefes darlığı idrarda kan, ciddi bir hastalık hali ve sonunda da ölüm.
Es su estado natural.
- Doğal hali böyle.
Sí, es mi cita favorita de Gandhi en código binario.
Evet, en sevdiğim Gandhi sözünün ikili kodla yazılmış hali.
Sé que parece exagerado, pero tienen que recordar que nuestros participantes están en un estado mental delicado.
Biraz uç görünüyor biliyorum ama unutmayın katılımcılarımız buraya hassas bir ruh hali ile geliyorlar.
Creo que el aire es así en la Dimensión X.
Sanırım X Boyutu'ndaki havanın normal hali bu.
¡ No es que se vaya a levantar y perseguirnos!
Kalkıp peşimizden gelecek hali yok ki!
No es la forma en que normalmente acaban muriendo los Marines, si se puede hablar de algo "normal".
Normalde denizciler böyle öldürülmez, öldürülmenin normal hali varsa, tabii!
Quiero decir, antes era inestable, pero me quedé impactada de lo perjudicado que está ahora.
Geçmişte de dengesizlikleri olmuştu ama şu anki hali beni bile şaşırtıyor.
En ambas escenas del crimen transita mucha gente.
İki olay mahalli de bir hali kalabalık yerlerde.
Tenía una coartada.
Hali hazırda bir görgü tanığı vardı.
- ¿ Está arreglado?
- Bu yapılmış hali mi?
¿ Podría averiguar cómo le va en el hospicio?
- Evet. Fakirhanede hali vakti nasıl öğrenebilir misin?
No creo que George se sienta como un rollito de primavera.
Bence George'un Rainbow Roll'a gidecek hali yok.
¿ Cuántos casos crees que voy a conseguir con un tío que se parece a Hitler en gordo?
Hitler'in şişman hali gibi görünen bir adamla kaç dava çözerim sence?
No están bombeando petróleo, no tienen reserva de efectivo, y ningún banco les prestaría.
Petrol çıkarmıyorlar, hali hazırda bir para kaynakları yok, ve hiçbir banka onlara yaklaşmaz bile.
¿ Ve? , ya va un paso por delante.
Görüyorsunuz, hali hazırda bir adım öndesiniz.
Es una queja elegante. Rezar.
Sızlanmanın gösterişli hali.
Oh, no, cariño, esa es una foto de Meg Ryan antes... antes de lo que quiera que sea que le pasara.
Hayır, tatlım, o Meg Ryan'ın fotoğrafı operasyonlarından önceki hali.
No hizo daño que ella ya tuviera bigote y un armario lleno de franelas.
Zaten hali hazırda bir bıyığı ve gardrop dolusu atleti vardı.
Traté de disuadirlo, pero parece que no quería que lo convenciera.
Telefon edip geçiştirmeye çalıştım ama geçiştirilmek istemez gibi bir hali vardı.
El estado de salud de las propiedades.
Arazi mülklerinin mevcut hali.
Parece que está flirteando.
Flört ediyormuş gibi bir hali var.
¿ Pero de seguro no podrá tragarse a ese bagre?
Ama o kedi balığını yutacak hali yok?