Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / испанский → турецкий / Llegúe

Llegúe перевод на турецкий

24,839 параллельный перевод
Lo siento, llegué tarde.
Geç kaldığım için özür dilerim.
Pero mi cápsula fue desviada de su curso y para cuando llegué aquí, mi primo ya había crecido y se había convertido en Superman.
Ama benim kapsülüm rotadan çıktı ve ben buraya gelene kadar kuzenim büyüyüp Superman olmuş.
Pero mi vaina fue noqueado fuera de curso y para cuando llegué aquí, mi primo ya había crecido y convertirse en Superman.
Ama kapsülüm rotasından saptı ve Dünya'ya vardığımda kuzenim çoktan büyümüştü ve Superman olmuştu.
También llegué por causa Quería personalmente gracias al Director Henshaw por el increíble trabajo que ha estado haciendo para mantener a nuestra nación, este planeta, seguro.
Ayrıca ulusumuzu ve gezegenimizi korumak için ortaya koyduğu mükemmel işler nedeniyle Direktör Henshaw'a teşekkür etmek için geldim.
No los he visto en 16 años y cuando llegué ahí, me estaban esperando.
Ama oraya vardığımda beni bekliyorlardı.
Pero mi nave se desvió de rumbo y para cuando llegué aquí, mi primo ya había crecido y se había convertido en Superman.
Ama kapsülüm rotasından saptı ve Dünya'ya vardığımda kuzenim çoktan büyümüştü ve Superman olmuştu.
Para que conste, llegué primero.
Önce ben geldim.
Oye, dile que espero que llegue a casa.
- Eve sağ salim ulaşmasını dilediğimi söyle.
Pero mi nave se desvió de la ruta y cuando llegué aquí, mi primo ya había crecido y se había convertido en Superman.
Ama kapsülüm rotasından saptı ve Dünya'ya vardığımda kuzenim çoktan büyümüştü ve Superman olmuştu.
Cuando llegué a este planeta, me sentía sola y triste.
Myriad'ın etkisi altındayken, görüyordum, duyuyordum ama sanki kendime tamamen yabancı biri gibiydim.
Mis órdenes son inspeccionar la carga por contrabando y retener estos navíos hasta que el teniente llegue.
Aldığım emirlere göre kaçak malzeme olup olmadığına bakmalı ve teğmen gelinceye kadar bu gemileri göz altında tutmalıyım.
No podemos dejar que Baylor llegue a la frontera.
Biz Baylor sınırına izin veremeyiz.
Cuando llegué aquí esta noche, no sabía qué esperar.
Buraya gelmeden önce neyle karşılaşacağımı bilmiyordum.
Llegué a casa y encontré a Chad de esta manera.
Eve geldiğimde Chad'ı böyle buldum.
Estaba así cuando llegué.
Eve geldiğimde böyleydi.
Es solo un día o algo así antes de que llegue el dinero, ¿ no es correcto?
Paranın gelmesine sadece birkaç gün var, doğru mu?
- Nunca llegué tan lejos.
- O kadar uzun süre görevde kalmadım.
No había nadie en casa cuando llegué y la cama parecía tan cómoda, que me volví Ricitos de Oro y ¡ tú debes de ser Reagan!
Eve geldiğimde kimse yoktu ve yatak o kadar güzel görünüyordu ki, ayı ailesinin evine giden küçük kıza döndüm, sen Reagan olmalısın!
Elaine, creía que necesitaba hacer nuevos amigos, y así fue como llegué aquí, pero resulta que todo lo que necesitaba era a Max.
Elaine, yeni arkadaşlar edinmem gerektiğini düşünmüştüm. Ve bu yüzden buradaydım ama işler değişti tek ihtiyacım olan Max'miş.
'Gran theft auto'está basado en cómo llegué a Nueva York.
Grand Theft Auto benim New York'a nasıl geldiğimi anlatıyor
Escribe tu número en mi teléfono y te daré una llamada cuando llegue.
Numaranı telefonuma yaz, bende gelince seni arayayım.
Bueno, eso nos da alrededor de 23 minutos desde que salte de la cama hasta el momento en que llegue al laboratorio y luego nos patee nuestros culos.
Öyleyse o yataktan çıkıp laboratuvara gelip kıçımızda ayağını kırana kadar 23 dakikamız olacak.
Está bien, chicos, tenemos... ocho minutos antes de que llegue Maggie.
Evet arkadaşlar... Maggie gelmeden önce 8 dakikamız var.
¿ Te importa si me siento hasta que tu madre llegue?
Annen gelene kadar seninle otursam olur mu?
Entonces, escríbeme tu número en mi teléfono y te voy a dar una llamada cuando llegue.
Öyleyse numaranı telefonuma yaz bende gelince sana haber vereyim.
Corrí tan rápido como pude, y escuché los gritos... pero llegué demasiado tarde.
Koşabildiğim kadar hızlı koştum ve sonra çığlıkları duydum ama geç kalmıştım.
Es verdad, y cuando llegue aquí, que todo el mundo esté tranquilo, ¿ vale?
Bu doğru, ama buraya geldiğinde herkes sakin olacak, tamam mı?
Cuando llegue el momento... no quiero que te lo pienses dos veces.
Vakti geldiğinde tereddüt etmeni istemiyorum.
Irme como llegué.
Doğduğum gibi öleceğim.
Y espero que llegue a conocerla mejor.
Ve umarım onu daha çok tanırım.
No se puede mover ni tocar nada hasta que llegue el forense.
İncelemeler bitene kadar buradaki hiçbir şeye dokunulmayacak.
Me adelanté, llegué antes aquí.
Erken varıp ilk gelen ben oldum.
No hay manera de que ese cohete llegue a su destino.
O roketin hedefine ulaşması mümkün değil.
Anoche, cuando llegué y vi a Heather Pinkney, ¿ sabes lo que hice?
Bu gece geldiğimde Heather Pinkney'i gördüm ve ne yaptım biliyor musun?
Y cuando llegué a casa, creía que me estaba dando un ataque al corazón, de verdad.
Eve gelene kadar tam anlamıyla kalp krizi geçirdiğimi sandım.
Cuando llegué a casa, Clemmie aullaba como un animal herido.
Eve geldiğimde Clemmie... yaralı bir hayvan gibi kükrüyordu.
Y cuando llegue el chico adecuado para esta cara y diga... "Cásate conmigo Saru". Voy a decir "Sí, por favor".
Ve benim için uygun biri gelip yüzüme karşı "Evlen benimle Saru" dediğinde ona "Zevkle" diyeceğim.
Llegué tarde.
Geciktim.
Un día llegué a casa y ya no estabas.
Bir gün eve geldim ve sen gitmiştin.
La traeremos apenas llegue.
Buraya ulaşır ulaşmaz getireceğiz.
Cuando la primavera llegue, tu árbol estará...
Bahar geldiğinde, ağacın...
¿ Cómo llegué a un tumor cerebral en la parte superior de todo lo demás?
Her şeyin üstüne bir de beyin tümörüm var.
Llegué a esta conclusión.
Sonra düşündüm.
Hey, tal vez deberíamos esperar Marcus hasta que llegue.
Marcus buraya gelene kadar beklesek iyi olur.
Podemos ir a la tienda de computadoras y volver antes de que llegue a casa.
Onun arabasını alıp bilgisayarcıya gider ve o eve dönmeden geliriz.
Vale, quédate tranquila hasta que llegue.
Tamam ben gelene kadar kıpırdama.
No creo que le haya dicho por qué llegué tarde al baile de la coronación.
Sanıyorum size neden taç giyme törenine geç kaldığımı hiç anlatmadım.
Nunca llegué a decirle adiós.
Veda etme şansım olmamıştı.
Cariño, ya llegué.
Tatlım, ben geldim.
Mantén el café caliente hasta que otro homicidio llegue a ti.
Başka bir cinayet davası gelene kadar kahveyi taze tut.
Si cuelga antes de que llegue a cero, Vamos a suponer que es verdad.
Sıfıra gelmeden telefonu kapatırsanız doğruluğunu kabul edeceğim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]