Translate.vc / испанский → турецкий / Pura
Pura перевод на турецкий
5,774 параллельный перевод
¿ Todavía eres pura, cierto Beckett?
Hala safsın değil mi Beckett?
" Donde arde el amor verdadero el deseo es la llama pura del amor.
Gerçek aşkın tutuştuğu yerde arzu, aşkın saf tutkusudur.
En si forma más pura.
- En saf hâliyle öyle.
Es un pura sangre de dos años, ganó cuatro carreras al hilo.
İki yaşında bir safkan, peş peşe dört yarış kazandı.
Crío caballos de un cuarto de milla. No me interesan los pura sangre.
Bilirsin, ben quarter at yarıştırırım, safkanlarla ilgilenmiyorum.
Vamos, siempre hablamos de tener juntos un pura sangre.
Hep bir safkan alalım derdik.
Al ser dueño, quiero brindar no solo por los pura sangre que criamos sino también por los pura sangre que somos.
Bir at sahibi olarak yetiştirdiğimiz safkanlara ve aynı zamanda birer safkan olan kendimize de kadeh kaldıralım diyorum.
lo que significa que soy todo menos estúpido y por pura nobleza, asumo que esto puede aplicarse también a ti. ¿ Qué mierda?
Bu da demek oluyor ki birçok şey olabilirim ama aptal değilim. Ve tamamen asaletimden ötürü bu varsayımımı seni de kapsayacak şekilde genişletiyorum. Ne oluyor lan?
Lo interesante de esta sobre dosis es que Leonard James Loosemeat, aka El Drano era conocido por vender este producto con 3 % y el reporte dice que la la que lo mató fue la China Pura Blanca Nº 4.
Bu aşırı dozla ilgili ilginç olan şey ise Leonard James Gevşek Et, bir başka deyişle El Drano sokak ayarında mallarıyla bilinir ancak rapora göre onu öldüren mal saf dört numaralı Çin beyazı.
Pura perfección.
Sade bir mükemmeliyet.
Vencer con pura fuerza.
Onları bütün gücümüzle alt edelim.
Y usted está hablando pura basura, cretino.
Hepsini sallıyorsun. Pislik herif!
Hecho de luz pura.
- Saf ışıktan oluşmuştu sanki.
Kristy es hermosa, pura y bendecida.
Kristy güzel, saf ve kutsanmıştır.
Kristy es hermosa, pura y bendecida.
Kristy güzel, saf, ve kutsanmış.
Pensé que eran pura boca.
Ciddi olmadıklarını düşündüm.
- ¿ Es pura coincidencia que las voces le ordenaran hacer todas esas cosas oscuras y secretas que igual quería hacer?
- Bir tesadüf mü? Bütün bu karanlık, gizli küçük şeyleri yapman için ses seni yönetiyordu.
Eso no es progreso, solo es pura suerte.
Bu ilerleme falan değil yalnızca kör talih.
Esto es pura imagen, Mister Denard.
Bunların tamamı bir dış görüntü, Mösyö Denard.
Ella se sentía como la luz del sol en mis brazos Ella parecía una princesa, y yo era su príncipe Era pura magia..
Kollarımda güneş ışığı gibiydi. Prenses gibi gözüküyordu... Ben de onun prensiydim.
Pura mierda.
- Siktir git ya.
Es pura mentira.
Her şeyi salladım, tamam mı?
Mi agenda era pura, y yo descubrí la llave escondida a plena vista, donde nadie había mirado, la amigdala, la porción del cerebro que siente el miedo.
Korku Bilimi Üzerine Dr. Peter Andover'la Kısa Bir Yolculuk Gündemim gayet sadeydi, net görüşte saklı çözümü buldum, hepsi de gözden kaçırmışlardı, Yılın Adamı Korkunun Fatihi mi?
La razón pura derrocado por puro melodrama.
Yoğun bir melodramla taçlandırılmış, salt bir mantık.
Agua tan pura que puedes beber de cualquier río.
Su o kadar berrak olur ki, istediğin her nehirden su içebilirsin.
Todo era hablar, hablar, hablando pura mierda...! ¡ Palabras de mierda, palabras!
- Söz, söz diyerek seni oyuna getirdi.
150 kg de agresión pura.
150 kiloluk pür bir saldırı makinesi.
Un truhán encantador que no cree que la humanidad sea tan pura, como él.
Bu şerefsiz yakışıklı, insanların saf ve temiz olmadığını düşünür. - Kendisi gibi.
¡ Pura mierda!
Bok gibi.
Pura improvisación hermano. ¡ Abajo!
- Yaratıcılık böyledir dostum.
Pura.
Saf..
Gemas blancas de pura luz de estrellas.
Saf yıldız ışığından beyaz mücevherler.
¿ No crees realmente que todas tus aventuras y escapes se resolvieron por pura suerte?
Tüm o macerayı ve kılpayı kurtuluşu sadece şansa borçlu olduğunu düşünmüyorsun ya?
Nada en absoluto, la pura no significa nada.
Hiçbir şey, bir anlamı yok.
Imagínese pura manos arriba.
Saf düşünün silah kadar.
Todo pura cosa buena, espero.
- Umarım iyi şeylerdir.
Soy una Brahmán pura.
Ben saf bir Brahmin evindenim.
Me mantuvo pura.
Beni saf tuttu.
Todas mis pequeñas reglas acerca de ser pura, se fueron por la ventana.
Saf olma konusunda tüm benim küçük kurallar pencereden dışarı gitti.
# Pura como un lirio, alegre y libre, # ella es la luz de la casa de la pradera.
# Zambak kadar narin, coşkulu ve özgür, # # Bozkırın ışıkları evi gibiydi. #
Mira, Bob, te diré la pura verdad.
Tamam. Bak, Bob, yalan söylemeyeceğim.
Piel pura como la nieve recién caída.
Süt gibi bembeyaz.
Actúa contra la libertad pura.
Saf özgürlüğe karşı hareket ediyor.
Mi abuelo era de pura sangre Normanda.
Büyükbabam safkan bir Norman'dı.
Pero eso fue pura suerte.
Ama bu tamamen şanstı.
Cielos, es pura olímpica.
Aman tanrım, Hüseyin Bolt gibiydi.
Por pura burla.
Resmen dalga geçiyor.
Si eso es método, es pura locura.
- Metot buysa, bu saf delilik.
La parte tuya impulsada por pura necesidad.
Enerjisini ihtiyaçlarından alan sen.
Muy bien, así que fue pura suerte.
Basit bir talihsizlik yaşadım.
Cuando la dejé a tu cuidado, ella era pura.
Sana emanet ettiğimde saftı.