Translate.vc / испанский → турецкий / Lást
Lást перевод на турецкий
16,347 параллельный перевод
Uh, de los dos de nosotros, Soy el cirujano más experimentado,
İkimizi karşılaştırırsak ben daha deneyimli bir cerrahım.
Tres días después de haberle conocido, me puso en una camioneta, me besó la frente y me envió a una mejor vida... pero no sin antes darme esto.
Onunla karşılaştıktan üç gün sonra beni bir cipe bindirdi alnımdan öptü ve daha iyi bir hayata yolladı... ama önce bana bunu verdi.
Rocket corporal con Papo, Flex Flow con Nat, y Ataque Ab con Abby,
Papo'yla Vücut Roketi Nat'le Esnek Akış ve Abby'le Karın Kası Sıkılaştırma.
Probablemente consiguió el pelo atrapado En la máquina crisis ab nuevo.
Kesin yine karın sıkılaştırma aletine saçını kaptırmıştır.
Esa máquina maldita crisis.
Şu aptal sıkılaştırma aleti.
Nos encontramos en Noonan.
- Noonan'da karşılaştık.
La referencia cruzada entre las fotos de los manifestantes y la lista de vigilancia... nada hasta ahora. Yo tampoco.
Protestocuların fotoğraflarıyla nöbet çizelgesini karşılaştırıyorum.
No se compara a la de ningún otro planeta.
Diğer gezegenlerle karşılaştırırsak tabi.
La última vez que nos cruzamos intentó matar a un testigo y nos tiró una granada.
Geçen karşılaştığımızda bir tanığı öldürmeye kalkıp üzerimize el bombası attın.
Solo comparamos el ADN con el de las víctimas.
Sadece maktullerin DNA'sıyla karşılaştırma yapıldı.
Se margina fácilmente.
Ona yabancılaştı diyelim.
Supongo que no tendrá que elegir entre alienar a los sindicatos o los intereses comerciales, tampoco.
Sendikaları yabancılaştırma ve iş çıkarları arasında seçim yapmak isteyeceğini sanmıyorum
Ninguno de los número que tenía Bob de Jake han servido, así que he cruzado referencias de los mensajes de texto enviados por los números anteriores de Jake y zas.
Bob'un verdiği hiçbir numara kullanılmıyor ben de Jake'in eski numaralarından gönderdiği mesajları karşılaştırdım.
Hey, me alegro de que el tipo de beviamoci arriba y no a la niña triste rodeado de envases vacíos de helado
İyi ki acı verici bir durumla karşılaştığında içenlerdensin... -... üzgün olduğunda dondurmayı kaşıklayanlardan değil.
De todos modos, hice una comparación de esas llaves que tiraron al océano, y fui capaz de averiguar los tipos.
Her neyse. Okyanusa atılan anahtarların karşılaştırmasını yaptım ve türlerini çözmeyi başardım.
Vamos a recoger muestras de ADN tanto de Tim y Otto Comparar para los marcadores de la familia, pero... tal vez usted nos puede dar una ventaja inicial.
Bu Tim hem örnekleri olacak DNA toplayan Otto karşılaştırmak Aile belirteçleri için ama... Belki bize bir başlangıç verebilir.
Así que, hemos cruzado referencias de miembros importantes con actos de espionaje industrial cometido contra sus ex-empresas.
Önemli üyeleriyle, eski şirketlerinde bilgi casusluğu yapmış olan kişiler listesini karşılaştırdık.
Me topé con mi ex esta mañana. Vibramos.
Kusura bakma, sabah eski sevgilimle karşılaştık.
Anteriormente en The Last Man on Earth...
Dünya'daki Son Adam Önceki bölümlerde...
Solo vi en dos ocasiones.
Onlarla yalnızca iki kez karşılaştım.
Permanecer indiferente a los desafíos a que nos enfrentamos... es indefendible.
" Karşılaştığımız zorluklara ilgisiz kalmamız bağışlanamaz.
Después de toda la debacle de UVA, mi editor me dijo que necesitaba una triple fuente para todo y ahí fue cuando me topé con este patrón.
UVA tartışmasından sonra editörum her bilgi için uç kaynak istedi ve o zaman bu kalıpla karşılaştım.
Coteja eso con tu lista.
- Bunları listenle karşılaştır.
Cruzando datos.
- Karşılaştırıyorum.
Aún no he descubierto si Terrence... tenía más relación con alguna de ellas.
Terrence'in onlarla alakası olup olmadığını bulamadım. Numaraları karşılaştıracağım.
Amable reportero confrontado por un gran oso.
Kibar gazateci bir ayı ile karşılaştı.
Sí, estoy seguro de que te he visto antes.
Evet, eminim ki daha önce karşılaştık.
García, coteja el perfil con la base de datos de la Patrulla de carreteras.
Garcia, profili otoyol seri katilleri veritabanıyla karşılaştır.
Castle 8x07 "La última seducción" Este sitio es mucho mejor que el otro apartamento de Scott.
S08E07 The Last Seduction - Son Tavlama Oh!
Vi a ustedes en ese techo, cuando la sombra que cruzó.
Çatıda gölgeyle karşılaştığınızdaki halinizi gördüm.
Anteriormente en The Last Man On Earth.
Dünya'daki Son Adam Önceki bölümlerde...
Tipo y dos unidades del mismo tipo.
Kan gruplaması ve çapraz karşılaştırma yapın.
Oxigeno, tipo, y coagulación.
Oksijen, kan gruplaması, çaprazlıkar ve pıhtılaştırıcılar.
Pero la disciplina de un soldado no se compara con la de un Jedi.
Çünkü bir askerin disiplini bir Jedi'ın disipliniyle karşılaştırılamaz.
¿ Por qué nos encontramos de nuevo?
Neden tekrar karşılaştıysak...
Cuando A y B, quienes no se conocían, se encuentran... una intersección es creada entre las dos personas.
Birbirinden bihaber olan A ve B kişisi karşılaştığında bu ikisinin hayatları bir noktada kesişmiş olur.
El... Estaban comparando tu corte de pelo...
Saçındaki değişimi karşılaştırıyorlardı.
El piloto que conoció era parte de un plan más amplio para recuperar la tecnología avanzada y el patrimonio cultural antes de que se perdiera para siempre.
Karşılaştığınız pilot tamamen yok olmadan gelişmiş teknoloji ve kültürel mirasın korunması adına kurulan büyük bir planın parçasıydı.
Lleva un diario de cada incidente de discriminación por edad que encuentres.
Karşılaştığın her ayrımcılık olayı için günlük tut.
Anteriormente en The Last Man On Earth...
The Last Man on Earth'de önceki bölümlerde...
Sé que no se parece a lo que tú perdiste, pero... vas a sobrevivir esto.
Bu senin kaybınla karşılaştırılamaz ama bunun üstesinden geleceksin.
Excepto por estos años de amistad, ¿ su marido o el entrenador conocían a un tipo llamado Chester Johnson?
Tüm bu dost kaldığı yıllarda kocanız ver koç Chester Johnson adında biriyle karşılaştı mı?
Lucifer fue el mayor monstruo jamás desatado, hasta que tú y yo desatamos a uno mucho peor.
Lucifer karşılaştığımız en büyük yaratıktı ta ki sen ve ben daha kötüsünü ortaya çıkarana kadar.
¡ Me encontré con nuestro nuevo novato aquí!
Bizim çömez ile burada karşılaştık demek!
Estoy realmente feliz de haberte conocido en esta vida.
Bu hayatta seninle karşılaştığım için çok mutluyum.
Hace dos años, ella era una recta "A" de los estudiantes, doble especialización en Inglés y un borrador lit.
İki sene önce, okulun birincisi İngilizce ve Karşılaştırmalı Edebiyat üzerine çift ana dal okuyordu.
Es confuso, porque normalmente cuando tengo un problema, lo que tengo que hacer es centrarme en las variables.
Bu kafa karıştırıcı. Çünkü normalde bir sorunla karşılaştığımda değişkenlere odaklanırım.
Entonces Catherine se abalanzó sobre Sinclair aquí.
Catherine burada Sinclair'le karşılaştı.
Estamos cotejando el ADN de Philip con el de la muestra que encontramos en la escena del crimen, y si coincide, Sinclair retirará los cargos contra vosotros.
Philip'in DNA'sını suç mahallinde bulduğumuz örnekle karşılaştırıyoruz ve eğer uyuşursa Sinclair size karşı olan suçlamaları düşürecek.
15 años parecen un gran acuerdo en comparación.
Bununla karşılaştırıldığında 15 yıl harika bir anlaşma gibi görünüyor.
Anteriormente en The Last Man On Earth... Serán cinco semanas en aislamiento.
The Last Man on Earth'de önceki bölümlerde... 5 haftalık hücre hapsi.