Translate.vc / испанский → турецкий / Oliver
Oliver перевод на турецкий
6,768 параллельный перевод
El libro de Oliver.
Oliver'n kitabı.
No crees que Oliver haya hecho eso a Piki, ¿ verdad?
Piki'yi bunu yapanın Oliver olduğunu düşünmüyorsun değil mi?
¿ Por qué no está Oliver en el cielo?
Peki Oliver neden cennette değil?
Porque Oliver ha vuelto.
Çünkü Oliver geri geldi.
Oliver ha vuelto, y creo que mató a Piki.
Oliver geri geldi ve sanırım Piki'yi öldürdü.
Oliver está muerto.
Oliver öldü.
Lucy, por favor, cuéntale a papá lo de Oliver.
Lucy, lütfen babana Oliver'anlat.
Oliver, ¿ qué has hecho?
Oliver, sen ne yaptın?
¿ Oliver?
Oliver?
Soy Oliver.
Ben Oliver'm.
¡ Oliver!
Oliver!
Oliver, sal de Lucy y ven hacia mí.
Oliver, Lucy'yi bırak ve bana gel.
Si encuentran esta cinta... sólo borren la primera parte y... y mándenla a 10231 en Oliver Crescent Drive.
Bunu bulacak olursanız ilk kısmı silebilir misiniz? Sonra da bu kaydı Galveston, Teksas'a Oliver Creston Yolu, 10231 numaraya gönderin.
¿ Qué será, que nuestro podcast de ómnibus llegó a los 50 mejores de iTunes? ¿ O será que Jamie Oliver vino ayer a hablar con Stig Arnold... sobre niños gordos? - ¿ Vendrá?
Hazırladığımız seçme şarkıların iTunes'da ilk 50'ye girmesi mi Jamie Oliver'ın Stig Arnold'la şişman çocuklar hakkında konuşacak olması mı?
Digo Jamie Oliver.
- Jamie Oliver demek istemiştim.
Conocerás a Stig. No querrás ver a Jamie Oliver luego de conocer a Stig.
Bi Stig'le tanış, Jamie Oliver'ın yüzünü bile görmek istemezsin.
Ruben Oliver.
Ruben Oliver.
Ha sido un placer conocerle, Sr. Oliver.
Memnun oldum Bay Oliver.
- Buenas noches, Sr. Oliver.
- Size iyi geceler Bay Oliver.
Oliver, soy yo.
Oliver benim.
Debo hacer algo con Oliver en la clínica.
Klinikte Oliver'la bir işimiz var.
Probablemente también tendré que ver a Oliver esta noche.
Akşam da Oliver'la olmam gerekecek muhtemelen.
Oliver, no puedo estar aquí todo el día.
Oliver tüm gün burada kalamam.
Oliver, lo hablamos.
Oliver bunu daha önce de konuştuk.
Le decía a Oliver que, si te hartas de verme por aquí, tendrá que decirte que lo superes, no dejaré que el Proyecto de Viviendas de Brooklyn siga molestando a sus inquilinos.
Ben Oliver'a eğer beni buralarda görmekten bıkarsa yapabileceği hiçbir şey olmadığını, isterse sana söyleyebileceğini Brooklyn İnşaat'ın kiracılarına zorbalık etmesine izin vermeyeceğimi söylüyordum.
Para ser sincero, luego de que me hiciste firmar esa renuncia por conflicto de intereses por el caso de Oliver, no pensé que andarías mucho por aquí.
Açıkçası şu hapishane davası için feragat formunu imzalattıktan sonra buralarda pek görünmezsin diye düşünmüştüm.
No sé, Oliver, pero ahora mismo deberás hacerlo tú.
Bilmiyorum Oliver ama şimdilik bunu tek başına çözmen gerekecek.
Oliver, tú me empujaste a seguir con esto en primer lugar.
Oliver bu davanın sonunu görmemiz gerektiğini söyleyen sendin.
Oliver, dime que hallaste algo. Nada.
Oliver bana bir şeyler bulduğunu söyle.
Tengo una reunión con Oliver en la Autoridad de la Vivienda de Brooklyn.
Ne demek gelemem? Brooklyn Emlak Binası'nda Oliver'la buluşmam gerek.
- ¿ Oliver?
- Onu yarı yolda bırakamam.
Termina de una vez lo que estés haciendo con Oliver.
Peki ben kendim hallederim. Oliver ile ne iş yapıyorsan elini çabuk tut.
Soy Oliver Grady y él es mi asociado.
Ben Oliver Grady, kendisi iş arkadaşımdır.
- Oliver...
- Oliver...
¿ Buscas a Oliver?
Oliver'ı mı arıyorsun?
¿ Oliver sabe?
Oliver biliyor mu bunu?
Porque Oliver no podía decidirse de cuál.
Çünkü Oliver, bir türlü hangisi olduğuna karar veremedi.
No mentí sobre trabajar en un caso con Oliver.
Oliver ile dava üzerinde çalıştığımız yalan değil.
¿ Sabes cómo es el doctor Fletcher, Olive? Él solo sigue empujando y empujando.
Doktor Fletcher ne yapıyor, Oliver, sırnaşmaya devam ediyor.
- ¡ Ciérrala tú, Oliver!
- Sen kes sesini, Oliver!
Luego, hice de Fagin, en Oliver, de Arturo en Camelot, e hice un unipersonal sobre Vincent Van Gogh.
Daha sonra Oliver'da Fagin'i, Camelot'ta Arthur'u ve Vincent Van Gogh'la ilgili tek kişilik bir oyunda oynadım.
Te veo en plena forma.
Seni gördüğüme sevindim. - Oliver'a selam söyle.
Oye, Oliver, escucha. Sé que ha pasado mucho tiempo, pero... ¿ no recuerdas que Rip Hunter nos reclutó para ser Leyendas?
Bak Oliver uzun zaman geçtiğini biliyorum ama Rip Hunter'ın bizi efsane olmamız için topladığını hatırlamıyor musun?
Oye, Oliver, mira, sé que ha pasado mucho tiempo, pero ¿ no recuerdas que Rip Hunter nos reclutó para convertirnos en leyendas?
Oliver, uzun zaman geçtiğini biliyorum ama Rip Hunter'ın bizi efsane olmamız için topladığını unuttun mu?
Ese no es Oliver Queen.
O Oliver Queen değil.
Oliver Queen es Green Arrow.
Green Arrow Oliver Queen'dir.
Oliver Queen está muerto.
Oliver Queen öldü.
¿ Cómo murió Oliver?
- Oliver nasıl öldü?
Mira, Oliver lo intentó.
Oliver denedi.
Acabas de hacer un pro bono.
- Oliver mı?
¿ Te crees Oliver Twist?
Oliver Twist mi?