Translate.vc / испанский → турецкий / Harem
Harem перевод на турецкий
218 параллельный перевод
Pasen, señoras y señores.
Gelin, Harem Gecelerini görün çocuklar.
Esto es la cárcel, no un harén.
Burası hapishane, harem değil.
Si usted lo dice.
Üstelik harem mantığı yüzünden diğer kadınları da bu duruma üzülmüyor.
Eso es un harén.
Harem mi kurmuş?
– Fue usted, guardián del harem.
Sizdiniz, Harem'in gardiyanı.
Tenía muchos enemigos secretos... entre ellos... su hermano mayor... el violento y cruel Kamar-Al-Zaman... que nació como esclavo del harén...
Ve bunların içinde, hiç azımsanamayacak bir tanesi, Harem'deki bir köleden doğan ve bu yüzden tahta çıkışı engellenen hırslı ve zalim ağabeyi Kamar El-Zaman idi. "
Ningún hombre, ni califa ni visir, puede entrar al harem.
Halife ve Vezir dışında hiçbir erkek hareme giremez.
Cuando crezca, también quiero ser guarda del harem del Califa.
Düşündüm de, büyüdüğümde, belki ben de Halife'nin hareminde muhafız olabilirim.
¿ Ocurrió eso realmente, guardián del harem?
Bu hikaye gerçek mi, Ey haremin muhafızı?
Abdullah, serías el favorito de cualquier harem.
Abdullah her haremin gözdesi olursun.
¡ Las odaliscas, salid de ahí!
Harem kızları, şuraya geçin!
¡ Arrastrando a la odalisca!
Harem kızını sürükleyin!
"Muy buen oficio", y envió a su hija a regentar un harén de muchachas... como si la enviara a dirigir un pensionado de jovencitas.
"Bu iyi bir ticaret" der ve sanki kız okuluymuşçasına kızlarını harem işletmeye gönderirlerdi.
Aquí está, damas y caballeros, la Pequeña Egipto, Reina del Harén que bailó en la Exposición de Colombia en Chicago en 1893.
İşte burada bayanlar baylar. Küçük Mısır, Harem Kraliçesi... 1893'te Chicago'da Colombian Exposition'da dans etmiştir.
Los derechos de patente le reportaron unos buenos ingresos fijos, suficientes para cubrir las pérdidas en las carreras y con las mujeres, a las que solía cortejar en un yate llamado Harén,
Bu kavramın telif hakları ona iyi bir gelir getirdi, at yarışı kayıplarını karşılayabiliyordu ve kadınlar, kadınların çoğu Harem adlı teknede kalıyorlardı.
Murió misteriosamente a la edad de 91 años a bordo de un yate, el Harén III,
91 yaşındayken, Harem lll adlı bir teknede gizemli bir şekilde öldü.
El contrato de matrimonio prohíbe un harén.
Evlilik akdi harem kurmayı kesinlikle yasaklıyor.
Y no en ser el basurero, el eunuco del harén.
Ama ben rezil bir adam oldum, harem ağası gibi.
Al fin tienes tu harén, ¡ Rey Salomón!
Sonunda bir harem kurdun, Hz. Süleyman.
- ¿ Quieres tener un harén?
- Sen de kendine ait bir harem istemezmisin?
- Por el olor, debe ser el harén.
- Kokuya bakılırsa, harem olmalı.
La i le consultará más tarde.
- Ne harem ama.
Nos ven como si fuéramos chicas de un harem de Saturno.
- Harem kızlarıymış gibi bakarak. - Yeter, Evie.
Esto lo perfeccionó Mezzo Morte, proveedor del harén del rey de Meknes.
- Şu Bay Mezzo Morte mukemmeldir, Kendisi Kral Meknes'in harem tedarikçisidir.
El harén superior es un paraíso.
- Üst harem bir cennettir.
Yo quería mostrarle los jardines, el harén superior, el paraíso...
Ben, sana bahçeleri göstermeyi istedim, üst harem, cennet...
Durante el reinado del emperador, Shumunshin-Shah el Tercero, en estas alturas, los arquitectos Imperiales habían construido un conjunto maravilloso, qué incluía un palacio, una mezquita, un harén con mil 200 lugares y muchos otros... deleites similares.
Yüce imparator Üçüncü Şumunşin Şah'ın hakimiyeti altında, bu tepelerde, İmparatorluk mimarisi gelişti birbiriyle fevkalade uyumlu, içinde bir saray, bir cami, 1200 yataklı bir harem, ve haz dolu pek çok şey daha bulunan...
Parece como si este tipo "Hasta luego" tuviera una especie de harem...
Görünüşe göre bu "toprağım" diyip duran herifin haremi falan varmış.
Cuando finalmente llegamos a estos lugares, Abdullah decidió irse al extranjero, y mataría a su harem, para que ningún hombre las tuviera,
Bu bölgeye ulaştığımızda, Abdullah burayı terk etmeye ve haremindekileri öldürmeye karar verdi. Böylece başka hiçbir erkek onlara sahip olamayacaktı.
He esperado que volviera Abdullah por su harem.
Abdullah'ın haremi için dönmesini bekledim.
- Escondida. Traer un harem aquí!
İçeriye bir haremi sokamazsın!
Camarera en el Harem Room Casino.
Harem Room Kumarhanesinde garsonluk yapıyordu.
¿ Quieres eunucos o qué?
Harem ağası mı yani?
Había una chica en el escenario que bailaba.
Sahnede bir kız harem dansı yapıyordu.
HAREM DE ESCLAVAS MUNDIALMENTE FAMOSAS
HAREM KÖLELERİ DÜNYACA ÜNLÜ KIZLAR
- Hago de una de las chicas del harem.
- Seksi harem kızını oynuyorum.
Soy la guardiana del harén del jeque Hakim.
Şeyhin harem sorumlusuyum.
¿ Un harén?
Harem mi?
¿ Eunuco?
Harem ağası!
Así que le dije a la mujer de Shah, cuando fui a arreglar el harem :
Şah'ın karılarına haremi düzeltmeye geldiğimi söyledim :
Y apuesto a que puedes conseguir un harem completo por unos cigarrillos.
Bahse varım bir paket sigara için bütün haremi getirirsin.
Porque incluso encerradas en su harem Hemos tenido ocasión de espiarle
Ama bu onun ölümcül hatası olacak! Çünkü onun hareminde veya... sefil ya da lüks gettolarımızda kapalıyken gardiyanımızı, patronumuzu gözetleyecek, gözlemleyecek zamanımız oldu.
¿ Alguna vez has pensado formar parte de un harem?
Hiç hareme katılmayı falan düşündün mü?
¿ El hombre de la casa o el eunuco?
Harem ağası mı? Hadım oğlanı mı?
Esto no es un burdel turco.
Nedir bu böyle? Harem dairesi mi?
Noches de Harem.
Harem Geceleri.
Que vigilaré las puertas de un harén con pañales, eso pasará.
Bebek bezi ile bir harem hapsinde beklerim, olacağı bu.
El incendio fue un terrible desastre y yo sabía que lo provocaron los eunucos para que yo no supiera lo que habían robado.
Harem ağaları, hırsızlıklarını öğrenmeyeyim diye burayı ateşe verdiler. Tüm hadımları Yasak Şehir'den atacağım.
Bueno, mañana, harem...
Yarın...
O como...
Ya da bir harem kızı gibi.
Nuestra sociedad es como un harem.
Toplumun haremden farkı yok!