Translate.vc / испанский → турецкий / Pisó
Pisó перевод на турецкий
393 параллельный перевод
Pisó un hoyo y se rompió el cuello.
Bir sincap çukuruna girince ayağı kırıldı.
Poni pisó un agujero de un perro de las praderas.
- Atın ayağı sincap çukuruna girdi.
¿ No hay un lugar en su corazón... así sólo fuera lástima por un hombre... que nunca sintió el amor de una mujer... pero que la ha adorado desde el día... que pisó ese absurdo teatro por primera vez?
Kalbinizde ufacık da olsa bir yer o küçük tiyatroya ilk girdiği andan itibaren size tapmış ve bir kadının aşkını tatmamış bir adam için acıma bile yok mu?
Prácticamente pisó un avispero.
Ayağını eşekarısı yuvasına sokmuş sayılır.
Ese loco lo pisó cuando iba de salida. Fíjense bien.
Ah, Bu zavallı sadece onun yoluna tesadüfen çıkmıştır.
Prácticamente pisó mi mano.
Neredeyse elime basıyordu.
Le disparan a un perro al que pisó un camión.
Geldiğim yerde yaralı köpeği öldürürler.
Diré que pisó la trampa... y su arma se disparó accidentalmente al caer.
Onlara tuzağa yakalandığını... Ve düştüğün sırada silahının kazara ateş aldığını söyleceğim.
Pisó justo encima sin darse ni cuenta.
Farkına bile varmadan üzerine bastı.
Dr. Graves pisó la luna tomó posesión de ella en nombre de los EE.UU. y en beneficio de toda la humanidad.
Doktor Cargraves, Ay'a ayak bastığı anda Amerika Birleşik Devletleri adına ve tüm insanlığın yararına olması adına Ay'ı ele geçirdiğini ilan etmiştir.
Maldito el día en que pisó mi casa.
Evime geldiği güne lanet olsun.
Pisó un cristal roto delante del teatro, donde vende flores.
Önünde çiçek sattığı tiyatronun oradaki bir cam parçasıyla.
Quizás diga : "Pisó una mina. Fue horrible."
Veya mayına bastı efendim, korkunçtu derim.
ÉI pisó la línea y nos retó.
Adam, bunları bize diyemez!
Las mismas piedras que pisó Josué cuando la conquistó.
Burayı fethettiğinde Yakup'un kaldırımlardaki adımlarını da.
- ¿ Alguien te pisó la mano?
- Ne oldu? Biri eline mi bastı?
Quizá él lleve tierra que pisó Salomón.
Süleyman'ın bastığı toprağı taşıyor olabilir.
Pisó una púa "pungi".
Pungi çubuğuna ayakla bastı.
Solía vender caballos hasta que uno lo pisó.
Eskiden at satardı, ta ki bir tanesini onu tepene kadar.
- Pisó la sangre dejando huellas por todos lados.
- Her yerde ayak izini bırakarak kana basıp gitmiş.
Pisó una guarida.
Onu bir tavşan korkuttu.
Parece que Jones le pisó un pie a U.S.
John, ikisi de şehirdeyken ABD'liyle karşılaştı.
Y John le pisó una.
John birisine bastı.
El tipo pisó fuera de la raya.
Adam çizginin dışına çıktı.
Pisó una mina antipersonal. "
Bir mayına basmış. "
¿ La pisó hasta matarla? ¿ La ahogó?
Ölüme mi terk etti, boğdu mu?
Y ayer... al volver de un paseo en barca... entró alguien en el jardín... y pisó mi nombre.
Ve dün, sandal gezisinden döndüğümde birinin bahçeme girip ismimi ezmiş olduğunu gördüm.
"Un niño me pisó" "como si pisara champiñones podridos, cargados de caracoles".
Bir çocuk bastı üzerime, çiçeklerle süslenmiş jöleli, salyangoz gibi.
¡ La multitud enloqueció cuando Tommy pisó el escenario!
Ve yıkıldı salon Tommy sahneye çıkarken.
Una isla escondida por un banco eterno de niebla. Que nadie vió y nadie nunca pisó su tierra...
Daimi bir sis bulutu arkasında saklanan, kimsenin görmediği ve kimsenin ayak basmadığı bir ada.
No estoy seguro de que el pie humano nunca pisó la isla.
Ve ben hiç bir insanın adaya ayak basmamış olduğundan da emin değilim.
Y entonces, Armstrong, pisó la Luna y nosotros lloramos.
Ve sonra Armstrong Ay'a ayak bastı ve hepimiz ağladık. Ne kadar gurur duymuştuk.
El pisó una mina hace cerca de dos meses atrás. Voló hasta el infierno.
İki ay önce mayına basıp cehenneme gitti.
Nos tumbamos enfrente de un edificio, y un poli me pisó la mano.
Binanın önündeki herifler ve polis üstüme yürüdü.
Me pasó por encima y pisó mi rifle, lo hizo pedazos.
Her yanımı çiğneyip, tüfeğimi tuzla buz etti.
Nunca pisó la Tierra.
Dünya'ya bir kere bile ayak basmadı.
Alguien me pisó la mano.
Biri elimin üzerine bastı.
Otra izquierda. Pisó en que uno.
Yumruğa doğru gitti.
Pisó en una pothoIe, rompieron su Pierna, pero terminó su ruta en el dolor.
Arabadan inerken, çukura basıp bacağını ezdi ama acıya rağmen testi bitirdi.
Y pisó la pelota.
... sonra da topa bastı.
Por mucho tiempo buscó aventuras en tierras distantes y pisó tronos lujosos con las sandalias de sus pies.
Kendini uzak diyarlarda, dünyanın altında yatan mücevherlerin peşinde ve çok zorlu bir yolculuğun içinde buldu.
¡ Pisé donde pisó usted! ¡ Y no toqué nada!
Bastığın yerlere basıp hiçbir şeye dokunmayacağım.
Tiene una cicatriz en el dedo gordo del pie de cuando pisó una botella rota en la playa.
Başparmağında büyük bir yara var sahilde yürürken kırık bir şişe parçası yüzünden olmuş.
Te ayudaría con eso, pero alguien me pisó los dedos.
Sana yardım etmek isterdim, ama birisi parmaklarıma bastı.
Pero anoche fui yo quien pisó el freno a tiempo.
Ama dün gece frene basan sadece bendim.
¡ Gordie pisó la caca del perro!
Zavallı Gordie iddiayı kaybetti.
¡ Él me pisó!
Benim üzerime bastı.
Este hombre perdió a un hijo que pisó una mina americana.
Bu adam patlayan bir Amerikan mayını yüzünden oğlunu kaybetti.
Pisó el látigo.
Hannah mı? Kamçıyı, o kıstırdı.
¿ Por qué pisó así el freno?
Neden frene bastınız?
Escuchad como aúlla, alguien le pisó, pero con el tacón.
Kafesteki bir köpek gibi ses çıkarıyor. İnliyor, ağlıyor. Şu inlemelerine bir kulak verin.