Translate.vc / испанский → турецкий / Marcó
Marcó перевод на турецкий
742 параллельный перевод
Cuando el nombre de su siguiente víctima estuvo escrito en el reloj de cristal, se marcó su muerte.
Kum saatine sıradaki kurbanın adı yazıIdığında bu onun ölümüne karar verildiğinin işaretiydi.
Porque seguimos el camino que nos marcó Lenin.
Bizler Lenin'in yolundan gidiyoruz.
Mi camino me lo marcó mi padre cuando yo era un chaval.
Benim yolumu babam çizdi.
Sí, y el califa los marcó a fuego y les cortó la lengua.
İntikam olarak da Halife, onları damgalayıp dillerini kesti. Toplumdan dışlanmalarını sağladı.
Y mira, hasta marcó todo esto con tus iniciales.
Bak, baş harflerini bile işlemiş : R.L.
Al libro que vi en la biblioteca, el inspector lo marcó como "perfecto", en marzo.
Kütüphanede gördüğüm kitap, Mart ayı teftişinde "Eksiksiz" olarak etiketlenmiş.
" Y ese 14 de agosto de 1865, se escribió historia en Abilene... un día que marcó el final del primer viaje en el Sendero Chisholm.
" Ve o gün, 14 Ağustos 1865'te, Abilene'de, Chisholm Yolu üzerindeki... ilk yolculuğun tamamlanışını işaret eden tarih yazılmıştı.
- No lo marcó en azul.
- Neden olmasın ki? - Mavi kalemle işaretlememişsin.
Usted marcó un número para mí hace un momento...
Biraz önce bir numara çevirdiniz.
Estupendamente. Marcó un 2,45 en el segundo juego.
Harika. 2. oyunda 245 yaptı.
- La guerra sí marcó diferencias.
- Güzel... - Savaş seni değiştirmiş.
Marcó su pipa con los dientes.
Piponun sapı biraz temizdi.
¿ Que un rayo de Dios lo fulminó y lo marcó?
Bilmiyor musunuz, ilahi yıldırımın çarparak onu damgaladığını...?
- Sí. - Ella marcó.
- Numarayı Bayan Marina almış.
El numero que marcó...
- Operatör...
El número que marcó no es válido.
Aradığınız numara kullanıImamaktadır.
Necesitamos al que le marcó la cara.
Bize gereken bunun yüzünü o hale getiren adam.
La justicia humana, anticipando el juicio divino, marcó para siempre la carne de los malditos con la marca de Satán.
Ama ilahi adaletten önce davranan insan adaleti onları idam etmeden önce o canavarların lanetli bedenini kızgın Şeytan damgasıyla damgalardı.
Le negaron seis veces el premio "Deux Magots", lo marcó mucho.
Altı kez, Démago Ödülü'nden reddedildi. Bu, onda kötü izler bıraktı.
Es un hombre a quién la vida marcó
Fakat görmüş geçirmiş, acı çekmiş biri.
- Justo cuando marcó el Reims.
- Reims'ler gol attığında...
Farida o algo así. Se marcó una especie de baile.
Farida ve diğerleri o kısa bir dans sergilemişti.
Aquella mañana nos marcó a todos, dejando una cicatriz permanente.
O sabah hepimizde bir yara izi, iyileşmek bilmeyen bir yara bırakmıştır.
El que las marcó hizo un buen trabajo.
Kim işaretlemiş ise iyi iş çıkartmış.
Me marcó el hombro con sus dientes y luego desapareció.
Omzumda diş izleri bıraktı, sonra da kayboldu.
El hombre, al llegar, no la marcó con la huella del arte y de la industria.
Ve insan ne sanatına ne de sanayisine onu dahil etmemiştir.
El éxtasis de todo ello marcó el descenso a un abismo no humano.
Bunun zevki bizi insansız cehennemlere sürükledi.
Lo marcó, especialmente, para usted.
Özellikle işaret koymuş sizin için.
Seguimos la senda que nos marcó Dios.
Tanrının bize gösterdiği yolu takip ediyoruz.
El calendario de la nave, ¿ qué marcó luego de la bomba?
Dünya yok olduğunda uzay gemisinin tarih göstergesinde ne yazıyordu?
Ya sabe, eso marcó una diferencia.
Anlıyorsunuz ya arada fark vardı artık.
Marcó 54 kilómetros.
34 mil yapmışım.
Pues, él debe haberlo cerrado y colocado allí ¿ pero por qué no marcó la página?
Şimdi, onu kendisi kapayıp oraya koymuş olmalı. Fakat sayfayı niçin kıvırmadı?
"considerando una tomé la otra... y eso marcó toda la diferencia."
"Böylece düşünerek diğerini seçtim" "Ve bu oldu bütün farkı yaratan"
- Y eso marcó toda la diferencia. "
- "Ve bu oldu bütün farkı yaratan"
Boycott marcó cien.
Boykot yüzyılı devirdi.
Gracias a nuestro líder, que ganó el concurso resoplando, gritó a los strippers y marcó algunos gorilas.
Fondip yarışmasını kazanıp, striptizcilere bağıran ve güvenliğe yumruk atan korkusuz liderimiz sayesinde.
- ¿ Quién te marcó el número, Speer?
- Telefonu kime çevirttin, Speer?
Tango lo marcó delante de mí.
Tango çevirirken gördüm.
Tom marcó un cambio con respecto a mis primeros papeles.
Tom bu bakımdan basamaktı. İlk rollerimden biriydi.
¿ Se acuerdan cuántos tantos marcó en la última parte? Un cero redondo.
Son çeyrekte kat tane attıklarını hatırlayın.
El pulgar estaba en el ojo izquierdo del hijo mayor. Se marcó en la sangre de la herida de bala.
Parmak izini en büyük çocuğun gözünde buldum.
Parece que Lecktor marcó esta parte con rotulador y luego la cortó.
Ama burada, Lecter keçeli bir kalemle üzerinden geçmiş ve yırtmış.
Se marcó el espectáculo de su vida.
Hayatının şovunu yaptı.
Su llamada no puede completarse como marcó.
Numarayı eksik çevirdiniz.
¡ Y me marcó como su perra con fuego!
O kaltak karısı beni ateşle damgaladı!
Lo que pasó en esa habitación, los marcó.
O odada her ne olduysa onlarda iz bıraktı.
Marcó el principio del fin de tío Anthony.
Yaşlı Anthony'in sonunun başlangıcı oldu.
Keating marcó muchas otras páginas. Muy bien, receso.
- Keating daha bir sürü sayfa işaretlemiş.
Eso la marcó.
Bu onda iz bırakmış.
Dios marcó su brazo izquierdo.
Tanrı onun sol kolunu mimledi.