Translate.vc / испанский → турецкий / Sino
Sino перевод на турецкий
26,684 параллельный перевод
Jack, el hilo conductor no es solo el local del chef Daichan, sino donde está.
Jack, bağlantı sadece restoran değil, restoranın yeri.
Lo que pasó con Casey no fue culpa de nadie sino de él.
Casey'nin başına gelenler kendi suçuydu.
No solamente ella hace un disparo imposible, sino que lo hace ¿ mientras estaba enferma?
İmkansız bir atış yapmasını geçtim, bir de hastayken mi yapıyor yani?
Ahora, en cuanto a quién lo hizo, sólo hay 12 personas en el área de Nueva York con suficientes conocimientos científicos no sólo para la ingeniería de la bacteria, sino también saber cómo plantar con éxito.
Å imdi, kimin yaptığına gelirsek New York'ta hem bu bakteriyi nasıl tasarlayacağını hem de nasıl yayacağını bilen, sadece 12 kişi var.
ni añadiendo la cobra, sino porque el amor verdadero es raro y vale la pena luchar por él.
Sadece diktatör ve korkunç bir lider olduğum için ya da şimdi düşününce garip gelen ve kobraları dahil etmeme rağmen o kadar da komik olmayan bebek dövüşlerini düzenlediğim için değil de gerçek aşk zor bulunur ve mücadeleye değer olduğu için.
Muy bien, poner una orden de búsqueda, sino estrictamente un encontrar y seguir.
Pekâlâ arama emri çıkartın ama sadece bulunup takip edilsin.
No qué, sino quién, OK?
Şey değil, kim, tamam mı?
OK, no solo piensas que esta viva, sino que también nos esta mandando a estos Xibalbanos?
Pekala, sen sadece onun yaşadığını değil aynı zamanda Xibalbanları üzerimize saldığını da mı düşünüyorsun.
No la versión de mí que tienes en tu cabeza de hace 20 años, sino este yo.
Yirmi yıl önce kafana koyduğun değil de şimdiki hâlimi mi?
No sé si Su Majestad lo sabe, pero poco antes de la muerte de su padre el Ministro de Asuntos Exteriores, el señor Eden, acudió a Su Majestad suplicándole que interviniese, no a nivel oficial, sino a nivel personal,
Majesteleri bunun farkında mıydı bilmiyorum ama babanız ölmeden kısa süre önce Dışişleri Bakanı Bay Eden gelip müdahale etmesi için Majestelerine yalvardı. Resmi bir seviyede olmasa da kişisel bir seviyede.
No lo de golpear, sino lo de besar.
Vurmak kısmını değil, öpmek kısmını.
Han pasado dos horas y todavía no he podido verlo, lo que significa que nada de lo que he dicho desde entonces hasta ahora, no solo es inadmisible, sino que también es evidencia de que ha violado mis derechos.
İki saat geçti,... ve hala görüşemedim, Bu gösterir ki... bu süre zarfında söylediğim her şey hem geçersiz, hem de senin haklarımı çiğnediğinin kanıtı.
Y la verdadera razón por la que estás aquí no es para preguntarme si yo lo delaté, sino para pedirme que me quede callada.
Bu yüzden buraya gelmendeki asıl sebep... onu ihbar edip etmediğimi sormak değil, ama bana sessiz kalmamı söylemek.
Y no solo te sacaré de este caso. Sino que te meteré tras las rejas junto con tu mascotita.
Ve sadece seni davadan atmakla kalmam... evcil hayvanının yanına seni de parmaklıklar arkasına tıkarım.
Sino que ahora oficialmente están tras todos nosotros.
Resmi olarak hepimizin peşindeler.
Esas citaciones no vienen tras mí sino tras él.
Bu celplerin benimle alakası yok, onu yakalamak için.
Será mejor que lo encuentre, porque sin un testimonio de confirmación, no solo cancelaré estas citaciones, sino que desecharé todo el caso.
Bulsanız iyi edersiniz. Çünkü onaylanmamış bir ifadeyle bu celpleri iptal etmekle kalmam tüm davayı sonlandırırım.
No quieres mi dinero, sino el de Harvey.
Benim paramı istemiyorsun, Harvey'nin parasını istiyorsun.
No está aquí por algo que haya hecho yo. Sino por algo que hiciste tú.
Benim yaptıklarım yüzünden içeride değil, senin yaptıkların yüzünden içeride.
No fue Gerard, sino Sheila Sazs.
- Gerard değilmiş, Sheila Sazs'mış.
No es por mí, sino por mi papá.
Benim için değil, babam için.
Y no solo tres personas, sino que las tres que nunca debieron entrar a Harvard para empezar.
Öylesine üç kişi değil, Harvard'ı en başta kazanamaması gereken üç kişi.
Sabía que la verdadera prueba para mí no era salir adelante en mi ciudad natal, sino en la ciudad más difícil del mundo y en lo que a mí respecta, todavía no lo he hecho.
Ama kendim için esas denemenin kendi şehrimde başarıya ulaşmak olmadığını biliyordum. Esas başarı dünyanın en zorlu şehrinde olurdu ve bildiğim kadarıyla buna henüz ulaşamadım.
Y no solo lo entenderán, sino que te amarán por eso.
Sadece bunu anlamakla kalmayacaklar bunun için seni sevecekler.
No, sino que sería arrojarlo al más allá.
Hayır,
No me lo agradezcas a mí sino a Jessica.
- Bana değil, Jessica'ya et.
Ni ninguno de mis clientes, por lo que ustedes, como todos mis clientes, deben jurar defender y hacer cumplir no solo esta fusión, sino todas las fusiones promovidas por mi contribución.
Hiçbir müşterimde yoktu, bu yüzden sen de tüm müşterilerim gibi desteklemek ve uygulamak için yemin etmek zorundasın ancak herhangi biriniz yeminini bozarsa, korumam altındasınız.
Um, ok, bueno, uh, me dicen que el escuadrón antibombas no está ahí sino en 12.
Tamam bomba imha ekibine söylerim 12 dakikada orada olmazlar.
¿ Podría sugerir que tu ira no es conmigo, sino contigo mismo?
Öfkenin bana değil de kendine olduğunu söylesem nasıl olur?
Mi jefe te pagó para secuestrar a Elizabeth Keen, y después no solo fallaste en entregar al objetivo, sino que tu gente la mató.
Patronum size Elizabeth Keen'i kaçırmanız için ödeme yaptı ve siz başarısızlığın yanında bir de onun ölümüne sebep oldunuz.
Gracias a ti, no solo está libre, sino que su imperio criminal está extendiéndose.
Sayenizde sadece özgür olmakla kalmadı bir de suç şebekesini genişletti.
Bueno, no ahora, sino cuando esté libre.
- Şimdi demiyorum canım. Müsait bir zamanda.
No sólo él, sino mucha gente.
Sadece o değil, çoğu kişinin yok.
HAZ FELIZ Los artistas no están para ayudarles sino para controlarles.
Gösteri sanatçıları size yardım etmeye değil, sizi yönetmeye geldiler.
No fue agudo, sino cruel.
Zekice değil, kötü niyetliydi.
Sino que quizá varias veces Hayáis resoplado
Ama belki birkaç kez Nefesiniz burnunuzdan çıkmıştır
No solo la que tú cuentas, sino varias otras, incluso aquella de por qué viniste a Litchfield de la cárcel masculina de máxima seguridad.
Sadece senin anlattığını değil, birçok farklı hikaye dinleyeceğiz, yüksek güvenlikli erkek cezaevinden Litchfield'a neden geldiğinle ilgili hikaye de buna dahil.
No crecí cerca del río, sino en la ciudad.
Bizim orada Stiks diye bir yer yoktu ki.
No la "reclusa Washington", sino mi amiga.
"Mahkum Washington" değildi, dostumdu.
Aun así, no le guiaba la codicia sino la convicción...
Floransa, 1429 Ama o hiç açgözlülük yapmadı, inancı vardı.
La convicción de que la riqueza no debía servir para acopio de unos pocos sino en beneficio de muchos, de que ese poder no debía utilizarse para enriquecer a los fuertes... sino para levantar a los débiles.
Servetini birkaç kişiye peşkeş çekmedi. Hep çoğunluluğun yararı için kullandı. Gücünü güçlüyü zenginleştirmek değil, fakiri kalkındırmak için kullandı.
Sino papel.
Sadece kağıt gerek.
No es un autobús, sino una camioneta.
Otobüs değil, minibüs.
No sólo eso, sino que la electricidad suministrada para esa propiedad, está por las nubes.
Sadece boşaltmamış, alışılmışın dışında elektrik hattı da döşemiş.
Owen Lyman, quien vivía en Nueva York bajo el alias de Mark Waterman, no sólo mató a su antigua alumna, sino a una docena de otras mujeres.
New York'ta Mark Waterman adıyla yaşayan Owen Lyman sadece öğrencisini değil bir düzine kadını daha öldürmüş.
No solo la información de la CIA, sino los archivos compartidos de todos los países solicitantes.
Sadece CIA istibahratı değil müşteri ülkelerle paylaşıImış tüm diğer dosyaları da.
No estoy aquí para estorbar, sino para ayudar con los alemanes.
Yolunuza taş koymak için burada değilim sadece Almanlar'la arayı düzgün tutmak için geldim.
Soy el bicho raro que hace seis meses habría sido demasiado educada para mencionar que ese gran diamante en tu dedo no solo es de zirconia cúbica, ¡ sino que es tan feo como la mierda!
Ve ben altı ay önce o parmağındaki büyük taşın sadece küp zirkonyum değil aynı zamanda da bir çirkinlik abidesi olduğunu söylemek için fazla kibar olan bir kaçığım!
Sino desilusionado.
Hayal kırıklığına uğradım.
No hablo de la deidad, sino de la de aquí. ¿ La bruja ciega?
Hayır, Tanrı'ndan bahsetmiyorum. Buradaki patronun, hani şu kör cadı?
Sino contra su padre.
Babasını suçluyorlar.