Translate.vc / испанский → турецкий / Hasta
Hasta перевод на турецкий
256,542 параллельный перевод
No vas a ir a ninguna parte hasta que hables.
Konuşana kadar hiçbir yere gidemezsin.
Dispararé a la siguiente persona que pase por esa maldita puerta hasta que me lo digas.
Ben söyleyene kadar içeri ilk giren adamı vuracağım.
Me pregunto qué le ocurre a tu alma si te apuñalan hasta matarte en el patio de una cárcel.
Eğer kodeste bıçaklanırsan ruhuna ne olacağını merak ediyorum.
Sí, puede llenarlo hasta arriba, por favor.
Evet, içeceğimi yenile, lütfen.
Bueno, Gideon todavía está ahí afuera, y aunque lo derroté una vez, en realidad no sabemos lo que está tramando y no siento que pueda concentrarme en cualquier otra cosa hasta que realmente lidie con eso.
Gideon hala dışarda bir yerde... ve onu bir kez yenmiş olsam da... hala neyin peşinde olduğunu bilmiyoruz... ve bunu halledene kadar başka bir şeye... odaklanabileceğimi düşünmüyorum.
Y eso no va a suceder hasta que atraiga a Regina aquí y la destruya.
Ve ben Regina'yı buraya çekip... yok edene kadar böyle bir şey olmayacak.
El libro de hechizos de mamá nunca nos habría traído hasta aquí.
Annemin büyü kitabı bizi buraya yönlendirmiş olamaz.
Hasta que estés listo para eso...
Sen buna hazır olana kadar...
¿ Cuánto tiempo va a pasar hasta que tenga un descuido, Philip?
Ağzından kaçırması ne kadar sürer Philip?
Hasta luego.
Görüşürüz.
¿ Hasta ahora cuántas plagas les habéis entregado?
Şimdiye kadar kaç böcek teslim edildi?
Puede quedarse en una celda hasta que nos dé lo que queremos.
Gerekeni söyleyene dek hücrede bekleyebilirsin.
Es decir, si estuviera enfermo nos lo diría, ¿ verdad?
Hasta olsaydı bize söylerdi, değil mi?
¿ Estás enfermo?
- Hasta mısın?
No te quedes despierta hasta muy tarde.
- Çok geç saate kalma.
Disparaban a la gente, se les hacía trabajar hasta la muerte en los campamentos.
İnsanlar vurularak öldürülüyordu kamplarda ölesiye çalıştırılıyordu.
¿ Podéis seguir un poco más con Stobert y Kemp... hasta que la Central sepa con certeza que las muestras de trigo que obtuvisteis son lo que ellos esperaban?
Stobert ve Kemp işini biraz daha sürdürebilir misiniz? Merkez, aldığınız buğday örneklerinin aradıkları şey olduğuna emin olana kadar.
No hago nada allí hasta que sepamos algo de la Central respecto a las muestras.
Merkez'den örnekle ilgili haber alana kadar yapacak bir şey yok orada.
No... no podré ir hasta dentro de dos o tres semanas.
İki ya da üç hafta daha uğrayamayacağım.
Estoy hasta arriba ahora mismo y...
Başımı kaldıracak hâlim yok da...
Me imaginaba la cara de ese hombre cada vez que peleaba, y cuanto más lo hacía mejor me sentía, hasta que un día supe que nadie me iba a volver a hacer daño de ese modo.
Her vuruşumda o adamın yüzünü hayal ettim..... ve daha çok vurdukça daha iyi hissettim kendimi ta ki bir gün, başka kimsenin bana öyle zarar veremeyeceğini anlayana kadar.
Es un paseo de quince minutos desde su oficina hasta Armand's en Wisconsin.
Ofisinden Wisconsin'deki Armand yürüyerek on beş dakika.
Y ella sigue furiosa con Alexei por arrastrarlos hasta aquí... Hablaremos con Tuan.
Kendi de onları buraya getirdi diye Alexei'ye kızgın hâlâ, Tuan'la konuşuruz.
He esperado hasta las tres de la madrugada.
Gece üçe kadar bekledim.
El padre Victor ha vuelto a salir hasta muy tarde el pasado martes y miércoles.
Peder Victor geçen salı ve çarşamba, geç saatlere kadar dışarıdaydı yine.
¿ Has venido hasta aquí solo para...? No.
- Bunca yolu sırf bunu...
Está enfermo.
Çocuk hasta, çok hasta.
Siempre en vuelos diplomáticos de Aeroflot hasta el JFK.
Her seferinde JFK havaalanına diplomatik Aeroflot uçağıyla.
- Hasta luego.
- Ön koltuk benim!
Tienes que llevarla hasta que se marche. 5x12
O gidene kadar bunu takmaya devam etmen gerek. BEŞİNCİ SEZON - ON İKİNCİ BÖLÜM "DÜNYA KİLİSELER KOsNSEYİ"
No sé lo que tenéis pensado, pero yo no se lo diría a Henry hasta que estéis allí.
Ne düşündüğünüzü bilmiyorum ama yerinizde olsam, Henry'ye oraya varana kadar söylemezdim.
Al principio, hasta que aprendan ruso.
Başta, Rusçayı öğrenene kadar.
Le llevará mucho tiempo hasta que se desangre.
Kanamadan ölmesi uzun sürer.
No lo supimos hasta el año pasado.
Geçen seneye kadar haberimiz yoktu.
Mientras perseguía a Flynn por el tiempo, estarías trabajando en recuperar a mi hermana, ¿ y cómo va eso hasta ahora?
Ben zaman yolculuğu yapıp Flynn'i kovalarken, sen de kız kardeşimi geri getirmek için araştırma yapacaktın, o iş nasıl gidiyor bu arada?
Faltan 12 horas hasta que Claire se vaya a Milwaukee, ¿ sí?
Claire'in Milwaukee'ye gitmesine daha 12 saat var, tamam mı?
Atacar momentos clave en el tiempo, hasta que consigan lo que quieren, una realidad a su imagen.
Geçmişteki önemli anlara saldıracaklar, ta ki istediklerini alana kadar. Hayallerindeki gerçeğe ulaşana kadar.
Bueno, hasta ahora, he visto Columbus, Milwaukee,
Şimdiye kadar bir kaç kere Columbus,
Es que... es algo importante... No puedo regresar a casa hasta que pueda... demostrarle que se equivoca o... hasta que tenga buenas noticias.
Bu sadece... bütün her şey... iyi bir haber olmadan veya onun yanıldığını kanıtlamadan eve dönemem.
- No hasta dentro de un par de años.
- Bir kaç yıl geçmeden yapamazlar.
Conduje hasta su casa y golpeé su puerta.
Evine gittim ve kapısını çaldım.
" Pero ¿ y si te descompones?
" Ama ya hasta olursan?
Caguemos en el tapete, a veces tres veces por día, porque no puedo llegar al baño, papá igual nos cargará hasta la cama, y nos haremos mimos ".
Halıya sıçsa, bunu günde üç defa yapsa bile... "Tuvalete yetişemedim." Babacık hâlâ bizi kucağına alıp yatağımıza yerleştirip bize sarılacak.
Ella nadó desde Cuba hasta Florida, ciento setenta kilómetros, aguas abiertas, sin jaula contra tiburones.
Küba'dan Florida'ya, 1600 kilometre açık suda köpek balığı kafesi olmadan yüzdü.
Hasta los 25 años de edad, viví con la beca completa de una institución llamada
25 yaşına kadar bana tam burs verildi, kuruluşun adıysa
Hasta el mes que viene ".
Gelecek ay görüşürüz. "
Mi marido se subió el pantalón del pijama bien arriba, hasta la barbita.
Kocam, pijama donunu minik sakalına kadar çekti.
He pensado hasta en el último detalle.
En ufak detayına kadar düşündüm.
Eso es. No podía ni desayunar hasta que recogiera 100.
Aynen öyle. 100 tane toplamadan kahvaltı bile edemiyordum.
Gilfoyle, me dijiste que hasta tus bolas se reían, y los demás abandonaron la habitación.
Gilfoyle, bana taşaklarının kahkaha attığını söyledin. Ardından da herkes odadan gitmişti.
Así que hasta que estemos en quiebra, esta es tu vida.
Yani, sıçıp batırıp, beş parasız kalana kadar, hayatın böyle.