Translate.vc / испанский → турецкий / Roto
Roto перевод на турецкий
11,416 параллельный перевод
Parece que tu reloj está roto.
Saatin bozulmuş gibi.
Y si el cetro de Prospero estaba roto, Shakespeare hubiera querido ocultar los fragmentos.
Ve eğer Prospero'nun asâsı kırılmışsa Shakespeare parçalarını saklamak istemiş istemiş olabilir.
Solo busca referencias sobre "cetros" con "roto".
Sadece kırık asâları ara.
¿ Mi cetro? Está roto.
Asâm kırık.
Sí, Jenkins dijo que si destruimos la pintura, roto, y cualquiera que sea el hacer de Dorian de hechizo a los miembros del club va puf.
Evet, Jenkins resmi yok edersek büyüyü bozup Dorian'ın kulüptekilere yaptıklarını durdurabilirsiniz dedi.
Sí, probablemente ese sería el único artefacto con suficiente poder, pero como sabes fue roto en 1611.
Evet, muhtemelen bunu yapmak için yeteri kadar büyülü güce sahip tek büyülü obje bu olabilirdi ama asâ bildiğiniz gibi kırık. 1611'de kırıldı aslına bakarsanız.
¿ Dónde está la nota que encontramos, Jenkins, del cetro roto?
Kırık Asâ'da bulduğumuz not nerede Jenkins?
La historia de Próspero termina con su cetro roto y el libro hundido, ¿ cierto?
Prospero'nun hikâyesi, asasının kırılması ve kitabın suya gömülmesiyle sona eriyor, değil mi?
- ¡ Me has roto el dedo!
- Parmağımı kırdın!
Tío, has roto mi puerta.
Hadi ama, dostum. Kapımı parçaladın.
Es una lástima que no tengas un matrimonio roto, Linda.
Tanrım, keşke kötü bir evliliğin olsaydı Linda.
La lavadora se ha roto.
Çamaşır makinesi bozuk.
Ya tengo roto mi corazón por la culpa.
Vicdan azabından ölüyorum zaten.
Lo habéis roto dos veces.
Zamanı 2 kere kırmışsınız.
El collar. El enganche está roto.
Mandalı bozulmuş.
¿ Qué dices? No está roto, Morty.
Bozuk değil Morty.
No se va a cerrar. Está roto.
- Kapanmıyor.
Podemos decirle a la prensa que Michael te engañó, hacerte el amante despechado con el corazón roto... jugar la carta de víctima y hacerlo bien.
Basına Michael'in seni aldattığını söyleriz seni kalbi kırık ve reddedilmiş bir aşık gibi gösteririz... Kurban kartımızı oynarız ve sert oynarız
Me hará aún más empático cuando mi corazón está roto.
Bu bizi daha sempatik gösterecektir. Kalbim çok kırık
Quizá no podemos usar la boda para lanzar tu campaña del senado, pero el apoyo público a su amiguito homosexual con el corazón roto pero el apoyo público a tu amiguito homosexual con el corazón roto ganará la simpatía de los liberales del norte de Virginia a pesar de todo.
Belki. Senato kampanyamızı başlatmak için düğünü kullanamayız. ama kalbi kırılmış bu gay çift için halk desteği Kuzey Virginia'daki özgürlükçülerin sizi sevmelerini sağlayacaktır.
Estoy bastante segura de que he roto esa maldita cosa.
Salak şeyin kırıldığına eminim.
su distal de fémur hasta el vástago está roto.
Femurda çatlaklar var.
O son "nosotros" sólo... demasiado roto?
Yoksa fazla mı kırgınız?
Si Roy no se hubiera encontrado contigo en el hall, creemos que hubiera salido y hubiera roto una ventana y le hubiera dicho a todos que ahuyentó al intruso.
Biz inanıyoruki eğer anterede senle karşılaşmasaydı, kırık bir pencereden dışarı çıkıp, katille savaştıklarını söyliyecekti.
Will Drake está siendo horrible, con esta alfombra color marrón vómito y ese azulejo roto en el baño.
Bu bok rengi halı ve banyodaki çatlak fayansla asıl Will Drake kötü.
Pero las neuronas no son cortes y un cerebro enfermo no es un hueso roto.
Ama nöronlar kesik, beyindeki hasar da kırık bir kemik değildi.
Sí, lo eres, y tu corazón está roto, y lo entiendo, pero si atacas a Mike ahora mismo, morirás, y estaré sola de nuevo, y no quiero hacer esto sola.
Evet, Mark'sın ve kalbin kırık ve anlıyorum onu ama şimdi Mike'ın üstüne atlarsan öleceksin ve ben yine tek başıma kalacağım ve bunu yalnız başıma nasıl yaparım bilmiyorum.
Había un espejo roto en la casa.
Evde kırık bir ayna var.
Bueno, el espejo roto coincide con la firma de "madman", así que esto podría ser suyo.
Deli'nin imzasında aynanın bir rolü vardı yani bu onunkilerden biri olabilir.
El brazo derecho, al ser el último, estaba cortado pero solo aserrado a la mitad, y después aparentemente roto, pisándolo o algo así, para romper el hueso.
sona kalan sağ kol da kesilmiş ama yarısında kalmış belli ki üstüne basılarak ya da farklı bir şekilde kemik kırılmış.
Debió haberse roto el eje.
Dingil kırıldı herhalde.
- ¿ Habéis roto, no, Flip?
- Araban bozuldu değil mi, Flip?
Creo que me ha roto el brazo.
- Sanırım bacağımı kırdı.
Retrovisor roto.
Sinyallerin yanmıyor.
Entonces, cuando su papá se enteró que una bala había roto su columna vertebral, Estaban llevando a Donovan a cirugía por hemorragia interna.
Babası, kurşunlardan birinin omurgasını parçaladığını öğrendiğinde Donovan iç kanama geçirdiği için ameliyata alınıyordu.
Si el tanque de gas no se ha roto y nada eléctrico se quemó, ¿ cómo se inició el fuego?
Gaz tankı delinmemişse ve elektrik aksamdan hiçbir şey yanmamışsa yangın nasıl başladı o zaman?
El concreto fue roto a finales de los 60s por una fuga de agua.
1960'ların sonunda su şebekesindeki bir patlamadan sonra beton parçalanmış.
Creo que me has roto el brazo, tío. ¡ Bien!
- Sanırım kolumu kırdın, dostum.
Por ti, no tuve ni un poquito roto el corazón.
Senin sayende, kalbim hiç kırılmadı.
Es obvio que tienes roto el corazón, también podrías amargarte.
Terk edildiğin çok belli oluyor.
Si lo pienso ahora... en ese entonces... probablemente ya tenías tu estado mental roto en pedazos.
Şimdi düşününce... O zamanlar çoktan kalbin parçalara ayrılmıştı.
Le has roto el cuello.
Boynunu kır.
Maldita sea, Mickey, ¿ le has roto el cuello?
Lanet olsun Mickey, boynunu kırdın?
Has roto el trato.
Anlaşmamızı bozdun.
Melissa y él ya habían roto.
Melissa'yla ayrılmışlardı.
He roto un vaso.
-... bir bardak kırdım da.
Tenemos un pequeño margen de maniobra, sin embargo... porque sabemos que el cetro está roto.
Küçük bir hareket alanı var ama.
Perdón por haberte roto el corazón y por haberme cogido a tu hermana.
Kalbini kırdığım ve kız kardeşine çaktığım için özür dilerim.
La mía se ha roto.
Ki bu çok güzeldi.
¿ Esta roto?
- Kırıldı mı?
Es su escafoide, que está roto... post-mortem creía yo, hasta que puse las dos piezas juntas, eso es un orificio, ¿ no?
Adamın el kemiği kırığı. Birbirinden ayrılmış. Ölümden sonra sanırım.