Translate.vc / испанский → турецкий / Pará
Pará перевод на турецкий
1,581,039 параллельный перевод
Por el momento, mis recursos son escasos, por eso necesito tu ayuda para encontrar a Prescott.
Şu anda kaynaklarım yetersiz bu yüzden Prescott'u bulma konusunda yardımınıza ihtiyacım var. Niye?
Hace cuatro años, me entregué para protegerte. De Tom, de Berlin, de la Cábala.
Dört yıl önce seni Tom'dan, Berlin'den Cabal'dan korumak için teslim oldum.
Solo un apartado postal. Reddington dijo que es una fachada que usa Prescott para ocultar a sus clientes y lavar sus fondos.
Reddington, Prescott'un müşterilerini gizlemek ve paralarını aklamak için kullandığı bir ön şirket olduğunu söyledi.
Reddington, creo que encontramos una manera para que encuentres a Prescott.
Reddington, sanırım Prescott'a ulaşman için bir yol bulduk.
¿ Para peces? No, no para peces.
- Hayır, balık için değil.
Para las señoritas.
Bayanlar için.
Con la cláusula moral en tu nuevo contrato, no cobrarás ni un centavo.
Yeni sözleşmendeki "ahlak maddesi" ile bir kuruş para alamayacaksın.
El 19 de noviembre de 2015, sus servicios fueron contratados para recoger un paquete en Dupont Circle.
19 Kasım 2015 Dupont çemberinde bir paketin alınmasında bağlantılıydınız.
Para ser efectiva, la gente como usted tiene que operar desde las sombras.
Etkili olabilmek için senin gibi insanlar gölgelerde çalışmalıdır.
Señor, por favor, declare su nombre y ocupación para el gran jurado.
Bayım, lütfen jüri için adınızı ve mesleğinizi belirtin.
¿ Es un agente de una unidad especial creada para trabajar con un informante criminal llamado Raymond Reddington?
Raymond Reddington adlı suçlu bir muhbirle çalışmak için kurulan bir görev gücünde ajansınız, öyle mi?
Oímos un testimonio de que su unidad especial le ha permitido a Reddington cometer delitos violentos y no ha hecho nada para detenerlo.
Görev gücünüzün Reddington'a suç işlemek için izin verdiğini ve bunu durdurmak için hiçbir şey yapmadığına dair ifadeler duyduk.
Agente Mojtabai, el gran jurado lo citó para dar testimonio.
Ajan Mojtabai. Büyük jüri ifadenizi talep etti.
- mientras consigo una orden para su arresto. - No...
Tutuklanması için bir emir çıkartın.
Lo necesitaré para confirmar los hallazgos.
Bulguları doğrulaması için ona ihtiyacım var.
¿ Esto tiene especial interés para mí?
Buna mı özel ilgi duymam lazım?
Por favor, dime que estás aquí para sacarlo.
Lütfen onu buradan çıkarmaya geldiğini söyle.
- Para decirle la verdad sobre ti.
Ona senin hakkındaki gerçeği söylemek için.
Conseguí una orden para el sistema de navegación de tu auto para ver dónde estuviste.
Nerede olduğunu öğrenmek amacıyla aracının navigasyon sistemi için bir emir çıkarttım.
No es que importe siquiera, porque el Sr. Kaplan va a testificar mañana a la tarde, y cuando lo haga, no hay... no hay nada que pueda hacer para protegerlos.
Bay Kaplan, yarın öğleden sonra tanıklık yapacağı için önemli değil ve yaptığında, artık... Seni korumak için yapabileceğim hiçbir şey yok.
Conseguí una muestra y la envié para un perfil de ADN.
Bir örnek temin ettim ve bir DNA profili için gönderdim.
Le conté a Reven esa historia, le dije que esa es la razón por la que me convertí en policía, para evitar que otros Tommy Markin quedaran impunes por asesinato.
Bu hikayeyi Reven'a anlattım. Ona işte bu yüzden polis olduğumu söyledim. Başka Tommy Markins'lerin cinayete kurban gitmesini önlemek için.
Pero tengo razones de sobra para confiar en ti.
Ama sana güvenmek için bir çok nedenim var.
Afortunadamente para nosotros, nuestro problema es tu problema.
Allahtan bizim sorunumuz sizin de sorununuz oluyor.
Tú y yo sabemos que Balística hallará coincidencias con la Glock 19 en tu mesita de noche, y según tengo entendido, el agente Ressler tiene un equipo esperando mientras hablamos, listo para entrar a tu hogar e incautar el arma de fuego.
Sen ve ben biliyoruz ki, balistik, bunu komodinindeki Glock 19 ile eşleştirecek. Anladığım kadarıyla Ajan Ressler, biz konuşurken evinize girip ateşli silahı almaya hazır olarak bekleyen bir ekibe sahip.
Hasta que Henry Prescott, el limpiador que contrataste para desechar el cuerpo de Reven como si fuera basura, nos llevó directo a ella.
Henry Prescott, Reven'in bedenini bir parça çöp gibi saklamak için tuttuğun temizlikçi, bizi ona götürene kadar.
Llamemos a Prescott para que puedas oírlo por ti misma.
Prescott'a bir telefon açalım, böylece kendin duyabilirsin.
Que dependía del gran jurado para separarnos.
Bizi ayırmak için büyük jüriye güvenen kimdi.
Muy astuto usar a Laurel Hitchin para desestimar al gran jurado.
Büyük jüriyi yönetmek için Laurel Hitchin'ı akıllıca kullandın.
Ambos sabemos por qué estás aquí... para terminar lo que empezaste hace meses, para meterme una bala en la cabeza.
İkimizde neden burada olduğunu biliyoruz aylar önce yapamadığın şeyi bitirmek için kafama bir kurşun sıkmak.
Cuando testifiqué para el gran jura...
Büyük jüri önünde tanıklık ettiğimde...
¿ Entras a mi vida, renuncias a todo, vas a la quiebra para protegerme y no... me dices que eres mi padre?
Hayatıma gir, her şeyi bırak beni korumaya çalışırken iflas et ve bana babam olduğunu söyleme.
Prefiero sin liquidez.
Kolayca para çevrilemeyen demeni tercih ederim.
Todas esas veces que me pediste que pensara como un criminal, ¿ fue una prueba para ver qué tan natural era para mí?
Bunca zamandır benden bir suçlu gibi düşünmemi istemiştin bu doğal olarak bana ne geçtiğini görmek için bir test miydi?
No sé si Elizabeth alguna vez estará lista para saber lo que le hiciste a Katarina.
Elizabeth'in, Katarina'ya yaptıklarını öğrenmeye hazır olacağından emin değilim.
Para mí tiene un peso muy grande, porque, en cierto modo, escondo muchas cosas de mí.
Benim için ağır bir yük. Bir anlamda sık sık kendimden bir şeyler saklıyorum.
Han venido algunas personas para entrevistas rápidas y todo el rato estaba deseando que se fueran cuanto antes.
Hızlıca röportaj yapmak için birkaç kişi geldi ve mümkün olduğunca çabuk gitmelerini istiyordum.
- La casa no estaba preparada para él.
- Gelmesini önledim. - Gerçekten mi?
Y le preguntamos si le gustaría ser el abuelo, para llenar el hueco.
Ben de, boşluğu doldurmak için büyükbaba olmaktan memnun olur mu diye sordum.
Dijo : "Creo que tengo unas faldas y unos vestidos para ti que yo ya no me pongo".
"Sanırım sana uygun, benim artık giymediğim birkaç elbisem ve eteğim var." dedi.
Creo que se pone nerviosa... con las ideas que pueden ser perturbadoras para ella.
Sanırım kendisini rahatsız eden düşüncelerle huzursuz.
Y lo sigue siendo porque ella representa para mí algo muy serio, algo muy...
Zordu çünkü o benim için oldukça önemli bir şeyi temsil ediyordu. Oldukça...
Para Diogo, significa todo.
Diogo için bu her şey demek.
Para Diogo, significó todo.
Diogo için bu her şey demekti.
Me trajo novedad, era una novedad muy clara para mí.
Ve bana tazelik getirdi. Benim için kesinlikle bir yenilikti.
Ya no me visto solo para no ir desnuda.
Artık yalnızca çıplak olmamak için giyinmiyorum.
- No lo hagas para exhibirte.
- Ama bunu gösteriş için yapma!
- No me aprietes solo para que grite.
- Sadece çığlık attırmak için canımı yakma.
Para mí fue...
São Bernardo devlet başkanının eşiymiş.
¿ Estás investigando qué significa ser mujer para ti?
Bir kadın olmanın senin için anlamını mı araştırıyorsun?
Era una fantasía que reservaba para uso de mis personajes.
Karakterlerim için ayırdığım bir düştü.