Translate.vc / испанский → турецкий / Pay
Pay перевод на турецкий
9,240 параллельный перевод
No todos los francotiradores pueden hacer diana desde esa distancia... con ese tipo de precisión.
Birçok keskin nişancı bu kadar mesafeden bu doğruluk payıyla atış yapamaz.
El que se llevó su parte y le dejó colgado, espero.
Muhtemelen onun payını da cebe atıp satan ortaklarındansınız.
Por lo que sé, el comisionado también recibe una parte.
Bildiğim kadarıyla başkomiser de pay alıyor bundan.
¿ Lo quitamos de tu parte?
- Payından keselim mi?
¿ No crees que a veces las pegatinas tienen un poco de verdad en ellas?
İyi ama tampon yazılarında biraz doğruluk payı olduğunu düşünmüyor musun?
- Esa tiene una gran verdad.
- Bunda çok doğruluk payı var. Evet.
Woah. Se la perdió por un pelito.
Resmen kıl payı kurtuldu.
Supongo que no la perdió por un pelo.
Sanırım kıl payı kurtulmamış.
Es duro trabajar pagando los dividendos aquí.
Sıkı çalışmanın kar payı bunlar.
¿ Hay alguna verdad en ese alegato?
- Bu iddiaların doğruluk payı var mı?
y tienen que pagar como todos los demás.
Medyanın üstünü kapatmada payı var, ve herkes gibi onlar da cezalarını çekmeli.
Este tipo vale 300, menos mi 25 % por el servicio.
Benim % 25 hizmet payım 300 dolara denk geliyor.
Espero que valga mi parte de tres millones.
3 milyondan payıma düşene değer inşallah.
Qué suerte que me ha servido de algo, pero hete aquí que aquí estoy otra vez.
Bir miktar şansın da payı oldu ama yine buradayım işte. Şanslı.
Quiero mi parte.
Payıma düşeni.
Quiero mi parte, o iré a la policía y les diré acerca del bebé muerto que encontré en el sótano de las hermanas Borden.
Payıma düşeni istiyorum yoksa polise gidip Borden kardeşlerin bodrumunda bulduğum ölü bebeği anlatırım.
Le señalaré una patada en el trasero.
Ağzının payını vermeyi göstereceğim.
- Ella lo llamaba pastel de manzana.
- Elmalı pay derdi.
Cómo esperaban que trabajáramos con las raciones que teníamos, no lo sé.
Bize verilen yemek payı ile nasıl çalışmamızı beklediklerini bilmiyorum.
Ese maldito palacio es el cofre del tesoro sin fondo, pero debes trabajar con ella si deseas una parte de él.
O sikiş sarayı dibi olmayan hazine sandığı gibi ama payını istiyorsan işbirliği yapmalısın.
Sí. Déjale cobrar impuestos a tu establecimiento. Compartir ganancias.
İşletmeni vergiye bağlasın, kazancından pay sağlasın.
Yo gastaré mi parte en búhos de macramé.
Ben kendi payımı makrome baykuş için harcayacağım.
Me quedé con mi parte y vendí las mulas. ¿ Qué crees?
Kendi payımı aldım ve katır satmaya devam ettim. Ne düşünüyordun ki?
El restaurante era una tapadera... y debimos perdernos la nueva carga de suministro.
Restoranda bir şeyler dönüyordu ve tazelenmiş zulayı kıl payı kaçırmış olmalıyız.
Solo he venido para entender mejor... el rol del Sr. Egan en este club.
Buraya sadece Bay Egan'ın bu kulüp üzerinde nasıl bir payı var onu öğrenmeye geldim.
No, tienes mucho más polla que yo.
Senin payına daha çok yarak düştü.
Diego robaría la tienda, Aaron cargaría la culpa por el trabajo... y Phil me daría mi parte del dinero del seguro.
Diego dükkanı soyacaktı, Aaron suçu üstlenecekti ve Phil de bana sigorta parasından pay verecekti.
Luces como un hombre que ha tenido sus buenas peleas.
Kavgadan payını almış birine benziyorsun.
Y a cambio, toma una parte de sus ganancias.
Karşılığında, kazançlarından hisse payı alıyorsunuz.
Seguramente he jugado un papel importante en nuestra circunstancia actual?
Kesinlikle şu anki durumda benim de payım söz konusu.
Iba a pagársela a aquellos tipos.
Adamların payını ödeyecektim.
Vivirás para lamentar tu mano en Su muerte.
- Onun ölümündeki payından dolayı ileride pişman olacaksın.
Entonces admite que debe haber algo de verdad... en los cargos en su contra.
O zaman sana yöneltilen suçlamalarda,... haklılık payı olduğunu kabul ediyorsun.
Probablemente tengan algo de razón.
Muhtemelen, söylediklerinde haklılık payı var.
- ¿ Estuvo cerca?
- Kıl payı mı? - Evet.
- Yo podría compartir alguna.
- Biraz payı olabilir.
Bueno, entonces, ¿ quieres tu parte o no?
Her neyse, payını istiyor musun, istemiyor musun?
Soy yo la que te da tu parte, David.
Sana pay veren benim, David.
Iba a cantarles las cuarenta a un par de tipos de allí.
Birkaç herife ağızlarının payını verecekti.
De acuerdo... Si das con una serpiente de cascabel, un oso o con el chupacabras... usas esto y les das su merecido.
Bak şimdi, çıngıraklı yılana, ayıya ya da öcüye rastlarsan bunu kullan ve ağızlarının payını ver.
- ha montado todo un numerito para ti.
- Ağzının payını verdi.
Fui por un pedazo de pastel el otro día, el de manzana y ruibarbo.
Geçen gün bir dilim elmalı pay için gittim.
El margen de error es de 4,5.
- Önemi yok. Hata payı 4,5.
Hopkins ha buscado su teléfono móvil sin resultado. Nuestros asesinos no le pillaron por poco.
- Sanırım katilimiz onu kıl payı kaçırmış.
Lo que significa que a nosotros nos ha pasado lo mismo.
- Biz de kıl payı kaçırdık yani.
Repartiste tu porción de abuso.
Sen payına düşen istismarı yaptın.
Inmediatamente, todos querían dinero. Todos los que fueron amables... esperaban que les diera algo de lo que tenía, de lo que gané.
Bir sonraki gün, Pennysylvania'nın yarısı benim elime bakmaya başladı ve bana iyiliği dokunan herkes kazandığımdan bir pay almayı beklemeye başladı.
Mis hijos y yo hemos tenido que hacer nuestros propios vendajes a lo largo de los años.
Çocuklarım ve ben yıllarda ufak yaralardan payımızı aldık.
Estuvo realmente cerca, pero...
Gerçekten kıl payı kurtuldun.
¿ Te prometió una parte?
Sana pay mı söz verdi?
Ava, he conocido criminales de todo tipo.
Ava, ben de payıma düştüğü kadar haydutla tanıştım.