Translate.vc / испанский → турецкий / Pro
Pro перевод на турецкий
1,722 параллельный перевод
- Un médico a domicilio'pro bono'.
Ücretsiz bir kişisel doktor musun?
Pro-ambiente y pro-mujeres.
Profesyonel çevreci ve profesyonel dişi.
Gracias pro reunirse conmigo, Sr. Maidstone.
Benimle buluştuğunuz için teşekkürler, Bay Maidstone.
El Rey de Corea echó a las fuerzas japonesas. Y remodeló el gabinete con pro-rusos.
Kore Kralı, Japonları görevden alıp Rusya yandaşlarını hükümete soktu.
Y Alicia tomará el pro bono.
Ha?
Espero que estés bien con este pro bono.
Umarım, ücretsiz hizmetler sorun olmamıştır.
Como muchos despachos legales, donamos 5 por ciento de las horas cobrables al pro bono.
Bir çok avukatlık firması gibi, mesaimizin yüzde beşini ücretsiz hizmetlere harcıyoruz.
Así que estás en pro bono, ¿ verdad?
Ücretsiz hizmetlerdesin, değil mi?
Estoy contento que lo del pro bono esté yendo bien.
Ücretsiz hizmet çalışmanın iyi gitmesine sevindim.
Marica Langman Fundación por la Estabilidad Familiar... y esa misma noche, fue invitada de honor en un mitín pro gay... -... en un bar llamado The Bulge.
Bayan Knope bu gey davasını desteklemediğini iddia etmesine rağmen aynı gece The Bulge adlı bir barda gey evliliğini desteklemek üzere düzenlenmiş olan bir partide onur konuğu oldu.
Jugada Pro 45. Incluso un puntal 26.
26 numaranın peşinden depar.
Las chicas tuvieron suerte! En cuestión de segundos llegó pro-va sofá y poner la mierda! Mentira!
- Şanslılardı ki onları yatırıp, sikmedim
Caso típico vagabundo muerto.Laautopsia Fue pro forma.
Tipik bir aylak vak'ası. Âdet yerini bulsun otopsisi yani.
¿ Podrías usar las teclas, pro favor?
Tuşları kullanır mısın lütfen?
Espero un poco de quid pro quo por supuesto.
Ayrıca bunun karşılığını da bekliyorum tabii ki.
'Quid pro quo'por ayudarnos con Ajay y a Rollie.
Ajay ve Rollie'yle ilgili ayarlamaların karşılığı.
Su "Quid pro quo" acaba de expirar, Trevor.
Karşılığının zamanı doldu, Trevor.
Pro, sin favoritismo.
Kimse kayırılmayacak. Pantolonunun fermuarını indiriyorsun ve orada bir hesap makinesi olduğunu fark ediyorsun. Eksi...
El presupuesto pro bono no cubre cirugías riesgosas para cada empleado.
Bono bütçemiz bu hastanedeki her çalışanın yüksek riskli ameliyatlarını karşılamaya yetmez.
Odio preguntarte esto, después de todo lo que has hecho por mí, pero... ¿ hay alguna forma de que la operación del Dr. Singer sea pro bono?
Benim için yaptığınız onca şeyden sonra bunu sormaya nefret ediyorum Dr. Singer'ın ameliyatının ücretsiz yapılmasının bir yolu var mı?
Cuesta 10.000 dólares. Y el hospital tiene dinero pro bono.
Bu hastanenin ücretsiz hizmet bütçesi var.
Veamos los "pros y contras". - Pro :
Artılarına ve eksilerine bakalım.
Podría ser dinero sucio. Pro :
- Eksi ; kara para olabilir.
- Contra : No creo que eso sea un Pro. - Pro :
- Eksi ; bu neden bir avantaj olsun ki?
- Pro : Sí que funcionan.
Artı ; evet yarar.
Veamos, tenemos que ser más pro activos que una vigilancia.
Oturup beklemekten başka bir şeyler yapmalıyız.
El juez Parks es un constructivista pro-negocios que detesta demandas fastidiosas tanto como yo.
Yargıç Parks, işletmeleri destekleyen bir yasa uygulayıcısıdır... ve başa bela olan davalardan en az benim kadar nefret eder.
Los contras superaban los pro.
Eksiler artılardan çok.
Eras un golfista pro...
Sen profesyonel bir golfçüydün...
Y, sin sonar muy cínica, paro gastar las horas que le debemos al consorcio pro bono.
Bana "taş kalpli" demeyin ama Ücretsiz Savunma Birliğine söz verdiğimiz saatleri de azaltmış oluruz.
- "Quid pro quo".
- "Kısasa kısas".
Están viendo al ganador del año pasado de la categoría amateur de menores de dieciséis OP Pro.
Geçen yılın galibine bakıyorsun. 16 yaş amatör ve Profesyonel O.P.
- Eso fue como "Hola, profesional".
- "Merhaba, pro" gibiydi.
Hasta que lo haga, todavía tendrá menos contemplaciones con cualquier activista pro derechos humanos o periodista de izquierdas que interfiera en el acuerdo, que yo misma.
Çözümleyene kadar da,... enerji krizi hakkındaki benim yaptığıma benzer konuşmalara engel olmak için herhangi bir insan hakları aktivisti ya da solcu gazeteci kadar zalim bir bakış açısına sahip olacaktır.
Ya sé que ocurre aquí... un poco de "quid pro quo," ¿ no?
Ne yapmaya çalıştığını anlıyorum. Al gülüm, ver gülüm değil mi?
¿ Por qué no habrá drogas "pro"?
Bazları da "pro" ile başlasa olmaz mıydı?
Se pensaba que su padre pro-nazi, Joseph P. Kennedy, el contrabandista, el especulador, garantizaría que Kennedy sería obediente al establecimiento.
Nazi destekçisi, içki kaçakçısı, spekülatör bir babanın oğlu olması, Kennedy'nin kurulu düzene sadık olacağının garantisi olarak düşünülmüştü.
Pro.. pro.. probe pepperoncini por primera vez.
İlk kez acı biber yedim.
Ya que he pasado pro tanto...
O zaman elim boş gitmeyebilirim.
La comida fue servida en la cafetería, pro si prefieres comer dentro, sólo llama a la cocina.
Yemekler kafeterya da servis ediliyor ama burada yemek istersen sadece mutfağı araman yeterli.
Detective, a cambio de nuestra cooperación, ¿ podemos contar con toda la información que tengan? ¿ Quid pro quo?
Pekala dedektif, sizinle işbirliği yaptığımıza göre siz de elinizdeki bilgileri bizimle paylaşacağınızı temin eder misiniz?
Es hora de que nos concentremos en tu negocio de construcción y remodelación.
Görünüş önemlidir. Dave's All Pro İnşaat Tadilat işine profesyonellik katmanın zamanı.
Pero él es judío, es Pro israelí.
Ama yahudi! İsrailli.
Y teníamos a O.J. Otra vez aunque nos costó una MacBook Pro.
Ve O.J artık yanımızda her ne kadar dizüstü bilgisayara mal olsa da...
No puede ser pro alemán.
Alman taraftarı olamaz.
Estrella profesional del fútbol Josh Brown.
Pro futbol yıldızı Josh Brown.
Quid pro quo.
Her şeyi bir bedeli vardır.
Hay dos facciones : una pro - y otra anti-Andy.
İki defa bize çok yardımcı oldun.
- Sí, pro sólo para decirte... olvídalo. - Pero vas más despacio.
Yavaşladın değil mi?
Esa fue una, Pro.
Çok iyi gitti.
Quid pro quo.
Her şey karşılıklı.