Translate.vc / испанский → турецкий / Savas
Savas перевод на турецкий
63,511 параллельный перевод
Tenemos una nave de combate.
Kendimize ait bir savaş gemimiz var.
Necesito 50 personas con experiencia en combate.
Savaş deneyimi olan elli kişiye ihtiyacım var.
Bueno, cuando estalle su guerra, estaré allí afuera minimizando las bajas.
Savaşınız patlak verdiğinde ölü sayısını azaltıyor olacağım. - İçkinin tadını çıkar.
Entiendo que es difícil ver a un héroe de guerra...
Savaş kahramanını böyle görmenin zor olduğunu anlı...
- Mi tío era un héroe. Murió luchando contra los interiores.
İç gezegenlerle savaşırken öldü.
Ahora lucho como lo hizo él.
- Şimdiyse onun gibi savaşıyorum.
¿ Es por eso que están dispuestos a comenzar una guerra?
Bu yüzden mi savaş başlatmak istiyordunuz?
Me ayuda cuando estoy lidiando con la vieja hacha de batalla.
Bana ne zaman yardımcı olur Uğraşıyorum Eski savaş baltası.
Es lo que queda de un Kine Exakta... fabricado en Alemania en los comienzos de la Segunda Guerra Mundial.
Bir kine exakta'nın geride ne varmış Almanya'da imal edilmiş Başında Dünya savaşı ii.
Este hombre pasó seis meses en una zona de guerra.
Bu adam altı ay savaş sahasında geçti.
No podemos defender el Norte si solo combate la mitad de la población.
Nüfusun sadece yarısı savaşırsa Kuzey'i savunamayız.
No planeo tejer junto al fuego mientras los hombres luchan por mí.
Erkekler benim için savaşırken ben ateş başında örgü örmeyeceğim.
Y necesitamos cada fortaleza posible para la guerra venidera.
Gelecek savaş için de elimizdeki tüm kalelere ihtiyacımız var.
Smalljon Umber murió en el campo de batalla.
Küçük Jon Umber savaş alanında öldü.
Harald Karstark murió en el campo de batalla.
Harald Karstark savaş alanında öldü.
Murieron peleando por Ramsay.
Ramsay için savaşırken öldüler.
Da los castillos a la familias de los hombres que murieron peleando por ti.
Kaleleri senin için savaşırken ölen adamların ailelerine ver.
Por siglos, nuestra familias pelearon lado a lado en el campo de batalla.
Ailelerimiz yüz yıllarca savaş alanında birlikte kan döktü.
No podemos ganar una guerra sin comida parao nuestros hombres y caballos.
Adamlarımızla atlarını besleyemeden bir savaş kazanamayız.
¿ Los Tyrell abanderarán junto a la Horda Dothraki... - y los soldados Inmaculados?
Peki Tyrell sancaktarları bir Dothraki hordası ile köle Lekesizler ordusunun yanında savaşır mı?
Entiendo que estamos en una guerra por la supervivencia y que quien pierda muere.
Hayatta kalma savaşı verdiğimizin farkındayım. Kim kaybederse öleceğinin farkındayım.
No podemos ganar solos esta guerra.
Bu savaşı tek başımıza kazanamayız.
He conocido a hombres mejores que tú, y han sido colgados de vigas o decapitados, o se han cagado a morir en un campo en algún lugar.
Senden daha iyi adamlar tanıdım ama onları kirişlere astılar, kellelerini uçurdular ya da bir savaş alanında altlarına sıçarak öldüler.
Los Lannister le han declarado la guerra a la Casa Tyrell.
Lannisterlar, Tyrell Hanesi'ne savaş ilan etti.
Y se la han declarado a Dorne.
Dorne'a da savaş ilan ettiler.
Cuando la guerra se gane, la reina necesitará un nuevo Guardián del Sur.
Savaş kazanıldığı zaman kraliçenin Güneye yeni bir koruyucu ataması gerekecek.
Se llama guerra.
Savaş deniyor buna.
Mi mayor pesar es que Oberyn murió luchando por vos.
Hayatımın pişmanlığı Oberyn'in senin için savaşırken ölmesi.
Jon Nieve vino desde el Castillo Negro con un ejército de salvajes y ganó la Batalla de los Bastardos.
Jon Snow Kara Kale'den yabani ordusuyla gelip Piçlerin Savaşı'nı kazandı.
La guerra ha comenzado.
Savaş çoktan başladı.
Estaba reclutando a un cansado pero todavía vital Dios de la muerte en una guerra contra los nuevos Dioses. Que con razón le temen así como deberían temerme a mí. Pero todavía no.
Yorgun ama hâlâ önemli bir ölüm tanrısını yeni tanrılara karşı bir savaş için aramıza katıyordum ki kendisinden en az benden korkmaları gerektiği kadar kesinlikle korkulur ama henüz değil.
Dices fusión, pero yo oigo guerra.
Sen birleşme diyorsun. Ben savaş duyuyorum.
¿ Intentas comenzar una guerra, El Orgullo de la Guerra?
Bir savaş başlatmaya mı çalışıyorsun savaş tanrısı?
Ya estamos en guerra y vamos perdiendo.
Zaten savaş halindeyiz ve kaybediyoruz.
Una guerra.
Savaş.
En la víspera de la batalla miraba en el fuego... Y ví mi muerte, segura como el domingo.
Savaşın arifesinde ateşe baktım ve kesin öleceğimi gördüm.
Debo una batalla.
Bir savaş borcum var.
¿ Estás siguiendo a Wednesday para que puedas luchar en su guerra y morir, y por eso, has hecho sus mandados?
Sırf onun savaşında savaşmak ve ölmek için Çarşamba'yı takip edip, ayak işlerini mi yapıyorsun?
Había dos caudillos poderosos, eran hermanos.
İki güçlü savaş ağabeyi kardeşi vardı.
Un caudillo.
Bir savaş ağası.
Esa guerra duró diez años.
O savaş 10 yıl sürdü.
Luego empezó la guerra civil.
Sonra iç savaş başladı.
La guerra se llevó a uno de mis hermanos.
O savaş benim kardeşlerimden birini aldı.
Si la guerra es un negocio, ven conmigo y aduéñate de la empresa.
Savaş işi ise, Sonra benimle gel ve şirkete sahip ol.
¿ Incitar la guerra, para poder recoger los pedazos?
Savaş çıkarıp kalıntıları sen mi toplayacaktın?
Tengo un ejército que formar, una guerra que planear, y realmente no nos conocemos tan bien.
Kurmam gereken bir ordu planlamam gereken bir savaş var. Ve ikimiz birbirimizi pek de tanımıyoruz.
Voy a empezar una guerra con Ed Nygma y Barbara Kean.
Ben, Ed Nygma ve Barbara Kean arasında olacak bir savaş yaklaşıyor.
Aun así, aquí estoy, obligado a degradarme para luchar contra ellos.
Hâl böyle iken işte buradayım, onlarla savaşıp kendimi küçültmeye mecbur bırakılıyorum.
Vaya, de verdad te sigues resistiendo, ¿ eh?
Gerçekten de savaşıyorsun ha?
¡ Resiste!
Savaş şununla!
¡ Pelea con el maldito virus!
Lanet virüsle savaş!