Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / испанский → турецкий / Hardison

Hardison перевод на турецкий

646 параллельный перевод
Está bien, soy Kate Hardison, Dirijo este hotel. ¿ Dirige este lugar?
Tamam, ben Kate Hardison, bu otelin işletmecisiyim.
- Kate Hardison me pidió que la llevara a casa.
Kate Hardison benden, onu evine götürmemi istedi.
Éste es mi padre, Walt Hardison.
Bu benim babam, Walt Hardison.
Tienes buenos oídos, Sr. Hardison.
Haberler çabuk yayılıyor, Bay Hardison.
Jack, querido, ¿ te acuerdas del Sr. Hardison?
Jack, Bay Hardison'ı hatırlıyor musun canım?
Usted podra besar bien ahora sin esa tos en el cielo Sra. Hardison seré tan feliz He sufrido mucho tiempo
Yukarda o öksürükten kurtulacaksınız Bayan Hardison. Buna çok sevinirim. Bunu o kadar uzun zaman çektim ki.
Kadeem Hardison, C.T. Howell y yo solíamos sentarnos en la mesa de Hef rodeados de Playmates.
Ben, Kadeem Hardison ve CT Howell Hef'in masasında oturuyorduk. Etrafımız Playmate'ler ile doluydu.
A mí me gusta emplear el método Kadeem Hardison.
Kadeem Hardison metodunu anlatmak istiyorum.
Si es "¿ quién es Kadeem Hardison?" o "¿ cómo pedimos a alguien una cita?" bajen sus manos.
"Kadeem Hardison kim" ya da "çıkma nasıl teklif edilir" ise ellerinizi indirin.
¿ Qué está pasando? Eliot nos ha encontrado un cliente, pero Hardison no cree que sea un cliente. No es un cliente.
Madeninde kıymetli bir şey olduğuna ikna edeceğiz ardından madeni çıkarma yöntemini satacağız sonra da tüm parasını alacağız.
Hardison, hay una mujer dirigiendo el espectáculo.
Tamam.
Oye, es solo que no planeamos que los clientes comprasen otros productos mientras estábamos allí.
Hardison. Orada mısınız? Kimse yok mu?
Este bloqueo está actuando como un ancla. Si sólo abriera la puerta...
Hardison, sınıfla paylaşmak istediğin bir şey mi var?
De acuerdo, Elliot lleva a Dodgson de vuelta a casa.
Bir de Hardison var.
¿ Elliot? Quiero que despejes la zona y que uses a Hardison como carnada.
Eliot senden Hardison'u yem olarak kullanarak onları temizlemeni istiyorum.
Hardison, están en la escalera.
Hardison, neredeyse geldiler.
Hardison muere en el plan M.
M planında Hardison ölüyor.
¡ Ve, Hardison, ve!
Git, Hardison, Git!
¿ Hardison?
Hardison?
- ¿ Por qué no le dices a Hardison?
- Neden Hardison'a sormuyorsun?
Eliot, Hardison
Eliot, Hardison.
- Hardison -
- Hardison.
¿ Ves esto, Hardison?
Bunu görüyor musun, Hardison?
Dale a Hardison lo que necesite.
Hardison'a ihtiyacı olan her şeyi ver.
Bueno, tengo que decir que se ve bastante bien, Hardison.
Şey, söylemem gerek, bayağı iyi görünüyor, Hardison.
Bien, Hardison.
Tamam, hardison,
La única manera de distinguirlos es por los logotipos. Así que Hardison falsificó un par de ellos esta mañana.
Bunları bir birinden ayırmanın tek yolu eğitici logolarıdır, yani Hardison bu sabah onlardan bir kaç tanesinin sahtesini yaptı.
Hardison, muéstrame lo que estás viendo.
Hardison, neye baktığını göster.
¿ Te escondiste en el maletero de Hardison toda la semana para hacerlo?
Her hafta Hardison'un hattını kesip saklamak zorunda mıydın?
- No seas idiota, Hardison.
- Aptallık yapma Hardison.
Hardison me envió la dirección. Ahora mismo voy de camino.
Hardison bana adresi söyledi, neredeyse geldim.
- Hardison, Parker, y Eliot...
- Hardison, Parker, ve Eliott...
Hardison, llámalos.
Hardison, ara onları.
Hardison. No puedo creer que gastaras tus ganancias en todo esto.
Payına düşen bütün parayı buna harcadığına inanamıyorum.
Hardison.
Hardison.
Parker, Hardison, hora de chequear su oficina.
Parker, Hardison, ofisine girmenin tam zamanı.
Vale, Hardison, Parker, seguridad cada diez minutos.
Hardison, Parker, güvenlik görevlisi her on dakikada çevreyi dolaşıyor.
Hardison, Hardison, ¿ qué... qué es ese billete del que están hablando?
Hardison, konuştukları poliçe de ne?
Hardison, ¿ qué conseguiste?
Hardison, neyin var?
Parker, Hardison, largense rápido, vuelvan a la oficina.
Parker, Hardison, virüsü bırak, ofise geri dönün.
Oye, ¿ qué teneis entre Hardison y tú?
Hey, ne yapıyorsun? Sen ve Hardison?
¿ Hardison, estamos listos?
Hardison, hazır mıyız?
¿ Hardison, oíste eso?
Hardison, hepsini duydun mu?
Hardison, necesitamos esos boletos.
Hardison o biletlere ihtiyacımız var.
Hardison, no necesito un boleto.
Hardison Benim bilete ihtiyacım yok.
- ¿ Hardison?
- Ve Hardison?
Hardison, ¿ dónde estás?
Hardison, nerdesin sen?
¿ Esto es por lo de la Conferencia en Omaha?
Bu Omaha'daki konferans yüzünden mi? Hardison?
Adelante. Vamos.
Hardison, kaydettiğimiz ses kayıtları duruyor mu?
Buen trabajo, Hardison.
Evet, ama burada yaklaşık yüz saatlik kayıt var.
Gran Hotel Miami ¿ Hardison, dónde estabas cuando hacías falta?
Hardison, bu karar alınırken sen neredeydin?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]