Translate.vc / испанский → турецкий / Punto
Punto перевод на турецкий
57,984 параллельный перевод
Desde un punto de vista antropológico.
Evet, sadece antropolojik bir bakış açısıyla.
No podemos dejar que Clay pase esas cintas, punto.
Clay'in o kasetleri devretmesine izin veremeyiz, nokta.
Todos queremos asegurarnos de que esto no le ocurra a alguien más, punto.
Hepimiz başka bir çocuğun daha bunu yaşamasını önlemek istiyoruz, nokta.
Ese no es el punto.
Mesele o değil.
Te lanzaron una rápida a tu punto óptimo.
Sopanın en uygun noktasına top hızla geliyor.
Y están a punto de pasar por más.
Daha da çekecekler.
Ella le dijo cómo llegó a ese punto.
O noktaya nasıl geldiğini söyledi.
En este punto, no lo sé.
Artık bilmiyorum.
Aterrorizó a Hilltop, llevó a caminantes solo para dejar claro su punto.
Hilltop'ı korkutup onlara mesaj vermek için aylakları içeri saldı.
No tenemos muchas armas, punto.
Çok silahımız yok yani.
Estábamos a punto de salir a despejar el...
- Biz de tam temizlemeye geliyorduk...
El punto es que, lo que realmente necesitamos es equipo antimotines.
Asıl ihtiyacımız olan şey koruma giysisi.
Para establecer el punto que estableció.
Bir ders verilmesi uğruna ölmek...
Nunca pretendí que las cosas entre nosotros llegaran a este punto.
Aramızdaki meselenin bu noktaya gelmesini istememiştim hiç.
Afortunadamente, estás a punto de inventar algo mucho más poderoso.
Neyse ki, çok daha güçlü bir şeyi icat etmek üzeresin.
El punto del Rick borracho es que ninguno de ustedes son especiales o diferentes.
Sarhoş Rick'in anlatmak istediği hiçbiriniz özel ya da farklı değilsiniz.
Ese siempre es su punto.
Anlatmak istediği hep buydu.
¡ Concebí un niño con Millón de Hormigas y murió dentro de mí porque era medio millón de hormigas y media estrella a punto de colapsar!
Milyon Karınca'dan hamile kaldım ve bebek içimde öldü çünkü yarı bir milyon karına ve yarı çöken yıldızdı!
Desde mi punto de vista, es la única manera de salir de esta.
Bana göre tek kurtuluş yolu bu.
Corta y punto.
Kesmeye devam et.
El fin está a punto de comenzar.
Her şey sona ermek üzere.
Está a punto de cometer un terrible error y le pido que lo reconsidere.
Korkunç bir hata yapmak üzeresin. Bir daha düşünmeni rica ediyorum.
Un cañonazo cobarde y mezquino... realizado con el conocimiento de que estaban a punto de rendirse y la presunción de que tenían derecho a cuartel.
Ödlekçe ve beş para etmez bir atıştı. Her halükarda teslim olacaklarını bile bile ; her halükarda bağışlanacaklarını sanarak.
Mi punto de vista es que es... una reyerta familiar.
Demek istediğim gözünü kan bürümüş.
Pero un homicidio es un homicidio, aunque siga siendo el punto de vista personal.
Fark etmez, cinayet cinayettir ama şahsi açıdan...
Estamos a punto de cerrar una nueva línea de crédito, y mi secretaria ha confundido mi agenda.
Yeni bir sıra kredi kapatıyoruz, ve kız takvimimi karıştırmıi.
Pero piense en ello desde su punto de vista, el de mi hermano.
Ama onun bakış açısından düşün. Kardeşim.
Ese era mi punto fuerte.
Benim gücüm buydu.
¿ cómo crees que va a salir eso, desde el punto de vista de una estratega?
Bir stratejistin bakış açısından sence bu nasıl bitecek?
Has completado tu primer punto de acción.
İlk işlem tamamlanmış durumda.
CINCO AÑOS DESPUÉS - Bendice, Señor, la abundancia que estamos a punto de recibir.
Tanrım sen bizi verdiğin nimetlerin ve güzelliklerin sahibi ihsan eyle.
Él tiene un punto.
- Şahidim. Hakkı var.
Regresen al punto de desembarco.
İnişe geri dönün.
Oye, tiene un punto válido, Hillman.
- Doğru noktaya parmak bastı Hillman.
El punto de vista del almirante Nguyen es tomado en cuenta. Debemos dar una respuesta fuerte.
Amiral Nguyen sert bir karşılık vermemiz gerektiği konusunda doğru söylüyor.
A punto de entrar en Cisjordania.
Batı Şeria'ya geçmek üzereyim.
Estoy a punto de entrar e informar a Keane.
Keane'i bilgilendirmeye gitmek üzereyim.
Y aunque lo hiciera, ¿ cuándo empezamos a detener a gente por los delitos que pudieran cometer? - Estaba a punto.
- Yapmasına ramak kalmıştı.
Podrías haber intentado entender su punto de vista.
Bakış açısını anlamaya çalışabilirdin.
No desde su punto de vista.
Onun bakış açısına göre hayır.
Si es Dar Adal, estoy a punto de hacerle caer.
Bunu yapan Dar Adal'sa onun dünyasını başına yıkmak üzereyim.
Carrie, estaba a punto de llamarla.
Ben de seni aramak üzereydim Carrie.
¿ Voy a dejarme convencer por su punto de vista?
Senin düşüncelerini kabul mü edeceğim?
O podría ser el punto de vista de la falta de valor.
Çalıntı kahramanlık açısı da olabilir.
Vale, amigos. Alerta. Está a punto de entrar en el garaje.
Herkes hazır olsun, otoparka girmek üzereyiz.
¿ Porque está a punto de dejarme a los pies de los caballos para tener a Dar?
Dar'ı ele geçirmek için beni de yakmak üzere olduğunuz için mi?
Hay que permitirle ese delirio y llegar a un punto en común.
O kişinin oyununa gelmeden ortak bir nokta bul.
Pero solo se puede acceder al punto seguro con mis datos biométricos.
Ama güvenli noktaya ancak benim ısrarımla ulaşabiliriz.
Como mínimo, es un buen recordatorio ya que sin lugar a dudas ella es el punto por el que soy más vulnerable.
En azından bu sayede onun en hassas yerim olduğunu anımsamış oldum.
Supongo que las buenas noticias son que así es cómo sabremos que finalmente estamos llegando a un punto interesante.
İyi haber şu ki en azından bu sayede işlerin ilginçleştiğini görme fırsatımız oluyor.
Le he dicho a Tommy que venga a las seis en punto.
Tommy'e 6 gibi demiştim.