Translate.vc / испанский → турецкий / Stress
Stress перевод на турецкий
388 параллельный перевод
Mide el sudor, que aumenta bajo stress.
Stres altında artan ter seviyesini ölçüyor.
Stress como resultado de la terapia.
Terapinin sonucu olarak da stres.
¡ Qué tensión!
Bu ne stress!
Stress. Cuando esté contra algo, sabrás que no es tonta.
Bir şeye karşı olduğunda göreceksin ki aptal değil.
Él no debe ser sometido a tan insoportable stress.
Böylesine ciddi bir sorumluluğun stresini kaldıramayabilir.
Está bajo stress y un poco de paranoia.
Stres altında ve biraz paranoyak.
Tiene que ver con el stress de cargas magnéticas.
Manyetik basınç yükü ile ilgili bir şey.
El stress es habitual entre los veteranos.
Gecikmeli stres sendromu Vietnam gazilerinde yaygın.
Después de todo el stress por el que ha pasado.
Son zamanlarda yaşadığı onca stresten sonra...
Wyatt "Tenso" Donnely.
Wyatt "Stress" Donnelly.
Cliff, tienes una alergia. Estás con mucho estrés.
Evet, çok stress altındasın, bu yüzden kurdeşen çıkardın.
Es contra el estrés. Contemplas los peces, riegas las plantas, haces ejercicios respiratorios, vigilas la tensión, escuchas música tranquila... Y te relajas.
Stress giderici Balıkları seyrediyorsun bitkileri suluyorsun, nefes egzersizi yapıyorsun, tansiyonunu takip ediyorsun rahatlatıcı müzik dinliyorsun ve rahatlıyorsun.
- O el estrés relacionado con el trabajo.
- ya da işe bağIı stress.
Este programa está diseñado para combatir tensión con ejercicio físico y un cambio de atmósfera. Así que con eso en mente empezamos con- - Con un rápido y fácil cuatro millas caminata al río de la cascada, donde cruzaremos el puente colgante aquí y acampar allí mismo la primera noche.
Bu program stress'le başa çıkabilmek için hazırlandı fiziksel egzersiz ve atmosfer değişimi hazır hatırlamışken... başlangıç olarak Cascede Nehrine altı kilometrelik bir yürüyüşümüz var bundan sonra asma köprüyü gececeğiz ve ilk gece için burada kamp kuracağız.
Sí, bueno, el estrés no es lo que lo mató, Sr. Thornton, una bala lo hizo.
Onu öldüren stress değildi bay Thornton onu bir kurşun öldürdü.
Yo vine aquí para deshacerse de mi estrés, No mi acrofobia.
Ben buraya stress'ten kurtulmaya geldim yükseklik korkumdan değil.
Demasiado stress, supongo.
Sanırım çok fazla stres.
Demasiado stress, ¿ eh?
Demek çok fazla stres, ha?
Sólo es el stress otra vez.
- Geçecek tatlım. Stres yüzünden oluyor.
Estuve bajo mucho stress.
Üstümde çok stres var.
Fue diseñado para no provocarles stress, y que se sientan como en casa.
Sizlere olabildiğince stressiz bir ortam sağlayabilmek için bu şekilde tasarlandı.
Narcolepsia, es por reacciones químicas en el cerebro causadas por el stress.
Seks mi? Narkolepsi doktorları bunun beyindeki bazı kimyasal reaksiyonlar sonucunda oluştuğunu söylüyorlar.
Le da en situaciones de stress.
Örneğin stres sonucunda...
Estuvo bajo mucho stress Fay,
Çok stres altında kalmış Fay. Onun kitabı, röportajı.
- Sólo en caso de extremo stress.
Sadece aşırı stresli zamanlarda.
Con fuerza increible, el debe actuar bajo condiciones mentales extremas o bajo la accion de estimulantes.
Aşırı stress altında yada bir çeşit uyarıcı kullanan inanılmaz güçleri olan bir olmalı.
La tensión se acumula aquí, aquí, y aquí- - convirtiéndolo en un papá muy infeliz.
Stress bela bölgelerinde toplanıyor- -... burası, burası, ve burası- - ve bunların hepsi mutsuz bir baba yapıyor.
Supongo que esa pelota para la tensión ejecutiva que le regalaste no funciona.
Sanırım ona aldığımız özel stress topu bir işe yaramıyor.
Ay, este dolor de cabeza horrible.
Oh, bu stress kaynaklı lanet başağrısı.
Es obvio que está pasando por un terrible stress.
Bu çok açık ki berbat bir zorlanma durumu altındasın.
Sabes que los ataques de asma son causados por stress emocional.
Biliyorsun, astım ataklarına duygusal heyecanlar neden olur.
Especialista en desorden de stress postraumático.
Travma sonrası davranış bozukluğunun tedavisi konusunda uzmanım.
Así lo presenté, que Ud. Sufre de stress postraumático y que ellos iban a ser responsables si se suicidaba.
Öyle bir sunum yaptım ki, sizin kaza sonrası yaşadığınız travma yüzünden kendinizi öldüreceğinizi ve benim de kancayı takacağımı gördüler.
- Está tenso.
- He's under a lot of stress.
Verad estaba tenso cuando llegó.
Verad was under stress when he arrived.
- Y que te gustaría hacer para aliviar ese stress.
Biraz rahatlamak istiyorsun.
En la última fase del experimento, Ironheart empezó a mostrar síntomas de stress :
Deneyden sonra strese bağlı sorunlar görülmeye başladı.
Cuanto menos stress...
En azından stres altında kalmak- -
Dice que es por el stress que le causé la noche anterior cuando desconsideradamente encendí la luz mientras ella se desnudaba.
Dedi ki geçen akşam soyunurken düşüncesizce odanın ışığını açtığım için strese girmesinden olmuş.
Frustración ; pasion ; el stress de la situación ;
Boş bulunma, tutku, durumdan dolayı oluşan stres,..
Sabes, le digo siempre que tener un bebé reduce el stress poniendo a su mente fuera del trabajo... pero él sólo...
Ona sürekli bir bebek sahibi olmanın işinin getirdiği stresi azaltacağını söylüyorum. Fakat o sadece...
Stress probablemente, usa el ungüento de la otra vez.
Muhtemelen stres yüzünden. Merhem kullan.
El veterinario dice que es stress. ¿ Por qué tienes stress?
Veteriner stresten diyor. Senin stresli olmak için ne gerekçen var bakalım?
Es el stress.
Stres yüzünden.
Es ridículo... el stress de un proceso una semana después de salir de un manicomio y contra ti
Umrumda da değil demek isterdim ama umrumda. Çünkü bu iş yeri, her gün çalışmaya geldiğim yer.
¿ Por qué no pudiste apretar una de esas pelotas de goma que se usan para el stress?
Neden o aptal lastik toplardan bir tane edinipte stressini atmak için onları sıkmıyorsuın?
Nada como desorden de stress post-traumatico para hacer tu dia completo.
Günü bitirmek için travma sonrası depresyonundan iyisi olamazdı.
Vámonos al gimnasio a sacar la tensión.
Spor salonuna inip biraz stress atalım.
Qué tal si estoy tensa, quizás mi ciclo se arruinó por el stress.
Arkadaş! Bu anlama geliyor. Evet, biliyorum ama en son ne zaman seni arkadaş gibi gördüğümü hatırlamıyorum.
He examinado al equipo por si existen células dañadas o stress físico. Nada.
Uzak takımı fizyolojik stres ve hücresel hasar için taradım... hiç birşey yok.
La ingestión limitada en casos de tensión no tiene nada de malo.
Duygusal stress altında iken sınırlı miktarda içki içmekte hiç bir sakınca yoktur.