Translate.vc / испанский → турецкий / Tensión
Tensión перевод на турецкий
4,570 параллельный перевод
Síntomas, tensión severa y persistente en el pecho, indigestión, visión borrosa, falta de aliento...
Belirtiler... Şiddetli ve geçmeyen göğüs sıkışması hazımsızlık, bulanık görme, nefes darlığı.
Tensión en el pecho...
Göğüs sıkışması...
Ha habido mucha tensión entre mi padre y yo.
Babamla aramız çok gergin.
DETECTOR ATLAS REUNIÓN SOBRE EL HIGGS Fue en este estado de continua tensión cuando los científicos del Detector Atlas se reunieron para discutir sus últimos datos.
Kasım ayında, elde ettikleri en son sonuçları tartışmak için buluşmuş Atlas Detektörü üzerinde çalışan bilim adamları, sürekli gerginlik içindeki bu haldeydi.
Hay mucha tensión ahora mismo.
Şu anda ortam çok gergin, derim.
- Las peleas, la tensión, cambia la vida.
- Tartışma, gerilim... hayat değiştirici.
Está bien, vamos a hacer una incisión palmar para descomprimir la tensión.
Tamam, şimdi tansiyonunu düşürmek için volar kesik tekniğini uygulayacağız.
Tensión arterial 130 / 88. Frecuencia cardiaca 99.
Tansiyon 130a 88.Nabzı 99.
Frecuencia cardiaca 110, Tensión arterial 90.
Kalp atışları 110, tansiyonu 90
Y una fuga de aire está causando un neumotorax por tensión.
Hava kaçağı pnömotoraksta tansiyona sebep oluyor.
No sé tú, pero esta tensión está matándome.
Seni bilmem ama bu gerilim beni öldürecek.
Aún hay tensión, pero se me pasa caminando.
Evet. Hâlâ biraz acıyor ama yürüyemeyecek kadar değil.
Quizá quiere aflojar la tensión.
Belki acele etmek istemiyordur.
La tensión sexual ha crecido en estos últimos meses.
Aramızdaki bu cinsel gerilim de aylardır tırmanıyor.
Aparentemente había alguna tensión entre tu señor Evans y el señor Copland.
Senin Bay Evans'la Bay Copland arasında bir anlaşmazlık varmış.
¿ Un poco de tensión?
Biraz sinirli gibisiniz.
Pensé que esto iba a ayudar a aliviar la tensión en la reunión familiar.
Aile toplantısında bunun gerginliği alacağını düşündüm. - Bu ne?
Y la tensión va a caer.
Tansiyon da düşüyor.
Está cayendo la tensión.
Tansiyon düşüyor.
¿ Soy la única que puede sentir la tensión sexual?
Seksi ortamı fark eden tek kişi ben miyim burada?
Perdona... solo tendrás que acostumbrarte a la tensión.
Üzgünüm. Gerginliğe alışman gerekecek.
Fue a casa y cogí una Guinness y ordenó 3,000 pies de eslabón de cadena recubierta y no tensión de bandas.
Eve gittim, bir bira aldım ve bağlantı noktaları olmayan 900 metrelik bahçe çiti siparişi verdim. Bağlantı noktası almadan.
Suena como si necesitases alguna tensión de bandas.
Sanırım bağlantı noktasına ihtiyacın var.
Sí, puede que este guay y relajado tío, quizá solo exista porque siempre he sido el reactor de la familia, y he mantenido la tensión lejos de ti.
Evet, belki bu, sakin, ağırdan alan kişi, belki o sadece ailede işlek olan ben olduğum için vardır, ve ben seni bu kadar sakin kılıyorumdur.
Tengo algo de tensión en mi... parte superior del muslo y la ingle.
Şeylerimde biraz germe var üst uyluğumda ve kasık bölgemde.
Literalmente en este edificio, se siente la tensión, a cada paso.
Harfi harfine, bu binanın her adımda tansiyonunu arttırıyor.
Y cuando se aclaró el humo, lo único que quedaba era esta reprimida... encerrada entre jurisdicciones tensión sexual...
Sis perdesi kalktığında geriye kalan tek şey iki cins arasındaki bastırılmış cinsel gerilimdi.
El mes en el que murió, había bastante tensión en el grupo familiar.
Öldüğü ay, evde bir gerginlik vardı.
Y cuando el humo de disipó, lo único que quedó fue ésta reprimida... tensión sexual interjurisdiccional...
Sis perdesi kalktığında geriye kalan tek şey iki cins arasındaki bastırılmış cinsel gerilimdi.
Oh, ¡ a la m * * * * *! ¡ Mata la tensión!
Çünkü bu heyecanı öldürür.
Es la clase de tensión que va directo a los pulmones los aprieta los hace más y más pequeños.
Böyle bir gerilim akciğerlerini etkiler onlara baskı yapar gittikçe daha da küçültür.
Woo-ooh! Vale, obviamente la tensión en esta habitación - le está dando a Amy tourette de bebé.
Besbelli odadaki yüksek tansiyon Amy'i tourette sendromuna sokuyor. *
La mayoría de la gente no se da cuenta de la fuerza de tensión de la...
Çoğu insan germe gücünü fark etme...
Sé que eso ha provocado mucha tensión.
Bunun ortamı gerdiğinin farkındayım.
Y con cada espiración, la tensión se desvanece, y cada inspiración te da energía positiva.
Her nefes verişin, gerginliğini azaltıyor, her nefes alışın pozitif enerji sağlıyor.
Tensión ocho cuatro y cayendo.
Kan basıncı 82 / 40 ve kanaması var.
Lo que Castle y tú tenéis es una tensión no resuelta.
Castle ile sizin sahip olduğunuz şey ise rota.
- ¿ Tensión?
"Çadırlarda"?
Bueno, debes estar bastante contento con Laura porque tu tensión arterial nunca ha estado tan baja.
Onunla çok mutlu olmalısın. Çünkü kan basıncın, hiç bu kadar düşük olmamıştı.
Bueno, Yolanda, estoy sintiendo algo de tensión aquí.
Pekâlâ, Yolanda, biraz gerildiğini hissediyorum.
Tiendo a usar el humor para liberar tensión en situaciones...
Gergin olunca espri yaparak- -
Cuando estaba en la preparatoria, lanzaba bolas rápidas de 120 kilómetros por hora que aplican mucha tensión en la pierna delantera.
Daha ortaokuldayken topa saatte... 74 mille vurabiliyordum ki bu destek aldığınız bacağınıza inanılmaz bir yük demek.
le voy a decir un truco para relajar la tensión.
Gerginliğinizi azaltmak için bir numara gösterebilir miyim?
No se debe expresar el amor bajo tensión o presión.
gerilim ve baskı altında aşkımı ifade edemem.
Cualquiera que sea la tensión en que te encontrabas te causó a lanzar un coágulo.
Yaşadığın stres, kanın pıhtılaşmasına sebep oluyor.
Bien, tiene una tensión de tiro de unos 22 kilos, al principio en difícil, pero luego- -
Pekala, bu yaklaşık olarak 20 kilo çekimli bir yay ama ilk başta sert gelebilir ama sonra...
De acuerdo, mantén la tensión.
- Tamam, baskıya devam et. - Yeter.
Solo que hubo cierta tensión en la escena del crimen esta mañana.
Bu sabah suç mahallinde biraz gerilim yükselmiş.
¿ Tensión?
Gerilim mi?
¿ Es por eso que tienes la tensión alta?
Tansiyonunu yükselten bu mu?
Apuesto a que tu tensión está mucho más baja ahora.
İddiasına varım tansiyonun normale dönmüştür.